|
Ütopyadan gerçeğe

Tahran- Aradan yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen, yüzeysel bakıldığında, devrim ateşinden fazla azalma yok gibi. Devrim günlerini andırmasa bile, büyük sayılabilecek bir gösteri, devrimin 20. yıldönümü vesilesiyle Tahran''da sahneye konuldu. Azadi Meydanı''nda toplanan asker ve siviller, devrime bağlılıklarını bir kez daha sergilediler. Ancak, görüntünün altını kazıdığınızda, İran''da, alttan alta bir şeylerin kaynadığını fark etmemek mümkün değil.

Ancak, görüntünün altını kazıdığınızda, İran''da, alttan alta bir şeylerin kaynadığını fark etmemek mümkün değil.

Alttan alta kaynayan bir şeylerden bahsedildiğinde, bölgeyi ve İran insanını tanımayanların aklına, devrimden dönüş veya bir karşı-devrim ihtimali geliyor. Böyle bir şey söz konusu değil. Geniş kitlelerin kişiliği ve ilişkiler devrimin ilk yirmi yılı içerisinde oluştu; İran halkının büyük bir bölümü alternatif konusunda peşin bir olumsuz fikre sahip. İran için bundan sonraki yol, devrimci havayı günlük sorunları çözecek pratiğe kavuşturmak ve bunu başarmak için de ülkeyi dışarıya açmak; ancak bu hiç de kolay bir yol değil... Zorluk şurada: Ülkede, bu ikili strateji başarılı olursa elde ''devrim'' denecek bir şey kalmayacağından endişeli, kendilerini devrimi ''koruma ve kollama görevi'' ile görevli bilen güçler egemen noktalardalar. Buna karşılık, "Devrim herşeyden önce milletin karnını doyurmak, insanları mutlu etmek içindir" görüşünde olanlar da sistem içerisinde etkinliklerini artırma mücadelesi veriyorlar.

Bir yıl önceki ziyaretimde, 100 dolar karşılığı aldığım riyaller bir cebimi doldurmuştu; bir haftaya yakın kalıp ayrılırken bozdurduğum paraların hepsini tüketememiştim bile. Bu defa arta kalan paraları yanıma alıp gittim ve eski değerinden çok şey kaybettiğini fark ettim; şimdi 100 dolar karşılığı iki cep dolusu riyal alınıyor. 100 dolarla hâlâ krallar gibi yaşanabiliyor Tahran''da. Çünkü, ekonomide yaşanan ciddi sıkıntılar, ülkeyi dolara aç hale getirmiş. Yüzde 80''den fazla petrol bağımlısı bir ekonomi, petrol fiyatları tarihin en düşük seviyesine düşünce, iki yakasını nasıl biraraya getirebilir? Halk tabii sıkıntı içinde. Gazeteler, bir gün, "Dış alacaklılar 2 milyar dolarlık borcumuzu ertelediler" müjdesiyle çıkıyor, ertesi gün "Bütçe açığını kapatabilmek için 1,5 milyar dolar taze krediye ihtiyacımız var" haberiyle. En büyük müjde ise, devrim yıldönümünde adı hâlâ "Kahrolsun" çığlıkları arasında geçen Amerika''nın enerji bakanı Bill Richardson''un ağzından duyuruluyor: "Petrolün fiyatı kısa süre sonra 15 dolara, 2000 yılında da 20 dolara çıkacak..." Halkın derdiyse bugünle ilgili; litresi 3 cent olan benzin fiyatının yüzde 75 artacak olması halkın endişesi...

Buralara sık gelen bir gözlemci açısından en şaşırtıcı olan, basının giderek daha özgür bir sese kavuşması. Fâili meçhul aydın cinayetlerinin sorumlularının tespitinde ve istihbarat bakanının başını yemede basın önemli bir rol oynadı; gazeteciler hâlâ bunun keyfini çıkarıyorlar... İran''ın dışa açık yüzünü temsil ettikleri için daha dikkatli davranması gereken İngilizce gazeteler bile kendilerine sonuç getiren bir eleştiri üslubu bulmuşlar. Biri, yurtdışında önceden ilân edilmiş bir toplantıya katılmamasından hareketle dışişleri bakanını eleştiriyor, diğeri "Televizyonda çalgı âletinin görülmesi bile yasak olan bir ülkede müzik festivali düzenlenip yabancı gruplar dâvet ediliyor, bu nasıl şey?" diye soruyor. Başyazılarda ve şu sıralarda sayfalar dolusu yayınlanan devrimi ve ilk yirmi yılını değerlendiren dizilerde, satır aralarında, İran''daki değişim talepleri dile getiriliyor.

İran yönetiminin en hassas olduğu konu başka ülkelerle ilişkiler. İran''ın eski devrimci söylemi ilk terk ettiği alan dış ilişkiler alanı. kaynaklandığını elbette biliyor, ama İran''ın dışa açılma niyetini sadece ekonomik kaygılarla irtibatlı görmek yanlış; bir zamanlar bölgenin dışa en açık ülkelerinin başında gelen İran''da içine kapanma başka sıkıntılara da sebep oluyor. Dünyaya açılma denilince ''üçüncü dünya'' ile idare etme politikası pek parlak sonuç vermemişe benziyor. Halk, kâğıt erinde yasak olmasına rağmen çanak antenlerle başta Türk kanalları olmak üzere yabancı televizyonları izliyor sürekli; gençler yabancı yazılarla süslü t-shirtler giyiyorlar üzerlerine. Ülkenin kapıları eskisi gibi sıkı sıkıya kapalı değil. İran yönetiminde kendi kontrolünde bir açılım üslubu arayışı seziliyor.

Yirmi yıl önce gerçekleşen devrim, bir ''ütopya''yı ''devlet projesi'' haline dönüştürmüştü. Her ütopya gibi, İran''da gerçekleşenin de ayaklarının yere basmakta zorlanması doğal. 20 yıl, bir projenin gerçek hayatta uygulanabilip uygulanamayacağını göstermesi bakımından bayağı yeterli bir süre. Önümüzdeki günler, İran''ın, yeni bir üslup ve yönetim anlayışıyla, sıradan insanların dertlerini çözmeye öncelik verdiği bir dönem olmak zorunda. Aksi halde, devrimin bundan sonraki yıldönümlerinin coşkusu daha az olur.

25 yıl önce
Ütopyadan gerçeğe
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu