|
Ozan Arif ve Mahmut Esat Bozkurt

Tamam, Ozan Arif ve İsmail Türüt''ü eleştirelim ama şunları da eleştirelim.. Birincisi; Türkiye Cumhuriyeti''nin ilk adalet bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt''un şu sözleridir:

"Türk''ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir".. (Atatürk İhtilali.. sf.160)

"Kemalizm, otoriter bir demokrasidir; bir tarafta halk vardır diğer tarafta şef.. Gerek nasyonal sosyalizm gerekse faşizm, Mustafa Kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey değildir. (Aynı eser.. sf.106)

"Öz Türk olmayanların, Türk vatanında bir hakkı vardır; o da hizmetçi köle olmaktır".. (Anadolu gazetesi.. 18 Eylül 1930)

Diğeri ise; Hırant Dink hakkındaki kararı inceleyen Yargıtay''ın kararıdır.

Kararın gerekçesinde aynen şöyle yazıyordu: "Öyle millet vardır ki, kan dedin mi akla bu toprakların her santiminde bulunan ecdat kanı gelir. Bu toprağın her karesi kanla sulanmıştır.."

(Tekrar hatırlatalım; bir üstteki paragraf İnkılap Tarihi kitabından değil Yargıtay Ceza Dairesi''nin gerekçeli kararından alınmıştır!)

Aslında daha vahim olan, TCK''de ''Türklüğü tahkir (küçümseme) ve tezyif (aşağılama)" başlığı altında bir maddenin bulunmasıdır.

Olması gereken husus, "Tüm ırkları.." diye bir cümle ile maddeye giriş yapmak değil midir?

Neden sadece Türklük?

Ermeniler, Çingeneler, Süryaniler insan değil mi?

Evet, bunların mantığı şöyle bir mantık izleyen kişilerin mantığına benziyor:

"İslamiyet Museviliğe karşıdır, Yahudiler Musevidir, Hitler Yahudilerin soyunu kırıma uğratmıştır.. Demek ki Hitler Yahudi düşmanıdır.. Ben de bir Müslüman olarak Museviliğe karşıyım.. O halde Hitler iyidir.."(!)

Ya da şu mantık işliyor:

"Hitler, Alman ırkının mutluluğu için bunu yapmıştı.. Atatürk de Türklerin mutluluğu için savaşmıştı; o halde Atatürk de tıpkı Hitler gibi nasyonal sosyalistti ya da Hitler de Atatürk gibi Kemalistti.."(!)

Buraya kadar olan kısım, işin "milliyet-ırk" ayrımına işaret etmek içindi.

Şimdi işin bir de "dindar-yobaz" ayrımına ilişkin olan kısmına gelelim..

Geçtiğimiz aylarda çok önemli bir mevkide bulunan bir kişi aynen şöyle demişti:

"Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak, toplumsal yaşamı etkilemesine izin verilemez; bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kumu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir."

Bismillahirrahmanirrahim!

Tabii buradaki besmeleyi yazının başına bilerek koymadım..

Aksi halde toplumsal yaşamı etkilemiş olurdum!

Evet, insanı dinden imandan çıkaran bu cümleyi kim söyledi?

Arnavutluk''un Tito''su mu, Tunus''un Habip Burgiba''sı mı?

Yoksa laik cumhuriyetle "bağdaşık" ama kafası "karmakarışık" 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer mi?

Şimdi lafı hiç dolandırmadan konuya girelim..

Tut ki, Allah muhafaza bir askerimiz şehit oldu..

Şehadet sözcüğünün Kur''an-ı Kerim''de geçtiğine herkes şahadet eder..

Ahmet Necdet Sezer dolaylı olarak şunu mu demek istemişti?

"Bundan sonra ''dini'' bir terim olan şehit sözcüğünü kullanırsanız dini inancınızı toplumsal yaşama taşımış olursunuz.."

Hele hele bir de "cenaze namazı" kıldınız mı laiklik kafadan "mevta" olmuştur!

Üstelik Sezer bu "manipülatif manifesto"yu "Allahımıza (ya da tanrımıza) hamd olsun" şeklinde bir dua ile yemeğe başlanan Harp Akademileri''nde söylemişti.

"Mahrum kalmayınız" diye Sezer''den bir cümle daha aktarıyorum:

"Türbanı laiklik ilkesinin ihlali olarak kabul eden, kamusal alanda türban yasağını uygun bulan ulusal ve ulusal-üstü yüksek mahkeme kararları varken.."

Demek ki neymiş; "ulusalın da üstü" varmış.

Ben zannediyordum ki Ahmet Necdet Sezer sadece "ulusalcı"dır.

Görünen o ki kendisi aynı zamanda "ulusalüstücü" imiş!

Elbette, ulusal ve ulusal-üstü yüksek mahkemelerin verdiği kararlar "herkesi bağlar", bağladığı için öğrenciler zaten "başını bağlamıyor"!

Ancak, Anayasa Mahkemesi''nin varlık nedeni şudur: Bir devlet yasak koymuşsa bu yasak anayasaya aykırı mıdır değil midir ona bakar.

Ayıptır söylemesi ama, Anayasa Mahkemesi''nin neye bakacağına dair yasayı da TBMM çıkarır!

17 yıl önce
Ozan Arif ve Mahmut Esat Bozkurt
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!