Hep vardır böyle bir tehlike... Anlatmaya çalışırken her şeyin daha da anlaşılamaz hale gelmesinden, sözlerin kontrolden çıkmasından, bu böyle oldukça daha da gerilip her yaptığımızı daha sarsakça yapar hale gelmekten korkarız.
“Sanki aramızda söze dökülemeyen bir şeyler var” dedi yanındakine dönerek, “Ve sanki asıl önemli şeyler orada saklı kalıyor.”
Bir insanın bir başkasına kendini anlatması zordur. Bir insanın bir başkasını anlaması da zordur. Kelimeler bir çok şeyi anlatabilir ama onların da başa çıkamadığı şeyler vardır. Bazı şeyler hassastır, ince bir ipin üstünde yürür gibi çıkarmak gerekir kelimeleri ağızdan. Ama beceremeyiz, düşeriz çoğu zaman o ipin üstünden. Çünkü anlatmak zordur ve anlamak da öyle.
“Güzeli anlatamamak, rüyada bağırmak isteyip de sesi çıkmayan insanın dehşetine düşürüyordu onu” diyor ‘Tutunamayanlar’ın bir yerinde Oğuz Atay.
Bazen sözler dilimizde düğümlenir kalır. Söylemeye bir yol, bir çare bulamadığımız, cesaret edemediğimiz, kelimelere güvenemediğimiz her şey kederli yutkunmalar halinde içimize geri döner. Söylenemeden kalır. Sessizce içimizden geçirdiğimiz dileklere dönüşür. O dileklere tutunarak yaşar gideriz.
Dileklerimiz içimizde açan renk renk çiçeklerdir. Güzellik tohumundan neşv-ü nemâ bulurlar, umut toprağından boy atıp büyürler. İnsanca bir tasavvurun ürünüdürler. Dilediğimiz her şeyde insanca bir umut vardır, yapabildiklerimizden daha iyi şeyler için...
“Ah Malte, göçüveriyoruz; bana öyle geliyor ki herkes dalgın ve meşgul; gidişimizin farkında değiller bile. Sanki bir yıldız akıyor da görmüyor kimse ve kimse niyet tutmuyor. Bir şey dilemeyi unutma, Malte. İnsan dilemeyi elden bırakmamalıdır. Bence gerçekleşme yoktur, ama uzun süren, bütün bir ömür boyu devam eden dilekler vardır; öyle ki insan onların gerçekleşmesini bekleyemez bile” diye yazmış Rainer Maria Rilke, unutulmaz ‘Malte Laurids Brigge’nin Notları’ kitabında.
Biriktirdiği güzel dilekler, içinin gökyüzünde yıldızlar gibi ışıl ışıl parlayan insanlar da var.
“Dünyanın buz gibi ayazında üşümekten kurtaramadığımız nicelerini” dedi beyaz saçlı adam, “içimizde kat kat battaniyelere sarıp sıcacık tutuyoruz.”