|
Uzaylıları kurcalamamak lazım!

Başrolünü Jodie Foster''ın oynadığı Mesaj (The Contact) filmini hatırlayacağınızı sanıyorum. Filmde, dev uydularla uzay boşluğunda frekansları tarayan bir bilim kadınını canlandırıyordu Foster. Evrende yalnız olmadığımıza inanarak... O ve ekibi sonunda bir frekans yakalıyor, o frekanstan elde ettikleri mesajla çalışmalara başlıyor, bu arada olaya devlet müdahil oluyor, evrenin bir başka boyutuna yolculuk yapabilecekleri dev bir araç üretiyorlardı. İlk başarısız demenenin ardından kabine Jodie Foster giriyor, öteki boyuta geçiyor, orada babasıyla konuşuyordu. Ama döndüğünde bu yolculuğu yaptığına kimseyi inandıramıyordu. Her neyse, detayları geçiyorum, bu filmden sözetmemin sebebi bilim adamlarının yıllardır uzay boşluğunu dinlemede olduklarını vurgulamak... Dev kulaklar uzayın ulaşılabilen her köşesini "Orada kimse var mı?" merakıyla tarıyor. Şimdiye kadar bildiğimiz kadarıyla karşı taraftan bir "alo" sesi duyamadılar. Ya da duydular bize söylemiyorlar.

İnsanoğlu çok uzun yıllardır evrenin herhangi bir köşesinde dünyadakine benzer bir hayat olup olmadığını merak ediyor. Bu merakı gidermek adına gelişmiş ülkelerin bütçelerinden ciddi paralar ayrılıyor, geniş çaplı araştırmalar yapılıyor. Henüz hayal gücümüzün ürettiklerinin dışında tek bir uzaylıyla karşılaşmış, seslerini, nefeslerini, tuhaf bir esprilerini filan duymuş değiliz. Habire filmler yapıp, sentetik kumaşlardan uzaylı modeller tasarlayıp duruyoruz. Biliyorsunuz bunların en meşhuru E.T., Spielberg''ün E.T.''si... Kocaman kafalı duygusal bir alamet...

Gazetede okuduğum bir habere göre, bilim adamlarının bir kısmı E.T. ve benzeri sevimli uzay tiplemelerinin bizi fena halde yanıltabileceğini iddia ediyor. Onlara göre uzaylılar hakkında henüz hiçbir şey bilmiyoruz. E.T. kadar duygusal ve sevecen olduklarına dair elimizde hiçbir veri yok. Bu romantik heyecanlarla uzaya mesajlar gönderip duruyoruz. Bu mesajları bir gün alabilirler ve gelip canımıza okuyabilirler. Spielberg''in duygusal yaklaşımının "Sezen Cumhur Önal" düzeyinde olduğuna inandığımdan E.T. romantizmine kapıldığım tek bir anım bile olmadı benim. Eğer uzaylılar gelip canımıza okursa bunda bir kabahatim de olmayacak!

Kimi bilim adamlarının endişelerini paylaşıyorum. Bilim araştırmaları kontrolden çıkmış durumda ve uzaylılar konusunda fazlasıyla iyimser bir yaklaşım hakim... Ne yapıyorlarmış biliyor musunuz, uzaya Beatles şarkıları gönderiyorlarmış. Zannediyorlar ki adamlar konser dinlemeye gelecek. Beatles uzaylıların fena halde aklını çelebilir ve hepsi aynı enteresan sesi çıkarabilen o dört iyi huylu delikanlıyı aramaya gelebilirler. Tanışmak, imza almak için falan değil, belki de alıp götürmek ya da ne bileyim avuçlayıp midelerine indirmek için... Belki onlar tadı güzel olan şeyleri değil de güzel ses çıkaran şeyleri yemeyi seviyorlardır, kimbilir!..

Eğer uzaya ille de müzik göndermek gerekiyorsa işi Erol Köse''ye bırakmak lazım... O hemen sinir bozucu bir tip bulur, ona içinde "Evlerinin önü krater/Yarim sever çubuk kraker" tarzında şarkıların bulunduğu bir albüm yapar. Gönderirsin kliplerini uzaya, daha binlerce yıl tek bir uzaylı bu felaket bölgesine gelmez. Oh ne güzel, onlar da rahat, biz de rahat...

16 yıl önce
Uzaylıları kurcalamamak lazım!
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu