|
"Yeni Avrupa" üzerine - 2

Hafta başında "International Herald Tribune"da yayınlanan "Ulus-devletin Ölümü, Birleşik Avrupa''nın Doğumu" başlıklı bir yazıya değinmiş ve Elizabeth Pond''un kimi görüşlerini özetlemiştik. Avrupa''nın geleceği konusunda son derece iyimser bir tablo çizen Pond, "bütünleşme" projelerinin barındırdığı tehlikeleri. Daha da önemlisi ulus-devletin yaşıyacağı yapısal bir dönüşümün ülkelerin taşıdığı "milli irade"yi kolay kolay ortadan kaldıramayacağını görmemişe benziyor. Şimdi Pond''la aynı iyimserliği taşıyan, ama daha temkinli konuşan Fransız düşünür Edgar Morin''in kimi görüşlerine göz atalım. Morin 1987 gibi erken bir tarihte "Avrupa''yı Düşünmek" adlı kitabında şu düşünceleri dile getiriyor (çev. Şirin Tekeli, AFA, 1988):

"Dünyanın daha önce Akdeniz''den Atlantik''e taşınan ekseni, bugün artık Pasifik Okyanusu''nun kuzeyine kaymış bulunuyor. Kuşkusuz Avrupa ekonomisi, sarsıntılar ve çalkantılar yaşayarak da olsa hala soluğunu, canlılığını, yaratıcılığını korumakta ve aralarından en esnek (İtalya) ya da en iyi örgütlenmiş olanları (Almanya) bu sarsıntılara daha iyi göğüs gerebilmekte. Ama Avrupa ekonomisinin artık çok büyük miktarlarda dışsatım yapmaya gereksinimi vardır ve bu yüzden kendisinin de artık dünya çapında bir krizin belirsizliklerine ve tıkanıklıklarına bağlı duruma gelen uluslararası pazara olan bağımlılığı hayati bir boyut kazanmıştır."

Morin sözlerini şöyle sürdürüyor: "2. Dünya Savaşı sonrasının siyasi bakımdan düşmüş Avrupası muazzam bir ekonomik büyüme yaşamıştı. Ancak bu büyüme artık sanayisinin eski temellerine darbe vuran gerileme nedeniyle tehdit altında bulunduğu gibi, doğrudan kendi işleyiş mekanizmasının gereği olarak da hassaslaşmış bulunuyor. Gerçekten, ekonominin büyümesi, ekonomilerin karşılıklı bağımlılığı nedeniyle bağımlılığın artmasına yol açmaktadır."

Morin ekonomik kriz tehlikesine ek olarak, ortada hem bir kültürel kriz hem de bir demografik kriz bulunduğunu belirtiyor. Avrupa''daki kültürel belirsizlik ve nüfusun hızla yaşlanması konusunda çeşitli örnekler veren, karşılaştırmalar yapan Morin, sözlerini şöyle bağlıyor: "Demek ki Avrupa''nın bir yarısı bağımlılık konumunda, diğer yarısı da çok hassas bir noktada bulunmaktadır. Hassaslığın nedenleri kültürel, enerjisel, ekonomik ve demografiktir. Buna bağlı olarak evrenin eski egemen gücü artık o zavallı, sevgili, yaşlı şey haline gelmiştir. Bu hassaslığın farkına varılması, yeni Avrupa bilincinin çok önemli bir yanını oluşturuyor."

Morin Yeni Avrupalılık bilincini özetle şöyle tanımlıyor: "Yeni Avrupalılık bilinci, 1945-1950''li yıllarda edinilen, Avrupa''nın ufalıp dünyanın küçük bir bölgesi, taşrası olduğu ve bir parçasının kopartılmasıyla sakatlandığı bilinci değildir. Yeni Avrupalılık bilinci, 1950-1960''lı yıllarda edinilen ekonomik büyüme bilinci de değildir. Yeni Avrupalılık bilinci, herşeyden önce, ekonomik büyümenin belirsizliği, rastlantıyı, düşüşü perdelememesi gerektiği konusunda edinilen bilinçtir. Düşüş, gerilemeden farklı bir şeydir. Yeni Avrupalılık bilinci, bir yandan yeryüzünden silinme, diğer yandan totalitarizm hayaletlerinin ürküttüğü Avrupa''nın, kültürel, enerjisel, ekonomik, demografik, ahlaksal ve hepsinden de önemli olarak siyasal ve askeri yönlerden hassas olduğunun bilincidir."

Morin''e, Pond''a ve Avrupa-merkezli düşünen daha pek çok kişiye göre bu bilinç "aynı kaderi paylaşmanın bilinci"dir. Önümüzdeki yazılarda bu bilincin ortaya çıkardığı senaryolara değinirken, asıl ağırlığı Türkiye''nin taşıdığı "spesifik konuma" vereceğiz. Türkiye, milli hedefleriyle, hem bu "ortak kader" anlayışının dışında yer almakta, hem de taşıdığı "öncü" rolün gereklerini yerine getirebilecek güce sahip bulunmaktadır (Türkiye''nin son 8-9 aydır sergilediği performans bunun kanıtıdır). Türkiye, bu anlamda, iç ve dış politika açısından ciddi bir istikrara ihtiyacı duyuyor. Türkiye''nin, sahip olacağı istikrar yoluyla iyice açığa çıkaracağı "spesifik" yanlarını Ömer Seyfettin, Kemal Tahir gibi adların güncelliğini hiç de yitirmemiş görüşlerine yaslanarak incelemeye çalışacağız.


25 yıl önce
"Yeni Avrupa" üzerine - 2
​ İslâm dünyasına nasıl bakmalı?
Fatih Erbakan ve partisi nereye koşuyor, Van mitinginde neden kayyımlar hedef alındı?
Nasıl bilir, nasıl anlarız?
Hepimizin ‘Rasim Abi’si
Hiç kimse görmedi!