|
Kendinizi vurdunuz!

Emîr-ul-Mü'minîn'in yiğit kızı Zeyneb; sevgili kardeşi Seyyid-uş-Şüheda'nın, Huseyn'in mübarek başı, mübarek bedeninden ayrıldıktan sonra, Yezîdî taifeye şöyle demişti: Siz Huseyn'in başını değil, kendi başınızı kestiniz!

Niçin böyle dedi? Çünkü Huseyn gönüllü şehit idi. Yeryüzünde kendisinden sonra da fesat çıkartacak, masum kanı dökecek olanların zulümleriyle bağrı yanan, yitirdiklerinin ayrılık ateşi ile göz yaşı dökenlere, "zibh-i azîm" örneğini, "nefs-i mutmainne" örneğini, "mev'ûde" örneğini, Kevser'den, Ehl-i Beyt'in mübarek hanedanından verilecek kurban örneğini, Ali Ekber, Ali Asgar, İmam Zeyn-ul-Âbidîn örneğini, Zeyneb örneğini, İmam Hasan'ın oğlu Kaasım örneğini, kardeşi Ebul-Fazl Abbas örneğini veriyordu.

Musa Peygamber'e, İsmail soyundan gelen ve o sırada İstanbul'da bulunan Hızır Nebi ile görüşünceye kadar, Son Peygamber'in (S.A.), Büyük Kurban'ın ve adalete susayanların beklediği El-Muntazar'ın İsmail (A.S.) soyundan geleceği bildirilmemişti. İstanbul'da, bugünkü Yuşa Tepesi'nden başlayıp Ayasofya'nın bulunduğu yerde sona eren bir yolculuk sırasında, ileride gerçekleşecek olan olayların remizleri Musa'ya ve yeğeni Yûşa' peygambere bildirildi. Ehl-i Beyt, "Sefîne-i Nuh" ile simgelendiği için, "geminin delinmesi" simgesi ile, yeryüzüne Adalet ve Sevgi hakim oluncaya kadar, Kerbelâ hadisesi'nin bir yandan mü'minlere örnek olurken, diğer yandan da zalimlerin Ehl-i Beyt gücünden gaflet etmesi gereğinin hikmeti Musa'ya bildirildi. Ardından, "hidayet ehli, seçkin ümmet" olan bir topluluğun, ırk putunun putperesti olması dolayısı ile, artık müminlere önder olamayacağı, ırk putperestlerinin İbrahim çocuğu sayılamayacağı, Son Peygamber (S.A.), Ehl-i Beyt imamları, Seyyid-uş-Şüheda ve El-Muntazar'ın İsmail (A.S.) soyundan geleceği, Kelimullah'a, Hızır Nebi tarafından ikinci remz ile bildirildi.

Bunun ardından da üçüncü "müşahede" (vizyon) gösterildi: İstanbul'da, El-Muntazar ve Mesih işbirliği ile, İsa (A.S.) ve Yüce Sevgili'nin yetim ümmetlerinin ortak hazînesi, evrensel ahlâk ve hukuk değerleri, tekrar ortaya çıkarılacak, Lübnan'da ayaklar altına alınarak mahvedildiği zannedilen bu değerler dünyaya hakim olacaktır! İşte bu işbirliğini önleyebileceklerini zannedenler, Allah'ın Nuru'nu üfleyerek söndürmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Oysa Allah; Nûr'unu tamamlayacaktır. Yukarıdaki remizlerin ve müşahadelerin nakledildiği Kehf Suresi'nde de, Kevser Suresi'nde de bu tebşir vardır: Ebter olacak olan zalimlerdir, canavar ve barbarlardır, kaatil ve cânîlerdir. İnsanlık düşmanlarıdır.

Canavardan "utanma" beklenemez. Canavara bağımlı olanlar, kadın da olsalar, kalblerine insanlığa düşman olan İblis'i yerleştirmiş oldukları için, onlardan şefkat, merhamet beklenemez. Gözlerini kan bürümüştür. Rice'ın şu sözüne bakınız: Son bir aydır ABD, Hizbullah ve destekçilerinin Lübnan ve İsrail halklarına dayattığı şiddeti sona erdirmek için elinden geleni yaptı! (Radikal, 18 Ağustos Cuma tarihli nüshada çevirisi yayımlanan, Rice'ın the Washington Post'da 16 Ağustos günlü yazısı.) Görüyor musunuz insanlık ile küstahça alay etmenin, pişkinliğin, arsızlığın doruğunu? Daha sonra da yine acı çeken insanlarla alay ederek, ABD'nin Lübnan'a 50 milyon dolar yardım edeceğini söylüyor, herhalde muhtemelen daha sonra Lübnan'a yüklenecek olan İsrail'e Savaş Tazmînatı Borcu'nun bir kısmını ödeyerek "insancıllık" gösterisi yapacak! Ardınca da yine alay eder gibi, Hizbullah dolayısı ile Lübnan'ın ve bütün masum insanların yeterince acı çektiğini, âdil, kalıcı ve kapsamlı bir barış sağlamanın vakti geldiğini söylüyor! - Oysa Türkiye'de ve dünyada yüz milyonlarca kişi de Lübnan'ı yıkanların ve çocuk, kadın da demeden sivil halkı öldürenlerin savaş suçlusu olarak yargılanması gerektiği kanaatinde! Canavar hiç tınmıyor ve ateş ve zehir soluğunu asıl hedefi olan, İran'a püskürtmek için, Lübnan'ı mahvedip bıraktıktan sonra, mezarlık bekçisi konumuna indirgenmiş BM aracılığı ile Mehmetçik'i devreye sokmaya çalışıyor.

Bizde de yine saatleri Çaldıran'da durmuş olanların hariçten gazelleri başladı. Öyle ya! Ey gaasıb-i Diyâr-i Arab, bekle vaktini/Evvel cezâ-i saltanat-i sorh-ser gelür!- Ne var ki bu gibi gazelleri artık özellikle bazı Hürriyet ve birkaç da Sabah ve Milliyet'in mâlûm yazarlarından duymaya alışıktım. Geçenlerde Radikal'de, bir zamanlar Medrese-i Yusufiyye'ye alındığı için üzüntü ve gurur duyduğum Hasan Celâl Güzel'in de, yine "Şi'îler"e Türk halkının hiç sempati duyamayacağını söyleyen yazısını görünce, Medrese'nin Hasan Celâl Güzel'e hiç yararı olmadığını, oradan Yusuf gibi değil Orwell'in "1984" mahkûmları gibi çıktığını gördüm. Yazık! Bir dost bulamadım, gün akşam oldu! Ey gözü âhû Güzel! Şimdengerû "Yahû!" sana!

18 years ago
Kendinizi vurdunuz!
“Ferman, İlber Paşa’mızındır; tiz yazısı kesile!”
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!