|
Kerbelâ

Bugün Aşura''dır. Seyyid-uş-Şuheda Huseyn''in şehadeti günüdür. Bu günün sonunda Ailesi''nin Şâm-i Gariban''ı başlamıştı. Huseyn''in de Şeb-i Arûsu idi. İslâm Fecri''nin başladığı Medeniyet Tebliği Günü''nden 6274 yıl sonra, insanlığa on gece kendine gelme mühleti verildiği halde, Huseyn''in şehid edilmesine ilgisiz kalındı. (V''el-Fecr. Ve leyâlin aşr-Fecr Suresi, 89/1-2) Aynı Sûrenin sonunda Huseyn''in Şeb-i Arûs''unu buluruz: Ey Nefs-i Mutma''inne! (Ey Husyn!) / O''ndan razı ve O senden razı olarak dön Rabbi''ne! / (Seçkin) kullarımın arasına gir/ Cennetiime kavuş! (Fecr, 89/27-30) Aşûra günü, Büyük Kurban''ın, Zibh-i Azîm''in manasının açıldığı gündür. İsmail''in fidyelendirildiği “Büyük Kurban” (Zibh-i Azîm); İnsanlık Şehîdi Huseyn''dir. (Sâffat, 37/77).

Yüce Sevgili bu kurbanı biliyordu ve Kevser kurbanının da yüce manevî feyzini biliyordu. (Kevser Suresi''ndeki v''enhar) Aşûra gecesi Kerbelâ çölünde Şam-ı Garîban''ı (Garîbler gecesi) yaşayacak olan Al-i Alî de biliyordu. Emîr-ul-Mü''minîn''in kızı Zeyneb, kardeşinin kılıç ve mızrak yaraları ile mübarek kanına bulanmış bedeninin yanına gelmişti. (Hâk-i âlem be-serem! K''ez eser-i tîyğ-u sinân/ câyi yek bûse-i men derheme a''zâ-i to nîst! = Alem''in toprağı başıma olsun ki, kılıç ve mızrak yaralarından, bir veda bûsesi tevdi edecek bir yer bulamıyorum bedenin de!) O dişi arslan, arslan kızı Zeyneb, ellerini semâya açarak, Ceddi, babası, anası Fâtıma, kardeşi önceki şehîd Hasan ve yeğeni İmam-ı Seccâd ile Huseyn''den önce birer birer şehid olan Kerbelâ Şehitleri adına, kendi adına ve geride kalanlar adına Huseyn''in “Zibh-i Azîm” olduğunu açıklayan şu kısa duayı Alemler''in Rabbi''ne yöneltti:

- Allahım! Bu kurbanı kabul et!

İnsana irade serbestîsi verileceği ve ahlâkî sorumluluk yükleneceği melâikeye bildirilince, -Arz''da fesad çıkaracak ve kan dökecek insanı mı halife kılacaksın? demişlerdi. (Bakara, 2/30) Melekler, Nâris-i Adem olanlardan ve onların sırrından haberdar olunca tesellî buldular. (Bakara, 2/33)

Aşûrâ''nın gecesinde Huseyn, çölde yalnız ve çadırlar arasında ve civarında yürüyor, münâcâtı ve tesbihleri arasında bizlere de şu vasiyeti yapıyordu: Ey beni sevenler! Benden sonra bir yudum hoş içimli su içtiğinizde beni anın/Bir garîb, bir şehîdi duyduğunuzda bana da yanın!

Bu vasiyette, “de ki ben sizden hiçbir karşılık beklemiyorum, ancak (yine kendiniz için) Kurbâ''ya, Ehl-i Beyt''e sevgi istiyorum!” âyetinin tefsîri vardı. (Şûra, 42/23). Bu âyet de daha sonra yine gerçek anlamından tamamen sapılarak “kendi yakınlarınızı sevmenizi istiyorum” şeklinde yorumlanacaktır. Huseyn bu âyetin mânâsını Urvetul-Vuskaa, Vâris-i Adem, Vâris-i Nuh (Sefînetun-Necat), Vâris-i Musa, Vâris-i İsa ve Vâris-i Kur''an-i Nâtık olarak, Aşûrâ gecesinde, gelecek nesiller için bir kez daha yorumlandı.

Bu sırra erenlerden Merhum Nâmık Kemal, Aşûra''yı şöyle anlatır: -Olmuş Hasen cihanda Hürriyet''in sabâhı/ Vermiş Huseyn cismin ifnâya Pâre pâre../ Hakk vâr imiş cihanda, meydân-i imtihânda/ Al-i Nebî de yazmış dünyâya pâre pâre”

Nâmık Kemal''den kısa bir süre sonra Merhum Ikbal, “Rümûz-i Bî-Hodî” adlı Mesnevî''sinde, İslâm''ın eşitlik ve hürriyet tebliğini, Kerbelâ (Aşurâ) örneğinde bularak açıkladı. İmâm Huseyn''in “Resul (S.A) bostanından hürriyet servisi, âşıkların imâmı, Betûl (Fâtıma) oğlu, Bismillah''ın bâ''sının noktası olan Ali oğlu, Zibh-i Azim''in ma''nası” olarak bildiğini belirtti. Hilâfet''in Kur''an ile ilişkisinin kesildiği bir dönemde, Kerbelâ toprağına mübarek kanının yağmurunu yağdırıp giden bu Kıble bulutu, Fahr-i Kâinat''ın tebliğinin sırrının, Hâce Muîn-ud-dîn-i Çeştî''nin söylemiş olduğu gibi, “Lâ ilâhe illallah” binası olduğuna şahadet etti. İbrahim ve İsmail olayının “sırr”ının Huseyn olduğunu açıkladı. “Remz-i Kur''ân ez Huseyn âmûhtîm” (Biz Kur''anın remzini Huseyn''de bulduk) dedi. Sözlerinin sonunu da gözyaşları ile, mü''minlerin bugün yaptığı gibi, Huseyn''e selâm göndererek bağladı: “Ey Sabâ! Ey Peyk-i dûr-uftadegân/ Eşk-i mâ ber hâk-i pâk-i û resân!” (Ey Saba yeli! Ey uzak düşenlerin habercisi! Göz yaşlarımızı O''nun tertemiz toprağına ilet!)

Allah İkbâl''e rahmet etsin, ömrünün sonunu da aynı ikrar ile bağlamıştı: Ezân keşt-i harâbî hâsılî nîst/ Ke âb ez hûn-i Şubbeyrî ne-dâred! (Huseyn''in kanından sulanmamış, fesâda uğramış kültür (ekin) ortamından hiçbir ürün elde edilemez). Gençlerimiz, desteksiz atışlara başlamadan önce bunu düşünsünler.

Selâm sana Huseyn-cân, bütün Kerbelâ şehitlerine ve Şâm-i Garîban''ını idrâk edenlere!

17 yıl önce
Kerbelâ
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri