|
Maya nerede?

Toplum gölüne herkes maya çalmaya çalışıyor. Tutmuyor. Herhalde bu yoğurt mayasıyla bu iş olmayacak. Tutacağı varsa da herkes kendi mayasını çalmaya çalıştığı için “maya uyuşmazlığı” doğuyor. Yoğurt veya başka nesneler mayasını bir kenara bırakıp “Mâye-i Muhammedi” (S.A)''yi aramak gerek. Bu mayaya sahip olan Emir''ul-mü''minin de görevini en iyi şekilde, gerektiği gibi yaptı. “İmtihan devam ettiği, herkes göle kendi mayasını çaldığı, birçok kişi de göle zararlı atık mecraları bağladığı için mayanın tutmadığını” açıkladı. Bu mayaya ehil bir toplum için, önce Hukuk Devleti mayasını tutturmamız ve bunun için de göle açılmış zararlı atık mecralarını kapatmamız gerek. Bu konuda gerek ferd olarak, gerek yöneticilerden olarak hepimiz yükümlüyüz, bir davranış yükümlülüğümüz var. Bu davranış yükümü istikamet ilkesinden doğar. (Dürüstlük ilkesi. Sadakat ve emanet ilkesi. Treu und Glauben)

Bu ödevimizi yerine getirdiğimizde kınanacağımızı bilmemiz ve göze almamız gerekiyor. Kur''an-ı Kerim''de böyle buyurulmuştur. Maide Suresi''nin (5) 54. âyetinin okuyunuz ey Azizan! Yine Lokman Suresi''nin (31) 17. âyetini de!

Son günlerde, İlhan Selçuk''un fetvâsını ele aldığım için yine üç yönden “Levm-i Lâim”e (Maide, 5/54) maruz kaldım. Birisi; “İslâm -hâşa- ilâhi bir din olmadığı için, iyinin, güzelin, doğrunun temelini İslâm''da bulamazsın, İncil''e gel!” itirazıdır. İtirazını temellendirmek için de; bu Hanım, İslâm Dünyası''nın halini örnek gösteriyor. O da Washington''da, Beyaz Saray''da, Hazret-i Mesih''in halifesinin oturduğunu zanneden kuşcağızlardan ise, “size dininiz, bana da dinim!” demekten başka ne diyebilirim?

Diğer itiraz, kendilerini bilim, çağdaşlık, aydınlık temsilcisi sanan, İslâm''ı da yine önyargılarıyla ve cehaletleriyle karşılarına alan, maalesef “edeb”den de behreleri olmayan biçarelerden geliyor: İlhan Selçuk''un İslâm ve müslümanlar için söyledikleri doğru değil mi? Bunu sen de biliyorsun, cevap veremediğin için de boş lâflarla, kelime oyunlarıyla “it dalaşı” yapıyorsun!

Üçüncü itiraz, İslâm''ı bildiğini ve sevdiğini sanan, içinde bulunduğu “zulmet-i cehl” dolayısıyla bâtıla yâri diye sarılan bir müslümandan geliyor: - İslâm''da kölelik de var, cariyelik de var, recm de var (Şu halde İlhan Selçuk haklı! -H.H.), İslâm''ı sevimli göstermek için bu “mukaddesat”ı inkâr eden kâfir olur, dikkatli olasınız!- Eyvah! Daha da burada mıyız?

Oysa İslâm''ın Sevgi dini, dolayısıyla Allah katında tek dinin adı olduğunu; Perşembe günü; Sevgi Rehberliği yazımda elimden geldiği kadar da açık bir dille yazmaya çalışmıştım. Benim İlhan Selçuk''a cevap veremediğimi iddia edenler, bu yazıyı okumadan mı “it dalaşı” yaptığımı yazıyorlar? “Müslümanlar” arasından çıkan birisi de “İlhan Selçuk''un söyledikleri doğrudur, sadece türbanın İslâm''da olmadığını söylemesi yanlıştır, recm Kur''an''da vardır!” diyor. Düşmen-i dânâ bih ez nâdân-i dûst! (Bilgili düşman, dost nâdandan iyidir). Ey Gözüm, nedere var? Savaş esaretini; haydi diyelim ki şeşi beş görerek kölelik deyû anladın, recmi nerede gördün? Kur''an''da olmayan bir şeye var demenin karşılığında yoksa cennet mi umanlardansın?

Bazı Azizan da şöyle yazıyorlar: - Akşamları işten dönüyoruz, şam işi hırkamızı, gecelik entarimizi giyip kelebek gözlüğümüzü takarak cumbadaki mindere çekiliyoruz, Yeni Şafak''ın cümle yazarlarını hazz-ı manevi ile okuyoruz, gelgelelim senin dediğinden bişiy anlamıyoruz, onun için de okumuyoruz!

Eyvallah! Ne var ki “Sevgi Rehberliği” yazımda ne dediğimi, işte bir “müslüman kardeş” pek âlâ anlamış, fakat dediklerimi kabul etmemiş! Siz de okusaydınız ve bu konuların derdini çekseydiniz, üstelik benimle aynı görüşte idiyseniz, anlardınız. Bu konular da tamamen magazin, spor, genç dili karması bir dil ile yazılmak ki! Nûr ve pîr olasınız!

Ey recm-sever Azizan, siz bu konuda gönlünüz ve aklınızla birlikte düşünün, yine recm takımında kalıyorsanız, Kerem edin ve artık benim yazılarımı okumayın! Ey İslâm ve Selâm ehli değil, Sosis ve Salam ehli olmayı yeğleyenler, siz de, “son kararınız” ise, Fakıyr''i okuma zahmetine katlanmayın! Ehl-i Beytsiz Aleviler de, Ehl-i Beytsiz Sünniler de okumasınlar! Belki o zaman daha “anlaşılır” olurum. Yanınıza sözlük almanız gerekmez.

“Cemevleri tartışması” konusunda bir çift sözüm vardı. Gel de söyle! “Alevi” cephesinden; “Diyanet, Alevileri Sünnileştirmek veya Şiileştirmek istiyor” itirazları yükselirken, Emir''in pâk adını kullanan bazı yolsuzlar “Aleviliği Ehl-i Beyt ve Oniki İmam ipoteğinden kurtarma zamanı gelmiştir” derken, düşüncemi yazmaya kalkışayım da “ninni” olarak dahi makbule geçmeyişine nice katlanayım? Ne dersiniz ey dilimden anlayabilen Azizan? Herkese yâr olma fenni, kimseye yâr olmadı (Alman Atasözü)

16 yıl önce
Maya nerede?
Sosyal çürüme yazıları 1: Üçüncü sayfa cumhuriyeti
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit