|
Taklid ile tok olmak

Tâc ma''rifet tâcıdır/Sanma gayri tâc ola! Taklîd ile tok olan/Hakıykatte âc ola! Taklîd ile tok olmak; îmancılık oynamak demektir. İmanda taklîd olmaz. Fıkh''da, Füru''da taklîd olur. Füru'', “teferruat” anlamında değildir. Usûlsüz füru işe yaramaz. Usûl îman esaslarıdır. Füru, davranışlarını bu îmana uygun kılmaktır.

İlâhî Sevgi ile îman biribirinden ayrı değildir. Aklın da hedefi, özü, bâtını sevgidir.

Sevgi yolcusuna ve hele Sevgi ehline, “Sevgiyi bırak ve Sevgi ile kin, adalet ile zulm karşısında eşit mesafede cephe al, daha sonra benim buyruğumla Hakk ve bâtıldan, Sevgiyle kinden, adalet ve zulüm firmasından perakende ve benim vereceğim pusulaya göre, -elli gram Sevgi sosu, bir okka zulm usûlünce alışveriş et! denemez. Sevgi “sos” değildir, “insan”ın temel ihtiyacıdır, “zulmüm çok acı, yenmez oldu galiba, azacık yapay Sevgi tozu katalım” diye düşünenler, Hukuk Devleti helvasını karabilenler değildir. Helvâcıya tablakâr lâzım!/Ol kâra da iktıdar lâzım! ey Azîzan! Muktedir, işinin ehli tablakâr bulamayan, “tevzi''-i adalet edemediğime göre ben de bari bundan böyle dükkânımı kapatayım da zulmün dağıtıcısı, satıcısı olayım” deme hakkına sahip değildir.

Sevginin füru''u; Sevginin aslından ayrılmaz. -Sevgi ağacının kendisini seviyorum ammâ meyveleri bana çağdışı bir tat veriyor, şu halde en iyisi ağaçlara ad değiştirmek, Sevgi ağacına kötülük ağacı, kötülük ağacına Sevgi ağacı adını vererek bir taşinen iki kuş vurmak, hemi feylesof olaraktan ünlenivirmek, hemi de kötü ağacın meyvelerinden yoksun kalmamak! -Olmaz gözüm olmaz! Şecereyi sevmek, semereyi sevmemek mümkün değildir. “İnsan”a “allemel-esmâ” (Allah Ademe isimleri belleti) ile, isimlerin ilmi verilmiştir. Evrensel Hukuk''un temel ilkelerinin kaynağını değiştiremezsin, bu ilkeleri değiştiremezsin, “isimler”i de değiştiremezsin, “sorumlu” olduğun gerçeğini de değiştiremezsin!

Ey Azîzan, Sevgi yolunda ilerlerken atalarımızın yanlışlarından prangalar i''mal ederek ayaklarımıza takınmak zorunda değiliz. Bunu yapmazsak, bu yanlışların sorumluluğunu yüklenmiş olmayız. Bu prangaları taşırsak, Sevgi yolunda ilerleyemeyip yere yığılır ve bu sebeple biz de sorumlu oluruz. “Zarar kadîm olmaz” ve “zarar izale olunur” ilkelerini unutmamalıyız.

“Ma''rifetullah”dan insanlığı men'' etmek, günahların, zulmün en büyüğüdür. Sevgi; hayat kaynağıdır. Sevgi yolunda yol kesen canavar olmak, elbette en büyük zulümdür. Lâiklik ilkesi; “lâ ikrâhe fid-dîn” ilkesinin, “inanç dayatmama ve inancına göre yaşamaya engel olmama” düşüncesinin güvencesidir, yoksa “ma''rifetullah''a engel olma” ilkesi değildir. İnsan yalnızca bedenin muhtaç olduğu gıdayla, ekmekle yaşamaz, hayatın amacı Sevgili''ye kavuşmaktır.

İnsanlara can güvenliği sağlamamak, insanlık onurunda eşitlik ilkesi yerine sömürü, ayırımcılık ve zulmü geçirmenin savaşımını vermek de büyük günahların ikincisidir. Füru''da, Hukuk alanında, “eşit insanlık değeri” ilkesini değil de “bazı insanları köleleştirme, sömürme, can güvenliğini ihlâl etme”yi savunma, savunanların “usûl”ü de inkâr ettiklerini gösterir. İman ile zulm aynı kişide birleşmez.

İnsana dünya hayatında insanlık haysiyetine yakışan bir hayat seviyesi de gerekli olduğu için, “adalet”i bu yolda engelleyenler, başkalarının emeği mahsûlü olarak kazandıkları mallardan üstelik bir hayır cihetine vakfettiklerini hangi ad altında olursa olsun gasb ve yağma edenler de büyük günah işleyenlerdendir. Bu “zarar”ın izalesi de, gasb edilen “ayn”ın iadesi, iade edilemiyorsa tazmini şeklinde olur. Zulmün hiçbir ma''zereti ve adaleti yerine getirmenin hiçbir erteleme bahanesi yoktur. Bu gibi konularda “çifte standard” olmaz. “AB''ne serbest dolaşım özgürlüğü ve tam bir eşitlikle girelim amma ne onlara ne de gayrimüslim vatandaşlarımıza aynı özgürlüğü tanıyarak ecdadımızın ruhunu muazzeb etmeyelim” diyene, “nerede bu bolluk? Alan da kaçan mı?”nın frenkçesinden başka bir karşılık bekleyebilir mi? Kaldı ki, ecdadımız “iyi örnek” sahibi olanlar ise, adaletden değil zulmden muztarib olurlar, “kötü örnek” bırakanlardan ise, bizim onların örneğine uymamız onları daha fazla muztarib kılar, buna karşılık “adalet” ile davranmamız da sorumluluklarını azaltacağı için, “muazzeb” etmez, aksine; bir nebze ferahlık sağlar.

-Ne söylesen boş! Bir elimde cımbız, senin sözlerinden deliller ayıklarım, öbür elimde ayna, kendi görüntüme hayran olup dalâl-i kadîmimi sayıklarım. Umurumda mı Dünya?

-Allah yardımcın olsun, ıslah etsin oğul, ne diyebilirim ki bundan artık?

16 yıl önce
Taklid ile tok olmak
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon