|
Boko Haram örgütü ve kaçırılan kızlar...

Son yirmi yılda, Müslüman coğrafyaya yönelik bütün müdahaleler bölge ülkelerinin zaafları kullanılarak gerçekleştirildi. Aynı dönemde, Batılı ve Doğulu merkez güçlerin aynı bölgelere yönelik bütün müdahale ve operasyonlarında, terörü mücadele biçimi olarak kullanan bazı Müslüman örgütler gerekçe olarak kullanıldı.

Meşru amaçlar içeren bir mücadelenin gayri meşru yöntemlerle kirletilmesinin sayısız örneklerine tanık olduk. Haklı bir mücadele ile terörü ve gayri meşru yöntemleri öne çıkaranlar, merkezinde bulunduğumuz veya en azından ilgi gösterdiğimiz coğrafyaya çok ağır bedeller ödetti.

Sadece El Kaide üzerinden onlarca ülke iç savaşlarla, işgallerle, istikrarsızlıklarla boğuştu, boğuşuyor. Bu örgütler ve kullandıkları yöntemler, çok ağır ve kirli amaçlar için kamuflaj olarak kullanıldı. Örgütler de müdahil güçlere inanılmaz fırsatlar sundular.

Yüz yıldır yaşananlara duyduğumuz öfke ile, coğrafyaya yönelik müdahalelere çok ciddi reaksiyon gösterdik ama ne yazık ki bu örgütlerin kirli yöntemlerini o kadar başarı ve cesaretle sorgulamadık.

Kanlı eylemleri yeterince kınamadık, bunu yapanlara açık tavır almadık, bu itirazı kitleselleştiremedik. Kötülüklere karşı mücadele ederken, içimizde yer edinen kötülükleri dışarı atamadık.

Varolan, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan yapıların, rejimlerin kitleleri, toplumları temsil etmediğini hatta onlara dışarıdan gelenlerden daha çok zulmettiğini bildiğimizden örgütlerin mücadelesine sempati duyduk.

İlkeli bir duruştan ziyade reaksiyon gösteren herkesi, içimize sinmese de, bu büyük mücadelenin bir parçası gördük, onları haklı göstermeye çalıştık. Böylece ülkelerimize yönelen kötülükle mücadele ederken içimizde başka kötülükler büyüttük.

Müslüman toplumların, aydınların, ülkelerin, bu örgütlerin yöntemleri üzerine derin sorgulamalar yapması gerekiyor. Söz konusu örgütlerin ya da organizasyonların bir çoğunun taşeron yapılar olduğunu, bir çoğunu çok iyi bildiğimiz ülkelerin istihbarat teşkilatlarının organize ettiğini, o ülkelerdeki kaynak savaşının tarafı olan devlet ve şirketler tarafından finanse edildiğini ortaya koymak gerekiyor. Din, mezhep ve etnik çatışmaların hemen hepsi benzer kirli organizasyonlardan besleniyor.

Sadece son yirmi yılda öyle çirkin örnekler gördük ki, bu örnekleri içimizden temizlemeden coğrafya için, insanlık için bir gelecek kurmamızın mümkün olmadığını bilmeliyiz.

Son örnek Nijerya"dan. Batılı eğitim sistemine karşı esaslı bir karşı çıkışa dayanan bir yapı zamanla ülkedeki Müslüman-Hristiyan savaşının parçası oluyor. Ardından petrol zengini ülkedeki kaynak savaşının parçası haline geliyor. İşte bunlar oluşunca da örgütün yapısı değişiyor, arkasındaki güçler farklılaşıyor, karşı durduğu güçler o örgütün arkasındaki güç haline geliyor.

Dünya günlerdir Boko Haram örgütünün kaçırdığı kızların akıbetini sorguluyor. Bu kızları köle olarak satacaklarını söyleyen örgüt temsilcisinin sözleri aslında nasıl bir savrulma yaşadıklarını da gözler önüne seriyor.

(Bu arada bir anekdot: Afrika"da eğitim sistemi üzerinden Batılı hayat tarzına yönelik mücadelenin köklü bir geçmişi var. Bu mücadele Boko Haram"ın yöntemleri gibi değil. Merak edenler Şeyh Hamidu Kan"ın Mahrem Macera adlı kitabını okuyabilir. Bir Afrikalı üzerinden tüm kıtanın trajik dönüşümünü anlatan çok güzel bir kitaptır bu.)

Boko Haram, bu eylemleriyle kirli bir savaşın parçası, Nijerya kaynaklarının Müslüman-Hristiyan çatışmaları üzerinden paylaşımının bir uzantısıdır.

GiZLi DÜNYA HARiTASI

Irak işgalinden bir yıl sonra, yani 2004 yılıydı. "Pentagon"un gizli dünya haritası: Nerelerde etnik çatışma çıkacak" başlığı altında Nijerya ve Nijer Deltası"nın gelecekte nasıl bir kriz alanı olacağına dair planlardan söz etmiştim. Bazen, bazı bilgiler çok hayali gelir insana. Ama planlardan, hazırlıklardan haberdar olursanız, krizlerin bir gün mutlaka patlayacağını kestirebilirsiniz. Nijerya"daki kriz aslında uzun yıllardır devam ediyor. Devam edecek ve belki de ülkeyi parçalanmaya kadar sürükleyecek.

Dr. Thomas Barnett, "The Pentagon"s New Map: War and Peace in the Twenty-First Century" (Pentagon"un Yeni Dünya Haritası: 21. Yüzyılda Savaş ve Barış) adıyla, Pentagon"un yeni dünya haritasını içeren bir kitap yayınlamıştı.

"Yeni harita"da dünya Core, Gap ve Seam adıyla üç bölüme ayrılıyor. Çekirdek ülkeler, kontrol dışı, boşlukta kalan ülkeler ve bu iki çevrenin birbiriyle ilişkisini belirleyen, bir anlamda eklem görevi gören ülkeler. Core (çekirdek), Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika"daki endüstrileşmiş ülkeleri içeriyor. Gap bölgesi ise Karayipler"den Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya"ya uzanan hattı oluşturuyor. Bu bölge, ekonomik, siyasi ve kültürel olarak çekirdek bölgeden çok farklı. Seam bölgesi ise, çekirdek ile hedef bölge arasında kalan çizgiyi oluşturuyor. Gap olarak nitelenen ve ABD"nin şu anki hedef listesini oluşturan bölge, terörist yetiştiriyor, ABD karşıtı ideolojileri besliyor, Batı"nın kültürel değerlerine karşı cihat yürütüyor. Batı"nın hayat tarzını sürdürebilmesi için bu bölgenin kesinlikle denetim altına alınması gerekiyor. Dünyanın yedinci büyük petrol üreticisi olan Nijerya"nın yeni kriz alanı olarak ortaya çıkmasının sebebi bu haritadır.

11 Eylül"den hemen sonraya 26 Ocak 2002 tarihinde "Bush-Cheney oligarşisi ve yeni dünya haritası" başlığı ile Yeni Şafak"ta yayınlanan yazıya dönelim:

"George Bush, Dick Cheney ve dünya enerji devi şirketler yeni bir dünya haritası çizdiler. Latin Amerika"dan Afrika"ya, Ortadoğu"dan Orta Asya"ya, Sibirya"dan Güneydoğu Asya"ya kadar dünyanın bir çok bölgesinde taşlar yerinden oynayacak. Bush ailesi ve Cheney"in kontrolündeki enerji lobisi 11 Temmuz 2001"den Ağustos sonuna kadar ABD"nin yeni enerji politikasını belirlemek için çalıştılar.

Toplantılar devam ederken petrol şirketleri, Bush ve Cheney Beyaz Saray"da olayın ticari boyutlarını ele alan gizli toplantılar yapıyorlardı. Ağustos ayında yeni politika netleşti ve hazırlanan proje bizzat Cheney"nin başında bulunduğu ekip tarafından kaleme alındı. İlginçtir, bir ay sonra, 11 Eylül saldırıları oldu. Yeni projeyle küresel enerji kaynakları, bunları pazarlara taşıyacak boru hatları, petrol ve doğal gaz kaynaklarının paylaşılması ve enerji kaynaklarının ABD şirketlerinin yatırımına açılması açısından dünya altı bölgeye ayrıldı.

1- Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, S. Arabistan, Katar ve genel olarak Ortadoğu. 2- Hazar bölgesi, Hindistan ve Güney Asya. 3- Nijerya, Nijerya bağlantılı Nijer Deltası, Batı Afrika Boru hattı. 4- Açe. Borneo adası ve Burma. 5- Çad-Kamerun boru hattı ve Sudan. (Darfur krizi!) 6- Venezuella-Kolombiya."

Buralarda ABD petrol devlerinden hangisinin ne kadar pay alacağı bile belirlendi. Yeni stratejinin uygulanması dünyanın bir çok bölgesinde etnik ve dini çatışmalara neden olacak. Bazı bölgelerde yerel bağımsızlık güçleri, bazı bölgelerde statüko desteklenecek ve karşıtları tasfiye edilecek.

Nijerya, Somali, Çad, Kamerun, Sudan, Endonezya (özellikle Açe), Borneo ve Sulavasi adaları, Burma, Ortadoğu ve Güney Asya"da çok ciddi Nijer Deltası, Afrika"nın Basra Körfezi olma yolunda kriz bölgeleri ortaya çıkacak." Sudan petrolleri, Çad-Kamerun boru hattı, Darfur krizi ve Nijer Deltası"ndaki kriz arasında ne tür bağlantı bulunduğunu anlamak isteyenler haritaya baksın yeter...

12 yıl önceki notlar bunlar..

Tam da böyle oluyor. O bölgelerde yerel örgütler kuruluyor, besleniyor, organize ediliyor. Bunların çoğu Müslümanlara ait örgütler. Ama aslında istihbarat örgütlerine taşeronluk yapıyorlar. Kaynak savaşları üzerinden Müslümanları da, coğrafyayı da tarihi de kirletiyorlar.

Ne zaman gelecek hayallerimizi bu tür örgütlerden kurtarırsak o zaman doğru adımları atmış olacağız. Yoksa Boko Haram gibi örgütler Müslüman dünyanın haklı mücadelesini, özgürlük hayallerini, gelecek heveslerini kirletmeye devam edecek.

Tahmin ettiğimiz gibi; kaçırılan kız öğrenciler üzerinden bölgeye müdahale hazırlığı yapılıyor. Dikkat edin, bu merhamet operasyonu kızlar için değil, petrol için!

10 yıl önce
Boko Haram örgütü ve kaçırılan kızlar...
Sıradan olan çılgın adama karşı...
Kafayı çizen adam
Milyarderlerin WhatsApp grubundan sızan bilgiler
Milli Görüş ruhundan selâm var
Son raund: Ev sahibi vs kiracı