|
Haya"t

Filmlerin kamera arkası varsa, yazıların da "klavye arkası" var.

Bu yazıda, yazısını yazamayan yazarın "klavye arkası"na bakalım.

"Klavye arkası"nda ne görmeyi umuyorsunuz? Yazı yazmak, tesellinin arkeolojisidir.

Kuşkusuz her yazarın bir tarzı var. Herkes kendi çapında, döner durur. Dünyaya dönmemizin süresi, çapımızın genişliği ile alakalıdır.

Herkes yeteneği nispetince kıvranır. Sıkıntı durmak bilmez.

Görüntünün netleşmesi için, kontrastı arttıralım: Yazının teslim edileceği saat yaklaşırken, sekine hali uzaklaşır. Başkalarını tabii ki bilemem, bildiğim şu ki bu satırların yazarında manzara budur.

"Yazı notları", yazardan başka kimsenin ziyaret etmediği kimsesizler mezarlığıdır. Hafta içinde, gece gündüz alınmış notlarla doludur. Not dediysek yanıltmasın; birçoğu cümle bile değildir. İmge desek… abartmış oluruz. Kelimeler, daha çok bir kalıntı gibi durur sayfada.

Elinde kaseyle şeker istemeye gelmiş güler yüzlü komşumuz gibi, okuyucu da "bir kuple" örnek ister. Şu anda olduğu gibi. Daralan vakitle birlikte dünyadan elimizi ayağımızı çeksek de, okuyucunun sesini duymayacak kadar sağır/şair değiliz. Sağır şair olabilir; hatta daha iyi şair olur. Amma velâkin (okuyucuya) sağır, zor yazar olur.

"Yazı notları"ndan bir örnek: "Elyak."

Öğretmenler gibi soralım: "Burada yazar ne anlatmak istiyor?"

Uzatmaya gerek yok. Biçare yazar, saatlerdir "elyak" kelimesinden medet umuyor. "Elyak"a bakıp duruyor. "Başlık olarak dikkat çekici olabilir" diyor, ama bu başlığın altını dolduramıyor. O zaman bu başlık bu yazıya "elyak" değil.

İlk tesellimizi bulduk: Cümle içinde kullanmış olduk en azından. Elyak; en layık, en uygun demek.

"Yazı notları"ndan medet ummaya devam. Haris Aleksiou"nun şarkısıyla Mehmet Akif"in şiirini bir yazıda birlikte kullansak, olmaz mı?

"Theos an einai" adlı şarkının anlamı, internetin yalancısıyım, "Eğer tanrı varsa" demek. Adı, dikkatinizi dağıtmasın hacı amcalar! Kan gibi bir şarkı bu; candan geliyor. Kan gibi sıcak, kan gibi akıyor… Şarkıda, "rüyalarıma giriyorsun", diyor "kendi bahçene adım atar gibi."

Haris bacımızla Akif"imizin ne alakası var?

Farklı yerlerden aynı manzaraya bakmış olabilirler. Kim bilir. 1913 yılında yazdığı bir şiirin sonunda, benzer bir halet-i ruhiye ile şöyle diyor Mehmet Akif:

"Yetmez mi musâb olduğumuz (bize isabet etmiş) bunca devâhi (büyük bela)?

Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!"

"Müslüman kardeş" ayakkabını "öyle" tut, ama lütfen bu şiiri "öyle" tutma. "Saf dimağlar"ı korumak gerekçesiyle, daha anlamadığın bir şiiri hemen yorumlamaya kalkma. Lütfen, şiiri anlamak için kendini yor, bizi yorma.

Yapabiliyorsan, avukatlığı bırakıp şair ile bir kere hemhal ol.

Yapabiliyorsan, bu şiirin mürekkebine karışmış gözyaşlarına hürmet et. Nasihat makamında değiliz, ama yapabiliyorsan sen de sessizce ağla. Ağlayamıyorsan, en azından, anla.

Belki fıkrayı bilmeyen vardır. Bir dilbere aklını, gönlünü, her şeyini kaptırmış ve kaybetmiş bir garibin hikayesi… Her şeyini kaybederek, nihayetinde "hiç" makamına ermiş bir fakir, bir iftar sofrasında bir dervişin yanında kendisine yer bulur. Derviş, yemek yerken, arada bir, durup dururken yüksek sesle "Allaaah!" deyip durmaktadır. Fakir, dervişe sormadan edemez:

–Hayırdır derviş efendi?

–Olur böyle. Allah aşkından!

"Beşeri aşk" ile hiç makamına eren bizim fakir bir kendi haline bakar, bir de "Allah aşkı"yla her şeye kavuşmuş olan bu dervişe. Sormadan edemez:

–Ben bir faniye aşık oldum, bu uğurda her şeyimi kaybettim. Sen Allah"a aşık olduğunu söylüyorsun, ama maşallah her şeyin yerli yerinde!

Haddimizi bilelim: "Beşeri aşk" ile bir şeyleri kaybetmiş olanlar, bu şarkı ve/ya şiirde kaybettikleri bir şeyleri bulabilirler.

Yaptığım şeyi tavsiye edebilirim. Yazı yazarken kulaklığımda olan Haris Aleksiou"nun "Theos An Einai" adlı şarkısı belki size de yardımcı olabilir. Akif"imizin şiirini okurken, müziğin sesini de aç; bırak müzik sana bilmediğin yolu göstersin. Akif"imiz "Ya Rab" desin, biz "amin" diyelim, Ortadoğu haberlerine bakarken:

"Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

"Yandık! "diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!"

10 yıl önce
Haya"t
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri