|
"Sıfır faiz" faizsiz demek değildir

Köleliği iğrenç, kölelik sisteminin eserlerini «harika» bulan bir dünyada yaşıyoruz. Piramitleri «dünyanın yedi harikası» listesine almayı tuhaf bulmayacak kadar da hümanist bir dünya bu.

Bakmayın her vesileyle "ben kimsenin kölesi değilim, özgür bir insanım" diye meydan okuyanlara. Kölelere yapılanları hatırlamayan, fakat kölelerin yaptıklarını hatırlayanlar da onlardır.

Piramitler, köleliğin hatırasıdır. Tarihte emsali zor bulunur acılardan geriye, adına piramit dediğimiz büyük hatıralar kaldı. Anlaşılıyor ki, kölelik sisteminin eserlerini "harika" bulan Firavunlar, toprak olup yok olmamışlar. Evrim geçirip hümanist, turist olmuşlar.

Nazi hatırası Aushwitz kampını gezen turistler, insan yakmak için kullanılan, son teknolojinin ürünü, mühendislik harikası fırınların önünde gülümseyerek poz verse, kimse bunu hoş görmez. Aksine, Nazi olmanın, insanlıktan nasibi olmamanın alameti olarak görülür.

Ne var ki, piramitler önünde veya Çin seddinde poz verenler arasında üzgün kimse göremeyiz. Bilakis, onlar köleliğin "harika" eserlerini gördükleri için çok mutludurlar. Bu mutlu anlarını arkadaşlarıyla paylaşmak için nasıl da yarışırlar. Her fırsatta fotoğraf çektirirler.

Bir fikir yürütebilmek için, turistlerin önünde poz vermeyi sevdiği "selatin camileri"ni de hesaba katalım, kıyas yapalım. Selatin kelimesi, sultan kelimesinin çoğuludur. "Selatin camii" olarak adlandırılan bu eserlerin her biri, bir sultanın hatırasıdır.

Dürüst olalım ve gerçeği itiraf edelim: Selatin camileri, piramitler veya Çin seddi gibi "harika" sıfatına layık değildir. Çünkü bu büyük camilerin inşasında görev alan insanlar, angaryayla çalıştırılmamışlardır. Müslümanlar "Allah rızası için" denilerek ücretsiz çalıştırılmadığı gibi, gayri-müslimler de angaryaya zorlanmamışlardır.

Her padişahın adına bir cami yaptır(a)madığı göz önünde bulundurursa, meselenin doğrudan gözlerine bakma fırsatı yakalanabilir. Hafızaya yanılma payı bırakarak, temkinli davranalım ve sadece iki noktayı hatırlamakla yetinelim.

Birincisi: Bir selatin camii yaptırmak için, Osmanlı Devleti"nin neredeyse bir yıllık bütçesi kadar para gerektiği anlaşılmaktadır.

İkincisi: Bu camilerde çalışan işçilerin ne kadar ücret aldığını gösteren "yevmiye defterleri" gün ışığına çıkmaya başlamıştır.

Bizim gibi birinci derece kaynakları okuyamayanlar, mesela, Stephanos Yerasimos"un Süleymaniye kitabı gibi eserlerde teselliyi bulacaklardır.

Teselliyi kitaplarda değil, zincirinin uzunluğunda bulanlar da var. Turist rehberi, piramitlerin veya Çin seddinin inşasında angaryayla çalıştırılan insanlar hakkında, birkaç cümleyle bilgi verdiğinde, turistler önce üzülür sonra sevinirler. Kölelerin sayısını ve çalışma şartlarını öğrendiklerinde, kısa bir süre için de olsa, yüz ifadeleri değişir. Kendilerini onların yerine koymaya çalışırlar. Fakat bu empati çabası uzun sürmez. Çok geçmeden, kendilerinin özgür olduğunu düşünerek, mutlu olurlar.

Zannedildiği gibi, köleler ve turistler arasında dünyalar kadar fark yoktur, zincirleri kadar mesafe vardır. Seyahat özgürlüğü büyük nimet olmakla beraber, özgürlüğün bir cüzüdür, küçük bir kısmıdır. Nereye gidersen git, hala ulaşılabiliyorsan, çok uzağa gidememişsin demektir. Buna özgürlük değil, serbestlik denir. Benzetme mazur görülsün: Çoban da hayvanları yaylada serbest bırakır.

Genelleme yapmanın handikabını bilmekle beraber, benzerliğe işaret etmekte fayda var. Zaman içerisinde piramitlerin yerini bankaların gökdelenleri, kölelerin yerini müşteriler almadı mı? Alışveriş özgürlüğüne özgürlük denmeye başlanmadı mı?

Alınganlığa gerek yok, bankalar ve cep telefonu operatörleri karşısında, "özgür birey"lerin elinden ne geliyor? Kart aidat ücreti iptal edilse bile, başka bir adla o ücret yine tahsil ediliyor. Faizler yükselmesin diye, bankaların "faiz dışı gelirleri"ne devletler göz yumuyor. Politikacılar, günah keçisi olmuş. Banka ve cep telefonu operatörü reklamları göz göre göre yalan söylemiyor mu? "Eksiklik" hep müşteriden kaynaklanıyor, yanlış anlamış oluyor. Tarifeler değişse de, faizler "sıfır faiz" adını alsa da, sonuç değişmiyor. Zinciri uzatılanlar, kendini özgür zannediyor.

Çok popüler olan feodalite-modernite, Osmanlı-Cumhuriyet, ev kadını-işkadını gibi mukayeseler, ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin "ileri" tekniklerinden başka bir şey değil.

Bu yazının yazılmasına vesile olan, Rammstein"ın "Ich Will" (istiyorum) şarkısının ve videosunun hakkını teslim ederek bitirelim. Bu yazı o şarkıyla birlikte yazıldı. Şarkının sözlerine bakanlar da bana hak vereceklerdir sanırım. Onları uyarmak lazım. Rammstein çok şey istiyorsun! Burası o kadar özgür bir dünya değil.

11 yıl önce
"Sıfır faiz" faizsiz demek değildir
“Kültür”de kazanılamayan bir istiklal ve istikbal mücadelesi kaybedilmeye mahkûmdur
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi