|
"Rüzgârla gezen adam": Bahri Çokkardeş

“Rüzgârla gezen adam

Kalbi sonsuza dek kırılmış

Ay ışığının izinde”

Aşkın ve yalnızlığın burcundan bir şair Bahri Çokkardeş.. Düşlere, hayâllere, yüreğine, iç dünyanın sonsuzluğuna sığınıyor. Şiiriyle oluşturduğu ''dünya''nın dışında herhangi bir arayış içinde değil sanki. Dış dünyaya mesafeli bu yüzden, zaman zaman da kapalı..

“Sessizlik İzleri”, şairin ikinci kitabı. İlk kitap, “Gecenin Kalbinde Unutulmuş Şiirler”di ve 1998 yılına aitti.

Aradan geçen 8 sene içinde, Çokkardeş''in dilinde gözle görülür bir ''yenilenme'', bir ''toparlanma'', tipik bir ''nefeslenme'' dikkat çekiyor. Sesi ve dolayısıyla duyguyu mekanik hâle getiren bağımlılıklardan, kolay söyleyişlerden tamamiyle olmasa bile önemli ölçüde arınmış.

İlk kitabında hem ''fazlalık''ları olan, hem de ''fazla'' olan şiirler mevcuttu. Duyguyla, üstelik ''ham duygu''yla yazılan her şiir, ''fazla'' olarak sırıtır kitap sayfaları arasında.. Buna bir de ''fazlalıkları'' olan şiirler eklenince.. Ham duygu, şiire, hiçbir süzme/eleme işlemine tâbî tutulmadan olduğu gibi boca edilirse, neredeyse kelimelere bile yer kalmaz! (Oysa, şiir duygularla değil kelimelerle yazılır bilindiği gibi!) Zar-zor yer bulabilenlerse, ister-istemez zayıf ve güçsüzdür.. Öyle ki, şiirsel yapıyı ''iyileştirme'' çabaları sadedinden olan ''kafiye'' işçiliği dahî, yetersiz ve etkisiz kalabilir.. Neyse ki, yeni kitabında, söz konusu handikaplar en asgari düzeyde..

“Sessizlik İzleri”, dil-duygu çatışmasında, dil lehine ağırlık kazanan bir atmosferi imlemesi yanında, şairin, duygularını kelimeler yoluyla aktarırken daha rafine çabalar içinde olması gerektiğini de bir bakıma icbar ediyor. Bu açıdan, kitap boyunca, kelimeye hâkim olma kaygusunun fotoğrafını da izleyebiliyoruz. Dolayısıyla;

“Sevdalardan sevda

Acılardan acı beğen

Sonsuz yalnızlık büyüsüyle

Yaralı yüreğim”

tarzı salt ''duygu yüklü'', ''sıradan'' söyleyişleri terk etmek gerekiyor artık.

“Ne desem

Bugün günlerden mavi” gibi ''sürprizli'' mısralar yazabilirken.. Veya;

“Rüzgâr

Sesine benziyor sesin” teşbihine uzanabilirken şair.. Değil mi?

Bahri Çokkardeş, sade bir dille ve ''düz'' bir anlatım formatıyla yazıyor:

“Ne düş ne gerçekte

O şimdi uzak

Bir gonca gülde”, tipik bir Çokkardeş söylemi.. Daha genelde plânda, söylemin, ''çoğul anlam'', ''yan anlam'' katmanlarını da gözetmesi gerekiyor elbette. Günümüzde tek sesli, tek anlamlı bir şiir diline ne kadar ihtiyacımız olabilir ki?

“Sessizlik İzleri”nde kimi şiirler, aniden lirik edâdan kopuşun doğurduğu bir ses-anlam krizine girerek, gündelik dilin hâkimiyetine boyun eğiyor ve okuyucuyu ''tümlük'', ''bütünlük'' duygusundan mahrum ediyor. Şiirin parçalanması ve dolayısıyla okuyucu için algı dağılması handikapına yol açan söz konusu ''kekre'' yapının, şairin bu dünyadaki varoluş biçimiyle alâkalı olduğunu sanıyorum.

Evet, Bahri Çokkardeş''in dış dünyayla, gündelik yaşama biçimi ve izlekleriyle ve daha genelde hayatla belli çatışmalar içinde olması ve dolayısıyla eşyaya yabancılaşması, şiirindeki ''parça-bütün'' sorununun nedenleri arasında sayılabilir.

Oysa daha rahat, her şeye rağmen kendinden emin olabilir ve yazdığı şiirin daha derin köklerle irtibat kurmasını sağlayabilir. Bu kumaşa, bu donanıma ve bu yeteneğe sahip olduğunu söylemek bile fazla..

Bu bağlamda, bir önerim olacak: Şiiriyle ilgili sıkı bir muhasebe yapmalı ve üçüncü kitap için acele etmemeli Bahri Çokkardeş!. Zira, dergilerde yayımlanan şiirlerin okuyucu nezdinde ''unutulma'' ihtimali her zaman söz konusu olabilir belki ama; kitaba aldığınız her şiir, bir ömür boyu sizin şairlik yakanızdan hiç düşmez.. Bu hususta, örneğin Edip Cansever''i ve ilk şiir kitabının ''sonradan'' başına gelenleri hatırlatabilirim…

18 years ago
"Rüzgârla gezen adam": Bahri Çokkardeş
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu