|
Sauve Qui Peut!

Osman Uçarer''in intiharı Türkiye''yi ve Türkleri sarsmadı. O kadar ki belki bu yazıyı okuyanlar arasında onun adını ilk defa duyanlar bile vardır. Oysa bir zamanlar İvan Pavlov''un istifası Rusya''yı ve Rusları sarsmıştı. Pavlov dumanı üstünde Sovyet rejiminin "resmi mekteplere papaz çocuklarını kaydetmeme" kararı üzerine kendine tevdi edilen resmi görevden istifa etmiş ve gerekçe olarak kendi babasının da papaz olduğunu göstermişti. Devlet, yani Sovyet yönetimi Pavlov''un laboratuvarına geri dönmesini sağlayabilmek için kararını gözden geçirmek zorunda kalmıştı.

Bir mağarada intihar etti Osman Uçarer. Artık içinde yaşadığımız ülke bu çarpıcı simgeden bir anlam çıkaramayacak kadar yetersiz insanlarla tıka basa doludur. Uçarer''in kendini öldürüşü üzerine Türk bayrağı örterek ve "Türkiye buna (Türkiye''de cereyan eden her ne ise ona) lâyık değil" diyerek gerçekleşti. Arthur Miller''in söylediğine inanacak olursak, "Bir intihar iki kişiyi öldürür." Her intiharda bir ölen ve bir de uğruna ölünen vardır. İntihar eden kişi hayattan kendini çekmeyi kabul ettiği için veya şikâyetkâr olduğuna boyun eğdiği için ölümü davet etmez; uğruna yaşanılan şeyin hayatta karşılığı kalmadığını gördüğü ve yaşamaya devam ettiği taktirde kendine o karşılığın sunulmayacağını bildiği için ölümünden sonra geride kalanlara saldırmış olur. Müntehir uğruna öldüğünü de beraberinde götürür.

Bu intiharla öldürülen ikinci kişi kimdi peki? Eski dilde "hükmî şahsiyet" dediğimiz bir tüzel kişiliktir ölen. Bazılarının gönlünde yatan tüzel kişilik. Osman Uçarer intihar etmekle kendisinin lâyık olmadığını söylediği gönüldeki Türkiye''yi de başka bir âleme göçürmüş oldu. Bu intihardan sonra artık biz (her kimlerden oluşuyorsa o "biz") bizim olmayan bir Türkiye''de yaşıyoruz. Neden mi? Çünkü Osman Uçarer hâlâ içinde yaşadığımız Türkiye''de yürürlükte bulunan her türlü çekişmede taraflardan birini desteklediği için intihar etmedi. O tutulacak taraf kalmadığını, bir türlü tutulacak taraf beliremediği için kendini öldürdü.

Pislik içinde yaşıyoruz. Sosyal alanda hareket halinde bulunan unsurlar elbirliği içinde kiri muhafaza altına almış. Ekonomik alanda birbirini altetmeye çalışan unsurlar ancak daha fazla kirlenirlerse işlerini yoluna koyabileceklerini gayet iyi biliyor. Politik alan ise hem sosyal, hem de ekonomik alandaki kirlere bir yandan katkıda bulunarak, diğer yandan da her iki alanın kirleriyle beslenerek toplumun iliklerine işliyor. Başımızın çaresine bakmaya kalkıştığımızda ilk işimiz pisliğe bulaşmak oluyor. Anlaşılıyor ki tutulacak yerinin temiz kalmasına özen gösterdiğimiz herhangi bir şeyle, herhangi bir uğraşla bağlantı kurmayı baştan ihmal etmişiz.

25 yıl önce
Sauve Qui Peut!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî