|
Uykunuzu getirmek için

Son günlerde dilime takılan şarkılardan biri sûzinâk makamında. Bestecisi Hafız Yusuf Efendi hakkında hiçbir bilgim yok. Başvurduğum "Güfteler" kitabı güftenin Tevfik Fikret Bey''e ait olduğunu söylüyor. Ünlü şair Tevfik Fikret''in bir şarkı sözüyle mi karşı karşıya kaldım? Bunu araştırma imkânı elime geçmedi. Aşağıdaki sözleri bildiğimiz Tevfik Fikret yazdıysa şarkının günümüz şartlarında beni neden etkilediğini, giderek beni vurduğunu kendime açıklamam daha kolay: "Neş''eyâb etmekte hüzn-ü kalb-i nâşâdım seni / Sen benim gerçek adüvv-ü kalb-i nâşadım mısın? / Mâil-i hâb eyliyor dil sûz-i feryadım seni / Söyle Allah aşkına mahzûz-u feryâdım mısın?"

Nazmı nesre çevirme cürmünü işleyelim ve bu şarkı sözünün aşağıdaki anlamı taşıdığını varsayalım: "Kederli kalbimin hüznü seni keyiflendiriyor /Sen benim kederli kalbimin gerçek düşmanı mısın? / Yürek yakıcı haykırışım senin uykunu getiriyor /Söyle Allah aşkına haz mı alıyorsun ben acıyla bağırınca?" Bu sözlerde sevdiği tarafından anlaşılmamış bir âşığın şikâyetini bulma eğilimini isabetli saymıyorum. Duyarsız, duyarsızlığıyla eziyet veren bir sevgili muhatap alınarak yazılmış değildir bu sözler. Bana kalırsa Tevfik Fikret şiirleriyle yapamadığı, taşıdığı edebiyat endişelerinin getirdiği kayıtlar yüzünden yapma usûlünü bir türlü bulamadığı bir şeyi şarkı sözünün nispî rahatlığı içinde yapmayı deniyor.

Onun burada kendine muhatap kabul ettiği eşhas ona şiir yazma, genel olarak "yazma" ihtiyacı hissettiren kaynağı hiç hesaba katmayanlardır. Yazdıklarını gerek alkışlayan ve gerekse yuhalayanların tepkileri şairin, yazarın, düşünürün kendini çok uzak hissettiği bir alanda oluşuyor. Bu yüzdendir ki onları, yazdıklarını kaynağından çok uzak bir alanda değerlendirenleri "mâil-i hâb" sayıyor. Diyor ki: Olan biten karşısında sizin zil takıp oynamanız da, dizlerinizi dövüp ağlamanız da fayda vermez. Bunların her ikisi de benim feryâdımın kaynağını fark edememiş olmaktan doğan birer uyku halidir. Yazdıklarım endişelerinizi yatıştırmak, endişelerinizi gidermek için değil; onları uyanık tutmak ve belki de artırmak içindir. Ama ne çare!

Derin endişeler taşıyıp da bunları nakletme yetersizliğinden yakınan Tevfik Fikret''in yaklaşımını paylaşanlar eksik değil. İkinci Dünya Savaşı patlak verince Elias Canetti "Ne kadar kötü bir romancı olduğumu şimdi anladım" diyesiymiş. Boş bir söz. Canetti''nin yazar olarak çapı savaşın çıkmasını imkânsız kılacak kadar büyük olabilir miydi? Franz Schubert "İnsanlar bestelerimden zevk alıyor; halbuki onlarda benim sadece acılarım var" demiş. Bence Schubert de boş konuşmuş. İşittiğime göre Schubert''in Opus 163 Son Beşlisi Wittgenstein''in en sevdiği esermiş. Demek ki sanatçıyı besleyen kaynağa uzanma gayretini gösteren nasıl olsa bir gün bulunur. Bu gibileri savaşı önleme ukalâlığına heves etmez. Gidip savaşırlar. Nitekim Cihan Harbi ilân edilince "Savaş hayatımı kurtardı" demiş Wittgenstein, "savaş çıkmasaydı ne yapacağımı bilmiyordum". Derhal Cambridge''i terk edip topçu subayı olarak Avusturya-Macaristan ordusuna gönüllü yazılmış. Bir topçu subayı olarak çok parlak atışlar yapmış. İtalyanlar tarafından esir alındığında sırt torbasında "Tractatus"un müsveddeleri varmış.

24 yıl önce
Uykunuzu getirmek için
Altın Nesil’i çürütmek
İsmet Paşa "Milli Şef"likten neden vazgeçti?
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?