O kolu uzun, bacağı katlı, kirli paslı elbiseleri giyince birden değişti civan oğlanlar. O taze ürkek yürekler pekleşti, gözler keskinleşti, bir küçük askere döndüler. O kol hizasına geçmek, o tırıs yürüyüşe uymak, o hazrol vaziyeti, o topukları birleştirmek... Yavrum köyde oynadığı asker oyunu mu zannetti acaba Çanakkale’yi?...
Çanakkale’de çocuk olmak
Gülen bir tek çocuk fotoğrafı olmadı Çanakkale’de. Gülen kimse yoktur ki zaten, çocuk nereden öğensin gülmeyi. Ağabeyleri ne yaptıysa onlar da aynısını yaptı. Namaz kıldılar cemaatle, saf tuttu bacak hizasında. Secde ettiler kara toprağa seccadesiz, o da temiz, pak anlını koydu yere. Dua ettiler, zaferler muştulasın, düşman zelil olsun diye, ‘amin’ dedi minik elleri havada, amin...
Çanakkale’de çocuk olmak...
Gücü yetmedi bir mavzeri kaldırmaya, bir martiniyi kavramaya. Yoksa gözünden vuracaktı düşmanı, öyle bellemişti. Bir süngü parçasını beline taktı ne olur, ne olmaz diye, dizinden aşağı sarktı kılıç gibi. Boyu yetse gözcülük edecekti, kuvveti olsa mermi taşıyacaktı, hızlı koşabilse ulak olacaktı, çocuk olmasa en başta şehadete atlayacaktı. Anadolu çocuğu işte, böyle olur bizim oranın çocukları, herif gibi gözü kara.
Çanakkale’de çocuk olmak...
Lakin en çok gece korktular, en çok da topların patlamasından ürktüler. Köyde gök gürledi mi babanın dizinin dibine dolanırdı, karanlık bastımı anasının eteğindeydi eli. Gece o mis kokulu, sıcak ana koynunda kim korkardı ki. Lakin Çanakkale geceleri köydekinden daha karanlıktı sanki, gök gürlemesi de daha ürkünçtü. Siperde birine sokulmaya utandı, asker adam korkar mı demelerinden çekindi. Kıvrıldı toprağa, ‘kulvuyu’ okudu, ‘eşedenini’ getirdi.
Çanakkale’de çocuk olmak...
Ferizli’nin, Söğütlü’nün, Taşlıçay’ın köyünden hiç dışarı çıkmamış ki başka başka adamlar görsün. Şimdi kara kara herifler var siperde ağabeylerinin yanında, Arap diyorlar. Böyle anlamadığı dilde konuşan insanlar var, Kürt diyorlar, Çerkez diyorlar, Boşnak diyorlar. ‘Osmanlının çocukları böyle olur yavrum, her Müslüman milletin çocuğu geldi buraya, her milletin anası ağladı Çanakkale’de’ dedi onbaşı komutanı.
Allah’ın Lütfü kereminden bir çocuğun olacağı müjdesi, 16 Ağustos 2013’de Rabia meydanında katliam yapıldığı gün verilirdi ana, babasına. O çocuk, 18 Mart 2014’de sabah ezanı çınlarken İstanbul semalarında, dünyaya geldi. Adını Rabia Esma koydular. Dedesi sağ kulağına ezan, babası R4BİA’nın anlamını, Esmanın şehadetini ve Çanakkale’deki Osmanlı çocuklarının hikayesini okudu. Bir gün Anne olacaksın, Çanakkale’deki Osmanlı çocuklarından, Rabia Meydanındaki Esmalardan yetiştireceksin diye tembihledi anası, ninni söylerken.