|
AYİM"in tartışmalı konumu

AYİM''i bir kurumu olarak değerlendirmek-tartışmak ile bu kurumun başkan ve üyelerini peşinen yargılamanın ayrı şeyler olduğu muhakkak. Dolayısıyla, bugünlerde şahit olduğumuz polemikte karşımıza çıktığı gibi, "üç general" meselesinde mahkemeden çıkan kararların doğrudan söz konusu başkan ve üyelerin etkisi altında kalacakları varsayılan telkinlerden hareketle –öyle ya da böyle fark etmez- değerlendirmek doğru bir yöntem değildir.

Hatırlıyorsunuz, bu konuda öne çıkan ilk açıklama Bülent Arınç''tan gelmişti. Arınç, -haklı olarak- "yargıdaki düalizm"den söz ederken bir adım daha atmış ve AYİM üyelerinin önlerine gelecek yüksek rütbeli subayları ilgilendiren dosyalara ilişkin tarafsız kalıp kalamayacaklarını sorgulamıştı.

AYİM Başkanı Hâkim Tuğgeneral Abdullah Arslan, Arınç''ın bu açıklamasını cevaplamakta gecikmedi. Arslan, "30 yıllık meslek hayatım var. 21 yıllık hâkimlik mesleğim sürecinde de hiçbir komutanımın en küçük bir telkinine muhatap olmadığımı samimiyetle ifade etmek isterim" diyordu. Başkan bu çerçevede, AYİM üyelerinin anayasal teminat altında olduklarını, üyelerin seçildikleri andan itibaren sicil almadıklarını, istemedikleri sürece emekli edilemediklerini de hatırlatıyordu.

Başkan Arslan''ın açıklamasında yer alan şu bölümü özellikle dikkatimi çekti:

"Mevcut 16 üyemiz de hem albay hem hukukçu. (…) Bu arkadaşlarımın hepsi de seçim aşamalarını başarıyla geçip, yüksek sicil notları alıp AYİM üyeliğine atanmışlardır. AYİM üyelerinin yüzde 100''ü, idare hukuku alanında yüksek lisans sahibi. Türkiye''de böyle bir mahkeme, devlette böyle bir kadro var mı?

6 kurmay üyemiz de Silahlı Kuvvetler Akademisi mezunu. Her dairede 2 kişi olarak görev yapmakta olup onlar da yine anayasal teminat altındalar. Yani sicil almazlar…"

Söylediğim gibi, AYİM söz konusu olduğunda benim eleştirim üyelerin tarafsız davranıp davranamayacaklarına ilişkin değil. Bu nedenden dolayı geçen hafta "üç general" hakkında yayınladığım yazıda Bülent Arınç''ın biraz önce söz ettiğim ilk açıklamasını "incitici" bulduğumu da belirtmiştim. AYİM''deki "askeri hâkimler"i –yüzde yüzü idare hukuku alanında yüksek lisans sahibi olmasa da- peşinen zan altında bırakmak doğru bir yöntem değildi. ("Üç general"in yürütmenin durdurulması talebiyle AYİM''e yaptıkları itirazın reddedilmesi de bu yönde fazla aceleci davranılmaması gerektiğini göstermiyor mu?)

Demek ki, diğer alanlarla olduğu gibi "Yargıda reform" söz konusu olduğunda da –tek tek insanlarla uğraşmak âdetinden vazgeçip, eleştirilerimizi doğrudan kurumların yapısına ve işleyişine yöneltmeliyiz. Bu çerçevede AYİM''i gözden geçirecek olursak, AYİM Başkanı''nın yukarıda bir bölümünü aktardığım açıklamasının son cümleleri ("6 kurmay üyemiz de Silahlı Kuvvetler Akademisi mezunu. Her dairede 2 kişi olarak görev yapmakta olup onlar da yine anayasal teminat altındadır. Yani sicil almazlar") bizi özellikle ilgilendirmelidir. Çünkü söylendiği gibi, her dairede 2 kişi olarak görev yapan bu üyeler yarbay ve albay rütbesindeki kurmay subaylar içinden seçilmektedir. Yani "askeri hâkim" sınıfına dahil değillerdir.

İsterseniz bu "hâkim sınıfından olmayan üyeler"in AYİM''e nasıl dahil olduklarını da hatırlayalım: "…Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından, Cumhurbaşkanınca seçilir." (Anayasa, 157)

Tamam, yine Anayasa''da belirtildiği gibi "Başkan, Başsavcı ve daire başkanlarının askeri hâkim sınıfından olmaları esastır"; ama bu "esas", dairelerin 6 üyeden oluşan yapısının 1/3''nün "kurmay subaylar" tarafından işgal edilmesi garabetini ortadan kaldırmamaktadır.

Takdir edersiniz ki, bir mahkemede "Askeri hâkim sınıfından olmayan üyeler"in varlığı, "Yargıda düalizm" probleminden çok daha ciddi bir sorundur. Bu sorunun Anayasa''da yer alabilmesi de tabii ki. Bu sorunun "Nasıl olsa sivilleri ilgilendirmiyor, sonuç olarak askerler birbirini yargılıyor" diyerek hafife alınabilmesı mümkün müdür?

12 Eylül referandumuna giden süreçte akla gelmeyen konulardan birisi de budur. Hem de, anayasa değişikliğine ilişkin kanunun AYİM''e bir biçimde gözü takıldığı halde. 12 Eylül''de kabul edilen anayasa değişiklikleri içinde AYİM''i doğrudan ilgilendiren farklı bir yeniden düzenleme ile yetinilmiştir. Referandum öncesinde Anayasa''nın 157. maddesinde yer alan şu ifadeye ilişkin bir değişikliktir bu:

"Askeri Yüksek İdare Mahkemesi''nin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı. Hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir."

Getirilen değişiklik, bu fıkranın "ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre" bölümünün Anayasa''dan çıkarılmasıyla sınırlıdır.

Bu değişikliğin, daha doğrusu "askerlik hizmetlerinin gereklerine" atıf yapan bölümün fıkradan çıkarılmasının ne gibi sonuçlar doğuracağını göreceğiz. Ama Anayasa''nın söz konusu maddesi içinde hâla "hâkim sınıfından olmayan üyeler"den söz ettiğine göre, bu konuda iyimser olabilmek epeyce zordur.

13 yıl önce
AYİM"in tartışmalı konumu
Maddi kazanç, manevi kayıp
Kolonyalizm, oryantalizm ve Avrupa’nın taşralaştırılması
Yaşar Kaplan’a rahmet
Telfik ve kadının boşama hakkı
İsmailağa buluşması