|
Belgrat"a AB yolunu açan karar

Lahey Uluslararası Adalet Divanı''nın kararından "1995''te 7 binden fazla Boşnak erkeğin öldürüldüğü Srebrenitsa''da, Bosna Sırp Ordusu''nun Boşnakların bir parçasını yok etme niyeti olduğunu, bunun soykırıma uyduğunu belirledik."

Herhalde yani... Uluslararası Ceza Mahkemesi, zaten, Srebrenitsa katliamını yöneten Radislav Krstic''i soykırım suçundan dolayı 35 yıl hapis cezasına mahkûm etmemiş miydi?

Katliamı gerçekleştirene komuta eden kişi soykırım suçundan mahkum olduğuna göre –mahkemeler farklı olsa da– soykırım suçu işleyenin suçunun soykırım olduğunun ilanından daha tabii ne olabilir.

Ama görüyorsunuz; mahkemenin nefesi ancak buraya kadar yetiyor...

Sırp Cumhuriyeti Ordusu''nun maaşlarının Belgrat tarafından ödendeği aşikârsa da (bu tespit de "karar"dan) Belgrat''ın soykırıma ilişkin niyeti anlaşılabilmiş değildir!

Srebrenitsa katliamından kurtulan kadınların sözcüsü Münire Subasic''in kararın ardından yaptığı şu açıklamaya katılalım mı: "Avrupa bir kez daha Müslümanlara karşı olduğunu gösterdi."

Önümüzdeki karara benim de itirazım var tabii ki. Belgrat''ın "Avrupa''nın İkinci Dünya Savaşı''ndan sonra yaşadığı en büyük katliam" olarak nitelenen Srebrenitsa''dan bu derece kolaylıkla sıyrılabilmesine izin veren bir karar kimin acısını tamir edebilir?

Ancak ben yine de, bu karardan hareketle alelacele –dün bazı yayınlarda gözümüze çarptığı gibi– "İşte Avrupa adaleti!" sonucunun çıkarılmasına taraftar değilim. (Ayrıca unutmayın, kararı veren mahkeme bir "Avrupa mahkemesi" de değil, BM''in bir organı.)

Bu notu niçin düştüğümü de hatırlatayım: Mahkeme kararı hayal kırıklığı yaratsa da, Srebrenitsa''nın peşini bırakmayan ve bu yolda Boşnaklara en fazla destek çıkanlar yine Avrupalılardı. Avrupa''da 12 yıldır bu katliamın konuşulduğu kim bilir kaç toplantı düzenlenmiş, kaç yazı yayınlanmıştır. Fransız ve Hollanda hükümetlerinin katliamdaki sorumlulukları-sorumsuzlukları bu ülkelerin adalet duygusu ve vicdan sahibi kimbilir kaç kuruluşu ve çevresi tarafından sürekli gündemde tutulmadı mı? Mesela "Sınır Tanımayan Hekimler" adlı kuruluşun meselenin peşinden yıllarca nasıl koştuğunu hatırlayın...

Yeri gelmişken şunu da hatırlatayım: 2005''de katliamın onuncu yıldönümünde Srebrenitsa''da yapılan –Dışişleri Bakanı Abdullah Gül''ün de katıldığı– anma töreni bizim gazetelerimizin sadece birkaç tanesi yayımlanmaya değer bulmuştu. Hani şu, La Haye Savcısı Carla Del Ponte''nin "Siz. Uluslararası camianın üyeleri! Karadziç ve Mladiç''i tutuklamadan Srebrenitsa''yı anma törenlerine gitmeyi kendinize yedirebiliyorsunuz! Kurbanların gömülmelerine katılmak kolay!" diyerek katılmayı reddettiği tören...

Gazeteci "Human Righits Watch"''ın program yöneticilerinden Richard Dicker''a Soruyor:

"- Sirbistan''ın Avrupa Birliği''ne girmesi ve Kosova''ya ilişkin tartışmaların kararı etkilediğini düşünüyor musunuz?"

Güzel soru doğrusu...

Cevabı aktarmaya gerek yok herhalde; Dicker, tabii olarak, böyle bir şey düşünmediğini söylüyor.

Ancak, Dicker''in bir sonraki soruya verdiği cevap epeyce aydınlatıcı nitelikte. İnsan haklarını iş edinmiş bu sivil toplum kuruluşunun hukukçusu kararın Karadzic ve Mladic''in tutuklanıp mahkeme (Uluslararası Ceza Mahkemesi) karşısına çıkarılmasını kolaylaştıracağını ve Sırbistan''ın AB üyesi bir hukuk devleti olabilmesinin yolunun da buradan geçtiğini söylüyor.

Bakın zaten, Sırbistan Devlet başkanı Boris Tadiç''in karar sonrası yaptığı şu açıklama da AB yolunun büyük ölçüde açıldığını müjdelemiyor mu:

"Mahkeme bizi tarihimizdeki en zorlu suçlamadan kurtardı. (...) Aksi takdirde bunun ülkemize dramatik siyasi-ekonomik sonuçları olurdu."

Yani özetle, geçti önümüze bir ülke daha....

Sonuç olarak, Hakan Albayrak''ın dünkü yazısında iyi tasfir ettiği bir kara günde gerçekleşen ve şehirde erkek bırakmayan bir katliam için verilen hukuk mücadelesi araya bambaşka etkenlerin de girmesiyle BM mahkemesi tarafından böyle sonuçlandırıldı. Srebrenitsa soykırımındaki sorumluluğundan yağdan kıl çeker gibi kurtarılan Sırbistan, Avrupa Birliği''ne hayırlı olsun...

17 yıl önce
Belgrat"a AB yolunu açan karar
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar