|
Breivik: "İlk ultra Avrupacı terörist"

Norveç İşçi Partisi kampında 76 kişinin hayatına mal olan katliam katilin kişisel ruh sağlığından hareketle açıklanabilecek nitelikte değil. Anders Behring Breivik''in son derece soğukkanlı ve hazırlıklı olarak gerçekleştirdiği bu katliam özellikle katilin ülkesini aşan biçimde neredeyse tüm Avrupa''da gözlemlediğimiz bir "toplumsal ruh hali"nin varabileceği en kötü sonuçlardan birisiydi. Dolayısıyla, Avrupa''nın yakın tarihinde karşılaştığımız bu olayı hazırlayan nedenler ne Breivik''in kişisel ruhsal hayatı ne de bazı devletlerin (söylendiği gibi özellikle İsrail''in) gizli servislerinin senaryolarından hareketle anlaşılabilir. Bu ve benzer olayların söz konusu "gizli servisler"in ilgi alanında olabileceğini reddetmiyorum; ancak Norveç''deki katliamın açıklanabilmesi açısından bu türden nedenlere takılıp kalmak bizi Avrupa''da giderek güçlenen politik-sosyal-kültürel bir (kötü) rüzgârı görememek gibi büyük bir yanlışa sürükler.

Breivik tarafından kaleme alınan ve internette indirilmesi serbest olan 1500 sayfalık "manifesto"yu (2083) yakından inceleyenler çok önemli hususlara dikkat çekiyorlar. "Manifesto"da hangi sözcüklerin hangi sıklıkla geçtiğini "anahtar sözcükler"den "etiket bulutu" oluşturulup Breivik''in kafasından geçenler görselleştirilerek analiz edilmeye çalışılıyor.

Yarısı alıntı yarısı Breivik''in kaleminden çıkma bu uzun (1500 sayfa) "manifesto" haklı olarak bir "reaksiyoner utopya", bir terörizm kılavuzu, çığrından çıkmış narsist bir sayıklama olarak niteleniyor.

"Manifesto"da en fazla zikredilen sözcüklerin başında "Avrupalı", "Avrupa", "Müslüman" sözcükleri geliyor. İkinci sırada "Batı", "Hırıstiyan", "İslami", "Kültürel" sözcükleri yer alıyor. "Manifesto"nun analizinde dikkat çekici bir hususun, metinde "Norveç" ve "milli" sözcüklerinin yokluğu ya da çok az kullanılmış olması. Bu husus önemli diyor analizciler, çünkü buradan çıkan sonuç, Breivik''in kafayı "Norveç milliyetçiliği"ne değil hepten genel olarak "Avrupa"nın savunulmasına takmış olmasıdır.Bu nedenle de kendisinden "İlk ultra Avrupacı terörist" olarak söz edilmesi yanlış olmasa gerek.

"Manifesto"da "Marksizm"den söz edilmesinin –sanıldığının aksine- Breivik''in bu mesele ile çok da ilgili olmadığı söyleniyor. Metinde "kahramanlık" ve "tarihsel" olarak nitelenebilecek şu sözcükler de önemli yer tutuyor: "Şövalye", "Osmanlı", "Savaş", "Zırh", "Cihat". İki ülkenin özellikle adı geçiyor: Fransa ve Lübnan.

Breivik''in kafasını meşgul eden birinci meselenin Avrupa''daki İslam olduğu kuşkusuz. Kendisini politik olarak "bir kültürel muhafazakar", "bir muhafazakar devrimci" olarak sunuyor. "Manifesto" yazarı katilin son yıllarda öne çıkan bazı politik kavramlardan hiç haz etmediğini de anlıyoruz. Mesela "politik olarak doğru" ("politiquement correct") kavramı; bu kavramı Marksistler tarafından kültürel kavgayı ekonomik kavganın önüne geçirmek amacıyla ortaya sürülen bir "totaliter ideoloji" olarak görüyor.

Bu acımasız, gözü kara katilin dikkat çeken bir yorumu da "Frankfurt Okulu"na ilişkin. "Ne alâka?" diyeceksiniz belki ama manifestolu katil, Avrupa için "felaket"in "kültürel Marksistler" ile Frankfort''un üç filozofunun (Marcuse, Adorno, Reich) bir araya gelmesiyle başladığını söylüyor. Bu filozoflar, Avrupa''nın geleneksel değerlerini yıpratıp Avrupalıları savunmasız bıraktılar. "Çokkültürlülük"ün öne çıkarılması, ırkçılığa, seksizme, homofobiye karşı verilen mücadele, anti-aile, anti-milliyetçi, anti-vatansever, anti-muhafazakar, anti-maskülen, anti-moral nitelikleriyle sonuç olarak "Batı Medeniyeti"ni ortadan kaldırmaya yönelmiş bir ideoloji ortaya çıkardı.

Tahmin ettiğiz gibi Breivik, "Avrupa kültürünün feminizasyonu"ndan ("kadınsılaşma"?) da şikayetçi. Esquire, GQ, Men''s Health gibi erkek dergilerinin "metroseksüel" veya "kadınsılaştırılmış yeni erkek"i öne çıkardıklarından da şikayetçi!

Breivik''in asıl derdinin "Avrupanın İslamlaştırılması" karşısında mücadele etmek olduğunu hatırlatmaya gerek yok herhalde. Çünkü bu süreç "Avrupa toplumunun savunma kapasitelerinin yıkılması" sonucunda gelişiyor. Avrupanın "çok kültürcü seçkinleri" (Avrupa kuruluşları, hükümetlerdeki partiler, medya, entellektüeller) Avrupa kültürüne ihanet etmişlerdir. "Manifesto"nun Avrupa Medeniyeti''nin "kendine gelmesi" için çizdiği yol haritasında da ilginç bölümler var. Bu faslı da belki bir başka yazıda gözden geçiririz.

Bugün için buraya kadar yazdıklarım içinde yer alan bir analizin altını özellikle çizerek yazıyı tamamlamak istiyorum. Breivik''in "manifesto"sunda Norveç''ten ve dolayısıyla "Norveç milliyetçiliği"nden söz etmeyip asıl takıntısının "Avrupa''nın savunulması" olduğu yolundaki yorumun bizi ayrıca düşündürmesi gerektiğini sanıyorum. Bu tespit doğrusu çok da "moral bozucu" nitelikte. Biz Avrupa Birliği''nin –nihayet- Avrupa''da ulus-devletler çağını kapatıp, yerlisi ve yabancısıyla yepyeni bir toplumsal sözleşme yoluyla demokraside yeni bir dönemi açacağını umarken-beklerken, bu umudun Breivik''de örnek bir temsilcisini bulduğu "Avrupacılık" gibi çok daha dışlayıcı bir "reaksiyoner ütopya"ya yönelmesini nasıl izah edeceğiz ve bunu engellemenin çarelerini nerede arayacağız?

Bir (olmadı iki) yazı daha kaldırır bu konu.

13 yıl önce
Breivik: "İlk ultra Avrupacı terörist"
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...