|
Breivik örneğinden hareketle Avrupa"da aşırı sağ

Bugünkü yazıda Breivik''in dünkü yazıda sözünü ettiğim "manifesto"sunda yer alan birkaç hususa daha dikkat çekip Norveç''de yaşanan bu aşırı sağ markalı vahşeti Avrupa''da besleyen politik-sosyal-kültürel dönüşümü gözden geçirmek istiyorum.

Breivek''in Avrupa kurumlarında, hükümet partilerinde, medyada yer alan "çok kültürcü seçkinler"e savaş açtığını söylemiştim. Breivek, söz konusu elitlerle diyaloğun bitiş noktası olarak NATO''nun 1999''da Kosovalıları desteklemek amacıyla Sirbistan''a yaptığı müdahaleye işaret ediyor. Bundan böyle Avrupa''da "kültürel muhafazakarlar"ın iktidara gelebilme umutları ortadan kalkmıştır. "Manifesto" Avrupa Medeniyeti''ne ihanet etmiş "hainler" olarak nitelendirği bu elitleri dört kategoriye ayırmış: A- Siyasal, medyatik liderler ve patronlar. B- "Kültürel Marksistler", gazeteciler, editörler, üniversiterler, kiliselerin başında bulunanlar, anti-faşist militanlar. C ve D kategorisinde yer alanlar ise ilk iki kümede yer alanların işbirlikçilerinden oluşuyor. Breivek''in projesinde A ve B kategorisinde yer alanların (bunların Avrupa''daki sayılarının 400.000 kişi olduğu tahmin ediliyor) ortadan kaldırılmaları gerekiyor. Eğer 1 Ocak 2020 tarihinde boyun eğmezler ise! "Manifesto" da bu ortadan kaldırma projesiyle ilgili olarak yer alan "ülkenizdeki sosyalist-sosyal demokrat partinin yıllık panayırının-bayramının öncelikle hedef alınması" tavsiyesi Norveç''te yaşanan katliamı açıkça haber veriyor gibi sanki...

Breivik''in kendisini "Avrupa iç savaşı" perspektifine yerleştirmesi –dünkü yazıda da değindiğim gibi- "savaşmaktan kaçmak" için çırpınan Avrupa''nın "iç savaş"ın konuşulduğu bir kıta haline gelmekte olmasının bir işareti olarak çok umut kırıcı bir gelişme gerçekten.

Breivik, bu çerçevede üç bölümden oluşan yüz yıl sürecek bir savaş tasarlamış. 2030''a kadar sürecek olan birinci bölüm gizli hücrelerin –halkı etkilemek ve destek kazanmak amacıyla- güçlü-çarpıcı eylemlerine sahne olacak "iç savaş"ın 2070''e kadar sürecek olan ikinci safhasında bir "PanAvrupacılık darbesi" hazırlığını gerçekleştirmek için direnişçi grupların yapılanması sağlanacak. Üçüncü safha 2083''de tamamlanıyor. Bu tarihte Avrupa''da Müslümanların nüfusun %50''sine ulaşacağı sanılıyor. Ve nihayet "darbe" gerçekleştirilerek "Müslümanların sürülmesi" safhasına geçiliyor. Avrupa''da kalmak isteyen Müslümanlar şu üç şartı yerine getirmek zorunda olacaklar: Din değiştirerek Hırıstiyan olmak, isim değiştirmek, anadillerini veya Arapçayı kullanmaktan vazgeçmek. Bitmedi, Müslümanları ilgilendiren şu düzenlemeler de var: Müslümanların kullandığı cami ve benzeri bütün yapıların yıkılması ya da başka amaçlı yapılara dönüştürülmesi; asimile olmak isteyen Müslümanların iki çocuktan fazla çocuk sahibi olmamaları.

"Manifesto" konusunu daha fazla uzatmaya gerek yok herhalde. Ancak –Avrupa''daki yeni aşırı sağ konusunda uzman olan Stephane François''nın dediği gibi- Breivek''i dengesiz bir genç adam olarak nitelemek doğru değil. Önümüzde -yarısı alıntı olsa da- 1500 sayfalık bir "reaksiyoner ütopya" kaleme almış ve bu ütopyasını binlerce kişi ile paylaşmış, ne dediğini ve istediğini bilen genç bir adam var. Stephane François, Breivik''in "ütopyası" ve eylemi ile Avrupa''daki aşırı sağ partilerin özellikle "yabancılar"ı hedef alan politikaları arasında sıkı bir bağ bulunmadığını söylüyor. Çünkü bu partiler son derece ayrımcı politikaları savunsalar da Breivik örneğinde olduğu gibi şiddet kullanımını cesaretlendirici açıklamalardan uzak duruyorlar. Ancak bu partiler demokratik kuralları benimsemiş olsalar da yangına körükle gittikleri muhakkak. Hatta, diyor Stephane François, özellikle "yabancı" düşmanı politikalarla seçmenin gönlünü alıp oy oranlarını artırdıktan sonra havayı yatıştırıcı roller bile takınıyorlar. Araştırmacıya göre Breivik''i daha çok ABD çıkışlı ("Çay Partisi") "medeniyetler çatışması" ve buna eşlik eden "anti-İslam" tezlerden etkilenmiş bir vaka olduğunu da hatırlatıyor.

Şimdi de Norveç''te yaşanan bu büyük katliamı anlama çabamızı biraz daha genişletmeye çalışalım:

Breivik''in gerçekleştirdiği katliamın "kimliksel" nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Ancak burada söz konusu olan "kimlik" eskiden karşılaşmadığımız bir biçimde "Avrupacı"lık kimliğidir. Bu gerçekten de yeni bir gelişme. Avrupa Birliği (AB) çerçevesinde ulus-devletlerin himayelerinde ortaya çıkmış "milli" kimliklerin terk edilip yerine etnik-kültürel aidiyetleri aşan biçimde "vatandaşlık bağı"na dayalı nasıl yeni bir kimlik oluşturulabileceği sorgulanırken, karşımıza bambaşka yeni bir dışlayıcı kimlik, "Avrupacılık" kimliği çıkmaktadır. Burada şaşırtıcı olan husus Avrupa''daki ulusların teker teker sahip oldukları etnik-kültürel kimliğin geride bırakılıp, bu kıtaya göç eden "yabancılar" ve de özellikle Müslümanların dışlanmasını (Breivik''e göre "sürülmesini") birinci amaç edinmiş olan "Avrupacı" kimliğin ortaya çıkmasıdır. Bu yeni kimlik edinme politikası –Breivik''in sıraladığı gibi- doğrudan Hırıstiyanlık merkezli olmaktan uzak biçimde, yakın zamanların ürettiği ve kullandığı "çokkültürlülük", "politik olarak doğru", ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele gibi kavramları mücadele edilmesi gereken baş düşmanlar olarak ilan etmektedir.

Bakalım Avrupa Facebook gibi "sosyal ağlar"da fazlasıyla mevcut olan "Breivikizm"in (!) tehlikeli gelişimi ve dolaşımından kendisini nasıl koruyacak? Avrupa''nın, bırakın aşırı sağ partilerini, "merkez sağ" olarak nitelenen partilerini de kuşatan bu "yabancı" düşmanı "Avrupacı" politikalar nasıl, hangi toplumsal güçlerin direnciyle kırılacağı ise apayrı bir soru-sorundur.

13 yıl önce
Breivik örneğinden hareketle Avrupa"da aşırı sağ
Kafayı çizen adam
Milyarderlerin WhatsApp grubundan sızan bilgiler
Milli Görüş ruhundan selâm var
Son raund: Ev sahibi vs kiracı
UCM kararına tepkinin Amerika’ya maliyeti