|
Her zirvede daha da büyüyor

AGİT Zirvesi sona erdiğine göre, toplantı sırasında gözümüze çarpan bazı olağandışı uygulamaları bu kez daha ısrarlı bir biçimde hatırlatıp açıklama bekleyebiliriz. Bu uygulamaların başında hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı''nın Anayasa''da belirtilmeyen (yani "De jure" olmayan) birtakım yetkileri kimseye sormadan "De facto" bir biçimde üstlenmesi ve Başbakan''ın rolünü "çalması" gelmektedir. Cumhurbaşkanı, protokolda tabii muhatapları olan kendisi gibi "sorumsuz" cumhurbaşkanı ve devlet başkanlarıyla yetinmemiş ve Türkiye Cumhuriyeti sanki bir "yarı başkanlık" ya da "başkanlık" rejimine göre yönetiliyorcasına Başbakan''ı ikinci dereceden bazı toplantıları götürmeye memur ederek, AGİT''in nemasını kendisine ayırmıştır. Bu uygulamanın rejim açısından ortaya çıkardığı anlaşılması mümkün olmayan bir manzara da, başta Başbakan olmak üzere hükümetin, siyasi partilerin ve medyanın suskunluğudur. İlk odaklardan hiç mi hiç ses çıkmazken, medya dünyasının tepkisi sesini yeterince duyuramayan birkaç köşe yazısı ve küçük haberle sınırlı kalmıştır. Cumhurbaşkanı''nın sergilediği bu "rol çalma" gibi, siyasi odakların içine düştüğü kabul edilemez bu suskunluk da kayıtsız kalınabilecek gibi değildir. Olur olmaz "kuvvetler ayrımı"ndan söz edilen bir ülkede, siyasi sorumluluğu olmayan bir makamın nasıl olup da AGİT metinleri gibi tamamen siyasi şartlara imza koyabildiğini birilerinin bize açıklaması gerekir. Açıklamayı Köşk mü yapar, Başbakanlık mı (yoksa bu makamlara sürekli mütalâa veren anayasa profesörleri mi) bilemem; ancak bir açıklamayı milletçe hak ettik sanırım.

Hürriyet gazetesi de işi fazla büyütmemeye gayret ederek kanunun etrafında geziniyor ve "Demirel, Ecevit''i gölgede bıraktı" diyor.

Gazetenin iç sayfalarda yer verdiği kısa "bilgi notu"ndan Süleyman Demirel''in geçmişte Cumhurbaşkanı Turgut Özal''a karşı bugünkü tavrından tamamen farklı olarak Başbakan''ın yetkilerini sonuna kadar savunduğunu da öğreniyoruz. Hem de tamı tamına benzer bir toplantıyla, 25 yıl önceki AGİT toplantısıyla ilgili olarak! Sadece 25 yıl önceki AGİT toplantısı olsa neyse... AGİT''in 1990 yılında Paris''te yapılan toplantısı dolayısıyla da ortalık karışmış, o zaman muhalefet lideri olan Demirel, zirveye Özal''ın tek başına gitmesine karşı çıkarak Başbakan Akbulut''u da Paris''teki imzacılar arasına katmıştır. Demirel''in Başbakan''ın haklarını koruma yolunda giriştiği mücadele AGİT''le de sınırlı değil, 1992 yılında yapılan Karadeniz Ekonomik İşbirliği''nin İstanbul Zirvesi''nde de aynı tartışma. Kim imzalayacak? Cumhurbaşkanı Özal mı, yoksa Başbakan Demirel mi? Sonunda kazananın Demirel olduğunu hatırlatmak gereksiz herhalde!

İşte böyle. Kendisi Başbakan olursa Anayasa''da yazan yetkilileri sonuna kadar elinden kaçırmak istemeyen; başkası Başbakan olursa bırakın geri çekilmeyi, Başbakan ile birlikte imzayı bile aklından geçirmeyen bir Demirel. Belki diyeceksiniz ki, Başbakan da hakkını arasın, kendisini ezdirmesin. Söylediğiniz doğru da, bu kolay mı sanıyorsunuz? Bir tarafta gazetelerin yazdığına göre Boris Yeltsin''i "Ben büyük devletim, sen de. Bizim münasebetlerimiz asıldır. Ben, seninle gelip dostluk anlaşması yapmadım mı Kremlin''de?" (!) diyerek neredeyse azarlayabilen bir Demirel, öte tarafta yılda ancak bir kez, o da "yemin töreni"nde celallenme fırsatı bulabilen bir Başbakan.

Sanırım siz de benim gibi şu sorunun cevabını merak ediyorsunuzdur: 82 Anayasası ile Çırağan Sarayı''nda tek evsahibi olduğunu ilan eden Cumhurbaşkanı, arzusu doğrultusunda değişiklikler yapılıp altı ay sonra yarı başkanlık sisteminin bir Başkan''ı konumuna dönüşse acaba daha kimlerin rolünü çalar ve kime benzer? Sizi bilmem ama benim aklıma Çırağan''ın eski evsahibi geliyor!


24 years ago
Her zirvede daha da büyüyor
Akıllı deliler
Ölmemişin acıları, doğmamışın sancıları arasında…
Çin, Hindistan ve Batı: West meets East mi?
Şecaat arz ederken sirkatin söylemek
Allah’ın hükmü ve tefrikanın sebebi