|
Siyasetin "moralizasyonu" mu yoksa?

Köşe yazısında felsefe yapılamayacağının ben de farkındayım. Dolayısıyla başlığı okuyan okurlarımın gözü korkmasın... Bugünkü yazı için kafamdan geçen, “siyaset” ve “moral” arasındaki ilişkinin makbul sayılmayan bir biçimi olan “siyasetin moralizasyonu” meselesine bir iki taze örnekten hareketle şöyle bir değinmekten ibaret.

“Siyaset” ve “moral” ilişkisinin felsefenin en zorlu konularından birisi olduğu muhakkak. Bu ilişki Eski Yunan''dan başlayarak yakın dönemin filozoflarına kadar herkesi meşgul etmiş. Bu ilişkiye ilişkin ilk soru kısaca şu olmalı: Bu iki alanın (siyaset ve moral) arasındaki mesafe ne olmalıdır?

Verilen cevapların çok çeşitli olduğunuz biliyorsunuz. Mesela Aristoteles, Makyavel, Kant, Rousseau ya da artık hakkında Türkiye''de de yazıp çizilmeye başlanan yakın zamanın (yani Nazi Almanyası''nın) bir düşünürü olan Carl Schmitt; sözünü ettiğimiz “ilişki”ye ilişkin yazmışlar.

Bu arada şunu da aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor: Pek çok filozofun “moral”den anladığı da farklı. Bu farklılık çok tabii, çünkü tartışmanın bir yerinden sonra (“Eskiler”in tanımadığı) “kamusal alan-özel alan” ayrımını dikkate almadan konuşmak mümkün değil.

Makyavel''in “siyaset” (kamusal) söz konusu olduğunda “moral”i defetmesi; Rousseau''nun “moral”siz edememesi; Kant''ın “moral”e özel anlam vererek tartışmayı devam ettirmesi; Schmitt''in “moral”in “iyi-kötü” şeklindeki temel sınıflaması karşısında “siyaset”in öznelliğinin “dost-düşman” (hem ”dış” hem de “iç düşman” tabii ki!) ayrımında yattığını ilan etmesi (...) hepsi bu bitmeyen “siyaset-moral ilişkisi” tartışmasının sonuçları...

“Siyasetin moralizisyonu” ya da “siyaseti moralize etmek” derken bu “ilişkiyi” hatırlamamak imkansız. Ancak, bu husus(yani “siyasetin moralizasyonu”) bu “ilişki”den ibaret değil, daha başka bir şey. O şey de kısaca şu: “Siyaset”te “moral”i o derece öne çıkaracaksınız ki, siyasetin “özgüllüğü”nden neredeyse eser kalmayacak... Yani bir adım ötesi, siyasetin “iyilerin yönetimi”nden ibaret olduğunun ilanı.. (Bu konuda “ütopyalar”ı hatırlayabilirsiniz; Platon''un “Devlet”inden başlayıp Sanayi Devrimi''nin sosyalist ütopistlerinin ürünlerine varıncaya kadar insanlığa yepyeni bir düzen vadeden bu eserler, “siyaset”i boğazına kadar “moral” küpüne sokan “hayaller”di.)

“Moral ve siyaset” denilince, düşünce tarihinde önümüze çıkan ve derin izler bırakan şu “tavrı” da hatırlamalıyız:

Yunan''ın “polis”i ortadan kalkınca -yani “politika” eski prestijini kaybedince- ortaya siyasete ilgisiz-kayıtsız kalmanın bir erdem olduğunu vazeden birçok felsefe okulu çıkmıştı. Ünlü Diogenes''ten hatırladığımız “Kinikler” gibi mesela. Yunan''ın “birey”i tanımayan ama “kamusal”ı pek tuttuğu dünyasından sonra, “moral”i yücelten, ona öncelik veren yeni bir dünya görüşü... “Diogenes''e göre, moral açıdan iyi olmak politik açıdan etkili, başarılı olmaktan çok daha değerli ve önemlidir. İktidarsız erdem, erdemsiz iktidara tercih edilir. O halde, moral ve politika arasındaki ilişkisizlik kiniklerce moral lehine düşünülmelidir.”

Kinikler örneğinde moral lehine siyaset karşısında gördüğümüz bu “ilişkisizlik”, hatırlayacağınız gibi, Makyavel''de tersine çevrilir: Siyaset lehine morale ilgisizlik. Makyavel''in şu sözleri, “politik olarak etkili olmayı moral olarak iyi olmaya yeğlemesi”ni ne güzel anlatıyor:

“Bu dünyadan ayrılırken, ardında daha iyi bir dünya bırakmayı, iyi biri olmuş olmaya tercih ederim.”

(İsterseniz, siz de bir tercih de bulunun!)

Toparlayacak olursak:

Şimdi durduk yerde, bu “siyaset-moral ilişkisi” ve “siyasetin moralizasyonu” meselelerini niçin açtım?

Tabii ki Başbakan''ın son dönem siyasi konuşmalarında şahit olduğumuz “moralin önlenemez yükselişi” dolayısıyla...

Yarın da bu bahsi açarız.

16 yıl önce
Siyasetin "moralizasyonu" mu yoksa?
21. Yüzyıl Fransız Devrimi: İslâm Devrimi (?)
Esad destekçilerinin ‘değerli yalnızlığı’
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!