|
Velev ki "Fransa için" ölmediler

Fransa''nın "Milli Cephe" ("Milliyetçi Cephe" olarak da okuyabilirsiniz!) adlı partisinde başkanlık için yarış var. Adaylardan birisi partinin eski başkanı Le Pen''in kızı olan Marine Le Pen. Fransız basınında "babasının kızı" olarak anılan bu siyasetçi geçen gün Lyon''da yaptığı konuşmada Müslümanların sokakta namaz kılmasını İkinci Dünya Savaşı''nda ülkesinin yaşadığı "işgal"le bir tuttu. Bu görüntülerin de ortada zıhlı araçlar ve askerler görünmese de bir "işgal" olduğunu söyledi. Marine Le Pen, kimilerinin farklı takdim etmeye çalışmasına rağmen, gerçekten de "babasının kızı" olduğunu göstermiş oldu.

Bu aşırı sağcı siyasetçinin yaptığı bu benzetme (bizde bazı gazetelerin haberlerinden de anlaşıldığı gibi) ülkenin sağdan sola hemen bütün siyasi oluşumlarının temsilcileri tarafından şiddetle eleştirildi, kınandı.

Marine Le Pen, tahmin ettiğiniz gibi, bu sözleri partisinin "aşırı sağ" politikasının ilkelerini hatırlatarak sarf etmiyor. Müslümanların sokakta cuma namazı kılmasını "işgal"e benzetirken tehlikede olan şeyin en başta "cumhuriyet" ve "laiklik" olduğunu söylüyor.

"Yeni aşırı sağ" adlı bir kitabın yazarı olan üniversiter Sylvain Crepon''a bir gazeteci bu hatırlatma içinde yer alan "laiklik" vurgusunun ne anlama geldiğini soruyor. Crepon''un cevabı çok yerinde. "Bu bir paradoks" diyor üniversiter. "Ulusal Cephe" partisi ülkenin belki de en anti-laik partisi; ama bu parti "laiklik"in aşılamaz bir şey olduğunu ve onu da anmadan yapamayacağının farkında. Üniversiter bu çerçevede, "Milli Cephe" partisinin laikliği savunur görünen politikasının altında, toplumda var olan bazı çevreler ile bir yakınlık kurmak arzusunun yattığını da hatırlatıyor. Özellikle de İslam''ın Fransa''nın "pagan-Hıristiyan geçmişi" ile bağdaşmaz olduğunu ya da "aynı anda Fransız ve Müslüman olunamayacağını" savunan "kimlikçi blok"un desteğini alabilmek için.

Gazeteci, Crepon''a, "Milli Cephe" partisinin "aşırı sağ" bir parti olarak anılmaktan duyduğu rahatsızlığın nedenini de soruyor. Bu rahatsızlık bir "değişim"in işareti midir acaba?

Bu sorunun cevabı çok güzel doğrusu. Crepon, Avrupa''nın hiçbir (aşırı sağ) partisinin bu sıfatı kabul etmediğini söylüyor. Doğru bir tespit bu. Gerçekten de Avrupa''nın (ve diğer diyarların) aşırı sağ partilerinin en titiz oldukları nokta bu! Onlar kendilerinden -"Milli Cephe" gibi- "milli sağ" olarak söz edilmesini istiyor.

Neyse biz dönelim Marine Le Pen''in sözlerine gelen tepkilere:

Her şeyden önce, bizim iç hukukumuzun fırsat vermediği tepkilerden söz etmek gerekir herhalde. Ülkenin ayrımcılıkla mücadele eden kuruluşları gecikmeden Müslümanlar hakkında sarf ettiği sözlerden dolayı Marine Le Pen''den şikayetçi olmuş. Le Pen gibileriyle mücadele etmek için -ama söylediğim gibi bizim tanımadığımız ve dolayısıyla uygulamadığımız- ne kadar yararlı ve kullanışlı bir yol bu… Biliyorsunuz, benzer durumlarda bizim elimizden gelen tek şey savcının kamu davası açmasıdır. Bu davaların çoğu kez açılmadığını da hatırlayalım.

İkinci fasıl tepkiler -söylediğim gibi- ülkenin solundan sağına bütün siyasi oluşumların temsilcilerinden geliyor. Belli ki hepsi Le Pen''in "Milli Cephesi"sinden şikayetçi.

Ancak bu son fasıl tepkilerin birçoğunun bana bir biçimde problemli geldiğini de söylemek zorundayım.

Mesela Sosyalist Parti sözcüsü Benoit Hamon''un Marine Le Pen''in sözlerini sert biçimde eleştirirken "işgalci" olarak nitelenen Müslümanların İkinci Savaş''ta Fransa için nasıl kahramanca savaştıklarını hatırlaması. Hamon, ülkenin aşırı sağı işgalcilerle işbirliği içinde çalışırken Marsilya''nın Cezayirliler tarafından kurtarıldığını hatırlatıyor.

Bir başka Sosyalist Parti milletvekili daha benzer biçimde, Müslümanların "işgalci" olarak nitelenmesine karşı çıkarken, bu nitelemenin "Fransa için ölen" –Müslüman ya da değil- Afrikalılara ve Araplara ağır bir hakaret olduğunu belirtiyor.

Başkaları da var ama yazıyı bağlamak için bu kadarı yeter herhalde.

Bu "hatırlatmalar"da (yani "Fransa için öldüler" teması) –gerçeği yansıtsa da- hoşuma gitmeyen bir şeyler olduğunu sezdim. Bu "hatırlatmalar"ı yersiz ve bugünün dünyasında anlamsız buldum.

Ne yani, Afrikalılar ve Araplar "Fransa için" ölmeselerdi, Marine Le Pen''in zırvaları daha mı az hakaret içerecekti?

Fransa''daki Müslümanlara yönelik bu ağır hakaret içeren sözlerin, tek başına, "yeni demokrasi"nin yeni ilkeleri çerçevesinde mahkûm edilmesi mümkün değil mi? Apaçık ayrımcılık kokan bu sözlerin mahkûm edilmesi için ülkenin yakın "milli tarihi"ninin araya sokulması niçin gereksin?

Sonra aklıma geldi; Fransa''da bu eskiden de başvurulan bir akıl yürütme tarzıydı. Bunun en iyi örneğini de Fransız Komünist Partisi''nin (FKP) gerçekten Alman işgaline karşı direnen "milli" oluşumların (partizanlar) başında gelmesiydi. Nitekim FKP hakkında her şey söylenebilir ama partinin "milliliği"ne laf etmek hiç kimsenin aklına gelmezdi. FKP, Avrupa''nın Sovyetler çizgisinden en son ayrılan komünist partisi olsa bile.

Sonuç olarak: Velev ki Arap ve Afrikalı Müslümanlar "Fransa için" ölmediler; Marine Le Pen''in Fransa''da cuma namazında sokaklara yayılmasını "işgal" olarak nitelemesi daha mı az "aşırı sağcı" bir tutum olurdu?

13 yıl önce
Velev ki "Fransa için" ölmediler
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu