|
Bir güzel bahtiyar insandı

“Şair- fikirlerin çırpınan seli, / Şair- hakikatin mugannisidir*.

Şair- tabiatın danışan dili, / Şair- cemiyetin isyan sesidir.

Şair- zamanenin, asrın vicdanı, / Şair- tarihlerin şerefi, şanı.

Şair- bu dünyaya zamanın sözü, / Şair- hakikatin, Hakkın güzgüsü*.”

Bu sözlerin sahibi Bahtiyar Vahapzâde, “Çırpınan bir fikirler seli, tabiatın danışan, akıl soran dili, cemiyetin isyan sesi, bu dünyaya zamanı(nı)n sözü, aynı zamanda Hakkın ve hakikatin aynası, bülbülü”, olmak istemiş, istediğinin de hakkını vermiş bir er kişidir.

“Men bir ağacam, yarpağı sözler, kökü fikrim” diyen şair, içinde yaşadığı zaman ve şartların beslediği bir ağaçtı. Kök saldığı toprak, kuşatıldığı su, hava ve güneş onun özünü ve şeklini belirleyen en önemli temel unsurlardı. Komünist bir iklimde büyüdü bu ağaç. “İbadet” şiirinde, bu iklimin tesirleriyle büyüyen bu muzdarip ağaç, çektiği sancıları, açmak istediği çiçekleri, vermek istediği meyveleri, derin bir elemle bakın nasıl anlatır:

“Başka bir zamanda geçti gençliğim / Devrin talebiyle güne dem tuttum

Kıblemi tanıdım, amma neyleyim / Kıbleme secdeyi tamam unuttum.

Secde etmesem de Hakkı danmadım* / Hakkın "biley"iyle cilalanmadım.

Ben razı değilim öz hafızamdan / Açılır fikrimde sözün yumağı

Ne kadar çalıştım, bu yaşımda ben / Öğrenebilmedim namaz kılmağı”

Şiir bu kadar değil, bir ruh sancısıyla uzayıp gider. Bir yerinde de şöyle der:

“Artık dönüp devran, değişip zaman / Gelmek isteyirem Hakk''a secdeye.

Bir yol bulmak için, şimdi Tanrıdan / Her gece ellerim uzanır göye.

-İlahi, kalbimi açıram Sene / Sen gerçeğe döndür rüyalarımı,

Diz çöküp önünde geldim secdene / Kabul buyur benim dualarımı.”

Necip Fazıl mizaçlı bu şairimiz, bir ızdırap haritasına dönmüş yüzüyle, yeni yapraklar, yeni çiçekler açmak isteyen dal dal elleriyle duaya durur ve der ki:

“İbadet! Allah''la ruhanî sohbet, / İbadet! Öz arzum, öz niyyetimdir.

Becerebilmedim, yaş geçip... fakat / Benim dualarım ibadetimdir.

Allah''a duama, namaz yerine / Başka tür ibadet, başka yol dedim.”

Şair, bizi de içine alan duygularla, derin bir pişmanlığın getirdiği tövbe kapısındadır:

“İlahi, o kadar unuttuk Seni / Basiret gözümüz tutulmuş bizim.

Bizi dara çekti günahlarımız / Bendelik etmedim Tanrı''ya ben de

O kadar unuttuk biz Seni, yalnız / Geldin aklımıza zora düşende.

Dünyanın garibe oyunları var; / Evvel aldatanlar aldanır bugün.

Dün Senden el çekip rütbe alanlar / Seni tebliğ eden molladır bugün

Rabbim, yardımcı ol bugün Sen bize / Işık saç karanlık yüreğimize”

Dün, komünist düzende, (Hâşâ) Senin olmadığını anlatan dersler verenler, bugün molla oldular; dün, bizleri dinsiz, imansız yetiştirmek isteyenler, bugün bize din anlatacaklar, diyor. “Bu korkunç çelişkinin amansız derdiyle ellerini daha geniş açan şair bakın nasıl yalvarıyor:

“Bize bir keramet bahşeyle yoktan / Edelim her daim Sana secdeyi

Ey göze görünmez, ey yeri pinhan / Gönül gözümüzle görelim Seni.

Bizim kalbimize nur ver, İlahi! / Bizi Hakk yoluna döndür, İlahi!

Senin yardımına muhtacız bugün / İşit feryadımı, işit nalemi

Bizim derdimize ortak et bugün / Bizim derdimize suskun âlemi.”

Bütün bu dertlerin yanında (Akifimizin de en feci dert dediği) tefrika derdiyle de kıvrım kıvrım kıvranarak yalvarışına şöyle devam eder:

“Ya Rabbim, akıl ver, kemal ver bize / Çoktan unutmuşuz düşmanımızı

Düşman kesilmişiz birbirimize. / Yol bir olmalıdır, akide birse

Birçok yollara ayrılmışız biz / Ailede ikilik çekişmedirse / Millette ikilik felaketimiz!”

Şairin, Tarihlerin şerefi, şanı olduğunu söyleyen Bahtiyarımız, büyük korkusunu şöyle bildiriyor ve dileğini sunuyor, Yüce Allah''a:

”Tarih sahnesinden korkuram sile / Biribirimize bu nefret bizi.

Affet suçumuzu, bize rahmeyle / Bu derin uçurumdan halas et bizi”

En son dileği, bütün dileklerinin meyvesi, gönlünün en yanık sesi, şiirin altın kafiyesi ise şudur:

“Bizi indirdiler göklerden yere / Döndür tarihimin altın çağını.

İlahi, hükmünle kaldır göklere / İslam bayrağını, Türk bayrağını”

Biz de ellerimizi açıyor, derinden bir “Amiiin!” diyor, o güzel insana fâtihâlarımızı gönderiyoruz. Onu, güzel bahtiyar bir insan biliyoruz.

*Muganni: şarkıcı, güzel sesli kuş. Güzgü: ayna. Danmadım: inkâr etmedim.

15 yıl önce
Bir güzel bahtiyar insandı
Teröriste karşı teröristten kahraman olmaz
Cumhuriyet dönemi Mevlevilik ve Çelebi ailesi
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!