|
Ve huzurlarınızda Sabih Kanadoğlu...

Yoo şaşırmadım, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu''nun FP hakkında "ek iddianame" hazırlayıp, "temelli kapatılan bir partinin başka bir adla kurulamayacağı" hükmüne göre bu partiyi "yeniden" köşeye sıkıştıracağını bekliyordum.

Sürpriz olmadı...

İki zorluğu vardı Kanadoğlu''nun; birincisi, hukukçuluğu tartışmalı "militan başsavcı"nın koltuğunu doldurup dolduramayacağına dair "derin kuşkular"ın odağında bulunması, ikincisi "hukuk" hassasiyeti sürekli polemik konusu yapılmış bir Cumhurbaşkanı tarafından "tercihan" o göreve getirilmesi...

Amiyane tabiriyle, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.

Nasıl bir "başsavcı" profili çizecekti?

Selefini örnek göstererek, ona sürekli sınavda olduğu duygusunu yaşatan çevrelerin tarassutundan nasıl kurtulacaktı?

Hele, henüz sonuçlanmamış bir davanın ağırlığı sırtındayken.

O "zor" olanı seçti.

Daha doğrusu, "zor" ve daha "ileri" bir adım atarak, militan başsavcının yüz vermediği, Anayasa Mahkemesi''nin de "delil" kabul etmediği FP Kongresi''ne ilişkin kasetleri dayanak göstererek, partinin "devamdan" kapatılmasını talep etti. Ek iddianamede şu görüşlere yer veriyordu Kanadoğlu:

"Anayasa''nın 69. Maddesinin 7. fıkrasına göre, temelli kapatılan bir parti başka bir adla kurulamaz. Bu bağlamda temelli kapatılan bir partinin bir başka ad altında kurulması vakasının yine Anayasa Mahkemesi''nce tespit edilmesi halinde, yasa bağlayıcı niteliktedir. Devam niteliğindeki bir partinin temelli kapatılmasına karar verilmesi anayasal düzenin korunması açısından gereklidir." İyi, hoş...

Bunu siz, öncelikle, cumhuriyeti ve anayasal düzeni koruma misyonuna koşulmuş bir "kanun adamı"nın bildik refleksi olarak yorumlayın.

Ki, Kanadoğlu, seçildiği günlerde, selefini örnek göstererek kendisine sürekli sınavdaymış duygusu yaşatan çevrelere karşı hep aynı cevabı veriyor, yasalar çerçevesinde hareket edeceğini, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruyacağını, zaten bu görevle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı''na getirildiğini söylüyordu. Bülent Ersoy''un şehadetini önemser misiniz, bilmiyorum.

Ben önemsiyorum.

Bülent Ersoy, Star gazetesine verdiği mülakatta, kendisini hapse attıran Sabih Kanadoğlu''nun tanıdığı en dürüst "devlet görevlisi" olduğunu, rüşvet ve iltimas tekliflerini nasıl elinin tersiyle ittiğini anlatıyordu ballandıra ballandıra.

Bence de dürüst adam o...

Yasalara "sonuna kadar" bağlı...

Onun nasıl "ödünsüz" bir yasa savunucusu olduğunu Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazılarından biliyoruz ayrıca.

Yalnız, dün gazetede bir haber okudum ve inanmak istemedim.

Siyasi Partiler Kanunu''nun 96. Maddesine göre "komünist" ve "faşist" ismini taşıyan parti kurmak yasak olduğu halde, FP Kongresi''nden çok çok önce, yani 17 Temmuz 2000 tarihinde kurulan "Komünist Parti" için bırakın kapatma davası açmayı, "uyarı" bile yapılmamış.

Vural Savaş''ın gözünden kaçmış olmalı.

Sabih Kanadoğlu ise (muhtemelen) hatırlamıyor...

Hayır, yanlış anlaşılmasın, "Komünist Parti kapatılsın" demek istemiyorum.

Kapatılmasın.

Her düşünce "özgürce" örgütlenebilsin.

Ben sadece bir "tutum"a dikkat çekmek istedim.

Bu tutumun bir "aculluk" örneği olup olmadığına...

23 yıl önce
Ve huzurlarınızda Sabih Kanadoğlu...
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri