|
Arif olan anlıyor

Siz onu "Arabistanlı Lavrens" olarak tanıyorsunuz. Asıl adı, T. E. Shaw, yahut Thomas E. Lawrence...

Kendisi aynı zamanda ünlü bir arkeolog, başarılı bir yazardır.

Yaşasaydı çoktan yüz yaşını devirmiş olacaktı.

Yıllarca İngiliz çıkarlarına hizmet etmiş, gerekli ilgi ve desteği göremeyince küsmüş, çekilip bir köşede "Seven Pillars of Wisdom"ı yazmaya koyulmuş.

Kitap, "Bilgeliğin Yedi (Temel) Direği" adıyla Türkçe''ye çevrildi. Yanlış hatırlamıyorsam, henüz ilk cildi çıktı. İkincisinin basılıp basılmadığını bilmiyorum.

Casus Lawrence, evet...

Gençliğinde Ortadoğu''yu "arkeolog" kılıfıyla karış karış dolaşmış. Tabii, asıl görevi, Intelligence Service''e bilgi toplamak, Osmanlı''ya karşı Arap ulusçuluğunu ayaklandırmak. Bu arada Gaziantep-Şanlıurfa-Adıyaman üçgeninde de dolaşmış. Zeugma''yı yağmalayan arkeologlardan biri de bu. Konuyla ilgili detaylı haber birkaç gün önce Yeni Şafak''ın "Kültür" sayfasında yayımlanmıştı.

Lawrence 1936 yılında, bir motosiklet kazasında öldü.

Aslında ölmedi...

1936 yılında Suudi Arabistan''a yerleşti ve bir Türk kızıyla evlendi. Bu kaza süsü verilmiş "ortadan kaybolma" hadisesini ve sonradan gerçek bir trajediye dönüşecek olan evlilik öyküsünü uygun bir zamanda anlatacağım; geçiyorum...

Filmi de yapıldı bu düzmece arkeologun Ortadoğu''da karıştırdığı haltların: "Lawrence of Arabia." Türkçe karşılığıyla "Arabistanlı Lavrens." Başrolde Peter O''Toole oynuyor... David Lean''in filmi... Yakın zamana kadar, Türkleri aşağılıyor gerekçesiyle Türkiye''de gösterilmesi yasaktı.

Oysa, nasıl hüzünlü bir öyküdür o.

Müslümanı müslümana kırdıran iğrenç bir savaş... Hecin develeri... Şerif Hüseyin dürzüsünün itlikleri... Çöl ortasında sırtından hançerlenmiş Osmanlı neferleri... Nekkare sırtında inleyen yaralılar...

Falih Rıfkı Atay, ünlü "Zeytindağı"nda, Suriye ve Hicaz''daki Arap ayaklanmasına yalnızca Cemal Paşa''nın bölgede uyguladığı tedhişin neden olmadığını yazıyor; "Eğer tedhiş yapılmamış olsaydı Suriye''de isyan çıkmayacak mıydı?" diye de ekliyor.

Haklı...

O ayaklanmalarda elbette T. E. Shaw''ın parmağı vardır.

İşin bu kısmına pek değinmez Falih Rıfkı...

Ancak, şu dehşet verici gerçeğin altını çizmekten de geri durmaz:

"Bu topraklar artık bizim değil. Floransa ne kadar bizim değilse, Kudüs ve Şam da o kadar bizim değil..."

Seksen yıl sonra "bizimdi-değildi" diye yeniden tartışmanın anlamı yok. Hele, Falih Rıfkı''nın ifadesiyle, Ortadoğu''ya Cemal Paşa''nın ünlü "İslam emperyalizmi" retoriğiyle hükmetmeye kalkışmanın, bu retoriği seslendirmenin yararı da yok.

Petrolün gözü kör olsun...

Bir dönem gelecek, Arap ulusçuluğu tüm doğal dengeleri altüst edecek, "düvel-i muazzama"nın savaşı kazanmasıyla da bölge ebediyyen yasak kılınacaktır Osmanlı''ya...

O toprakları bizim olmaktan çıkaranların başında, Zeugma''yı yağmalayan işte bu arkeolog bozuntusu gelmektedir.

Neden mi anlattım bütün bunları?

Arif olan anlıyor.

Her yıl Anadolu''yu yüzlerce, binlerce arkeolog ziyaret ediyor. Hepsi de "arkeolog" değil kuşkusuz. Görünür görevleri kazı yapmak, antik dönem kültürünü araştırmak. Sonra da, aldıkları özel görevi ifa etmek.

Ne tür bir özel görev mi?

Shaw''ın kitabını okursanız, ne demek istediğimi anlarsınız. Değerli Hariciye mensupları ve Sayın Bülent Ecevit, zahmet olmazsa sizler de okur musunuz?

24 yıl önce
Arif olan anlıyor
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet