Seçim öncesi gibi kritik dönemlerde adi görünümlü saldırılar artıyor.
Küçükçekmece’de Aziz Yeniay’ın seçim çalışması sırasında plakası sökülmüş bir araçla saldırı yapıldı. Uzun namlulu silah ve tabancayla 17 el ateş edildi.
Emniyet ve MİT hemen araştırmaya başladı. Onlar çalışadursun, henüz ortada hiçbir bilgi yokken, daha kamera kayıtları toplanma aşamasındayken İmamoğlu olayı çözdü.
Adi bir saldırı olduğunu söyledi.
Feraset, basiret, tahlil yeteneği, uzgörü, öngörü budur işte. Ekrem Bey’de hepsi mevcut.
Hâlbuki birçok parti genel başkanı gibi CHP Genel Başkanı Özgür Bey geçmiş olsun mesajı iletti.
Ekrem Bey de arayıp geçmiş olsun deseydi, puan kazanırdı.
Muharrem İnce: “Tencere iktidarı yıkar, doğrudur. Ama güvenlik, tencereyi yıkar.”
Taş, kâğıt, makas oyunu gibi konuştu. İki kişi karşı karşıya gelsin, ellerini sallayıp bir işaret yapsın.
İnce’nin yapacağı işaret, sözlerinden belli oldu.
Sonrasında yavlı şaklı sözler söyledi.
“Dolar yüz lira da olsa, millet sana oy vermez” dedi çıktı işin içinden.
Yanlış mı?
İnce ne zaman yanlış konuştu ki! Hep sarsıcı, isabetli açıklamalar yapar. Dinleyen hak verir. Fakat çoğunluk gidip de oy vermez.
Selahattin Demirtaş: “Başak Hanım’ın adaylık açıklaması partiye güç vermek içindi. Çekilmesi partinin bilgisi dâhilinde. Bize güvenin, ne yaptığımızı biliyoruz.”
Ahmet Türk: “Başak Demirtaş’ın tutumu bence doğruydu. Burada partiye sahip çıkacak bir tavır gösterdi.”
Adaylıktan partinin bilgisi dâhilinde vazgeçerek partiye sahip çıkılıyormuş demek.
Bu açıklama tam da tevil çabası.
Zevahiri kurtarmaya çalışırken, cevahiri kaybetme riski de var; bilmek gerek.
MFÖ’den güzel bir şarkıyla bağlayalım: “Majörler tükendi, minörlere yolculuk… Leylâ’dan geçme faslındayım, Mevlâ’yı bulma yollarında…”
Depreme karşı sağlam binalar yapmak gerektiğinde herkes hemfikir.
Hangi belediye, hangi bakanlık nerede kaç bin, kaç yüz bin bina yapmış diye merak edenler, sıra İstanbul’a gelince şaşırıyor.
Eskişehir’e gelince şaşkınlık artıyor.
Çünkü Eskişehir başkanı, İstanbul’daki gibi ikide bir tatile çıkan, şehrine ara sıra uğrayan biri değil. Gözünü yukarılara dikmediğini de biliyoruz.
Buna rağmen depreme karşı güçlü bir çalışma yapılmadığı, Eskişehir’de belediyenin 24 daire yaptığı ortaya çıktı.
Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, 18 Nisan 1999’dan bugüne görevde.
Önceki bin yıldan beri.
Yılmaz Bey, CHP’nin en beğenilen belediye başkanı. En iyisi buysa…
Seçim telâşı başladı. Rekabet hızlı. Herkes koşturmaca içindeyken Kemal Bey sahayı kenardan seyrediyor.
Bazı CHP’liler “Niye sahaya inmedi?” diye eleştiriye başladı.
Kemal Bey güzel bir sözle cevap verdi: “Bunların yaptığı, kuzuyu kurtla beraber yiyip, çobanla yas tutmak…”
Hem sahadan at, oyun dışı bırak, hem de niye sahaya inmiyor diye eleştir! Olacak iş değil.
Bu arada kurt kim, kuzu kim, çoban hangisidir, çözmek için çok kafa yormaya gerek yok.
Buradaki türkümüz gelsin: Ağan kim, Paşan kim, Hanım kim, Nigâr kim?
İki başkan adayından biri Baydın, biri Tramp.
Baydın 81 yaşında. “Genç olan” Tramp’ın yaşı ise 77’ye geldi. Baydın’ın ikide bir düşmesinden geçtik; kişileri, tarihleri, olayları karıştırıyor.
Almanya Başbakanı Helmut Kohl, 2017’de öldü.
Fransa Cumhurbaşkanı Miterand 1996’da öldü.
Ama Baydın bunlarla görüştüğünü söylüyor.
Hafızasının kötü oluşuyla ilgili bir soru gelince, ABD’de başkan olabilecek en nitelikli kişi olduğunu söylüyor, hafızasını övüyor ve hemen ardından Meksika Devlet Başkanı diye Sisi’yi telaffuz ediyor. Mısırlılar ne gülmüştür ama!
NATO genel sekreterini sorsalar “Josef Luns” diyebilir.
40 sene önce o görevi bırakmış, ölümünün üstünden 22 sene geçmişse ne gam!
Bugünkü beş çayını kiminle içtiği sorulsa “İngiltere Kraliçesi Elizabeth ile içtik. Çayın yanında kurabiye de yedik” derse diğerlerinden daha şaşırtıcı gelmez.
Savcı, gizli belgeleri evine götürmek suçundan dava açmaya gerek olmadığını, cezai ehliyeti bulunmadığını söyleyerek Baydın’ın defterini dürdü.
Bu durumda başka bir aday bulunacak herhâlde.
