|
Ağan yoksa, paşan yoksa, genel başkanlık hayal

İş güç telaşı tam gaz devam ederken, zaman zaman şehrin kalabalığı fazla sıkıcı hale gelir.

Bir de terslikler çorap söküğü gibi üst üste binerse...

Yaz günü sıcak hava aşırı bunaltırsa...

Birkaç günlüğüne olsun kaçıp uzaklaşmak, biraz dağ havası almak ihtiyacı hisseder insan.

Bazen fırsat bulup gitmek de nasip olur.

* * *

İşte öyle bir dönemde, kulaklarımızda Cemile Cevher''in sesi, yola düşmüştük.

"Sen bu yaylaları yavrum yaylayamazsun

Derindir dereleri boylayamazsun

Hoy ellerin kınalıdır oynayamazsun..."

* * *

İki günlük hafta sonu tatili için Bolu dağlarına sardırdık.

Yayla yollarında bozkır türküleri uygun düşmez.

Ya Cemile Hanım olacak ya Kazım Koyuncu veya Fuat Saka.

En iyisi sırayla dinlemek...

* * *

Otel çok sakindi. Bir gün önceden yer ayırtırken, kalabalık olacağını düşünmüştük oysa.

Yer bulamayabiliriz sanmış, garantiye almak için aramıştık.

Sükûnet daha iyi geldi. Bahçedeki Kangallarla ahbap olduk.

Etrafı dolaştık, uzaktan geçen yaban domuzu sürüsünün fotoğrafını çektik.

Üç dört tane yavru, sekiz dokuz tane büyük hızla geçtiler.

Az sonra gittikleri istikametten tüfek sesleri geldi peş peşe.

* * *

O sırada siyah araba konvoyu geldi. Lüks otomobiller, iri yapılı jipler...

Takım elbiseli adamlar indi, bazıları kravatlıydı. Görevliler koşup onları karşıladı.

Bahçenin uzak köşesine masaları birleştirip örtüleri serdiler.

Yemekler, salatalar, içecekler servis edildi.

İlk bakışta mafya baskını gibi algılanabilecek bir manzara oluşmuştu, öyle bir hava vardı.

Fakat kibarlıkları hemen belli oluyordu gelenlerin.

Bunların vaziyeti başkaydı.

* * *

Uzakta yanan ateşin dumanı nasıl ara sıra rüzgâr sayesinde gelirse, sesler de öyle ulaşıyordu kulağımıza.

Siyaset konuşuyorlardı. "Parti, seçim, sayın, aday" kelimeleri geldi önce.

Sonra "Baykal, Sav, zaman" gibi, "CHP, iktidar" gibi kelimeler duyduk.

Anlaşıldı... Ama tam değil... Otelci gelip açıklama yapmasa, duyduklarımızla yetinecektik.

"Aman beyim, aramızda kalsın" dedi, "bu konuşulanlardan duyduklarınızı başkasına açmayın."

Pek umursamadan "Olur, tabii" dedik. Sonra dayanamadı, kendisi izah etti.

"Yakında Baykal gidecek" dedi. "Yerine şu arkadaşı düşünüyorlar."

Baktık, yakışıklı genç biri. "Hayırlısı" demekle yetindik.

* * *

Aradan bir sene geçmedi, dedikleri gibi oldu; Baykal gitti. Fakat yerine o genç adam gelmedi. Kimdi, adı neydi, sormadım. Öğrenmek de istemedim. İhtimal vermemiştim çünkü. Sadece Bolu''da değil, birçok yerde vardır partisine genel başkan olmak isteyen diye düşünmüştüm.

* * *

Biz türküye devam ettik.

"Ağan var midur / Paşan var midur / Seni bağa metettiler / Asli var midur / Dema nenene / Dema nenene / Dersan nenene / Bizi koyar vereme / Rina rinanaynam / Rina rinanay..."

Şimdi, Ankara''da başka bir politikacının daha kaseti çıkacak diye söylentiler dolaşıyormuş.

"Dema nenene..."

Ne nenesi yahu, şimdi bütün millete diyorlar; demekle kalmıyor, kasetini gösteriyorlar.

Hem de bornozlu mornozlu.

14 yıl önce
Ağan yoksa, paşan yoksa, genel başkanlık hayal
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar