|
Araplar ve Kürtler-2

Kürt medreselerinde Arapça sarf ve nahive verilen ehemmiyet o dereceye varmıştır ki, Arapça metinler okunurken, cümlenin son kelimelerindeki i''rabı bile okunur. Nahiv ilmi dışındaki bir eser dahi okuduklarında ibarelerin, müennesi, müzekkeri, muzâf -muzafun ileyhisi, mücevvefi, sahihu''l-âhiri, car u mecruru, müteaddisi, lâzımı, merfu''u, mensubu, ma''lumu, meçhulü, mu''rebi, mebnisi ile ilgilenmekten dolayı, metnin muhtevası ile çok daha az ilgilenirler. Özellikle te''nis tâsının harekesi, mecrurun cerresi bile unutulmaz okunur. ''Fi''l-kitâb'' yerine ''fi''l-kitâbi'' diye okurlar, ''Fi Mısr'' yerine ''Fi Misre'' diye okurlar ki, bunun alem olup, gayr-i münsarif olduğunu bildiklerini isbat ederler..Kürt hocalarda Arap dili nahvine yönelik hassasiyet o raddeye varmıştır ki, kullanılan isimlere bile yansımıştır. Hadice''ye, Hadicete, Hicret yerine Hicrete, Aişe yerine Aişete derler. Bu yüzden Arap dilinin sarf ve nahvinde, Arap literatüründe, edebiyatında Kürt hocalar, Arap hocalardan çok daha öndedir. Eskiden Arap dünyasında Kürt ulemasının önemli ağırlığı bulunmaktaydı. Örneğin, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere''de Şafiî kadı ve müftüleri hep Kürt Berzencî ailesinden olurdu. Bugün bile Şeyh Ahmed Kiftaru ve Said Ramazan El-Butî başta olmak üzere Suriye''de Kürt uleması önemli bir mevkiye sahiptir.

Kürtler arasında Arapça''ya, Arap diline verilen ehemmiyet ciddi olarak günlük hayata da yansır. İslam tarihinde Arapça Kürtlerin yazı dili, Lingua Francası haline gelir. Kürtler sadece ilmi eserlerini değil, mektuplarını bile Arapça yazmıştır. İslam tarihi boyunca bakıldığında Kürtlerin yazı dili olarak çok büyük oranda Arapça''yı kullandığı müşahede edilir. Bu durum Kürtlerin kültür hayatına o kadar yerleşmiştir ki, Kürt uleması Arapça bilmeyeni ümmî olarak adlandırmış ve değerlendirmiştir. Kürt ulemâ ve Nakşi-Hâlidî meşâyihinden Doğubayezid''li Halife Yusuf Abdullah bin Mahmud (1885-1965) 1948''de Şam''da yayınladığı ''Tuhfetu''l-Amilîn ve İrşâdu''l-İbâd Min Avâmi''l-Mu''minîn'' adlı Kürdçe Şafiî fıkıh kitabının kapağında şöyle bir manzum vardır:

Ey ümmî ko hun biarabî nizânin

Ji wera mizginiye ger hun bizânin

Kesi wi bixwune ji pîr-i cânâ

Wi biye feqîheki xebîr o zâna

Tercüme:

Ey ümmî ki, Arapça bilmiyorsunuz

Eğer bilseniz müjdedir size

Yaşlısı, genci Bir kimse ki bunu okursa

O derinlikli ve bilgili bir fakih olacak.

Selçuklu ve Anadolu beyliklerine ilişkin mezar ve yapı kitabelerine bakıldığında tümünün Arapça olarak yazılmış olduğu görülecektir. Osmanlı devrinde de Kanuni dönemine kadar tüm mezar ve yapı kitabelerinin Arapça olduğu müşahade edilir ancak, daha sonraki devirlerde Türkçe kitabelere rastlanır. Kürtlerde ise, mezar ve yapı kitabelerinde neredeyse bugüne kadar sadece Arapça olanlarına rastlanır. Bugün bile Kürtlerle meskun bölgelerin bir kısmında, özellikle medreselerin faaliyette olduğu köy ve kasabalarda, mezar kitabeleri halen Arapça olarak yazılmaktadır. Hatta halen birçok Kürt medrese mollası mektuplarını, notlarını Arapça olarak kaleme almaktadır. 1979''da Merhum Şehid ağabeyim Metin Yüksel''le ilgili Kürtlerden gelen taziye mektuplarının ekserisi Arapça olarak kaleme alınmıştı.

Kürtlerle Arapların içiçe, karışık yaşadığı bölgelerde her iki topluluk büyük oranda birbirinin dilini bilmekte ve bu dillerde anlaşabilmekteydiler. Kerkük ve Musul bölgelerinde Araplar Kürtçe''yi, Kürtler de Arapça''yı kullanmakta, hatta bu bölgelerde Türkmenler de çok yoğun bir nüfusa sahip olduğundan Türkmenler, Kürtler ve Araplar üç dile de vakıf olup, her üçünü günlük yaşamda kullanabilmektedirler. Örneğin, Kâdiriliğin Halisiyye kolunun kurucusu ve Kürtlerin Zengene aşiretine mensup olan ünlü Şeyh Abdurrahman Halis Et-Tâlebâni (Vefatı: Kerkük 1275/1858) eserlerini Farsça da dahil dört dil ile yazabilmekteydi. Mesnevî''nin ilk 18 beytine yazdığı manzum şerhi Farsça''ydı. Ayrıca Abdülkadir Geylânî''nin Behcetu''l-Esrâr adlı menakıbını Türkçeye tercüme etmiştir. Yanısıra, Kürtçe, Türkçe ve Farsça divanı da mevcuttur. Oğlu Şeyh Rıza Tâlebâni ise Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçe''de divânlar telif etmiştir. Her dört divânı bir arada basılmıştır. Kerkük ve civarı ile Mardin/Midyat civarlarında meskun olan Salihî aşiretine mensup toplulukların bir kısmı ana dil olarak Arapça, bir kısmı, Kürtçe diğer bir bölümü de Türkçe konuşmaktadır.

12 yıl önce
Araplar ve Kürtler-2
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon