|
Haremeyn-i Şerîfeyn"in geleceği ve Kudüs-2

Medine-i Münevvere ve çevresi de, Mekke-i Mükerreme ve çevresi gibi aynı akibete uğramıştır. Mekan genişletme adı altında Mescid-i Nebevi"de, Türbe, Ravza-i Mutahhara ve Bâbusselâm dışında, Hz. Peygamber"in hatırasını anımsatacak tarihi hiçbir unsur bırakılmamış tümü yok edilerek, ilave mekanlarla modern-beton dikdörtgen binalara dönüştürülmüştür. Ravza-i. Mutahhara"nın birinci avlusundaki ağaçlar kaldırılmış yerine şemsiyeler ikame edilmiştir. Hatta, Hz. Resul-i Ekrem"in (S.A.V) peder-i mükerremleri Hz. Abdullah"ın Beni Neccar mahallesinde bulunan kabri Mescid"in tevsî alanına dahil edilerek tümü ile ortadan kaldırılmıştır. Bu esnada yapılan kazıda Hz. Abdullah"ın bedeninin sağlam olduğu görülmüştür. Kabrin ortadan kaldırılması sonrasında, Hz. Abdullah"ın sağlam bulunan bedeninin âkibeti bilinmemektedir.

Mekke"de olduğu gibi sivil mimari, eski Medine evleri, sokakları, dini yapıları Hz. Peygamber"in (S.A.V) mihmandarı Hâlid bin Zeyd Ebu Eyyub El-Ensârî"nin evi dahil, yok edilmiş. Bunların yerine, gökdelenler, yüksek katlı oteller ve AVM"ler, inşâ ve ikâme Tevhîdî duruş mu sergilenmiş oluyor diye sorulmaz mı? Ayrıca, Ravza-i Mutahhara"nın karşısında yer alan "Aswaq al-Haram" hipermarketi ve harem içindeki yer altı geçit ve otoparkları Mescid-i Nebevî"nin kudsiyetine neredeyse gölge düşürmüştür. Özellikle son yıllarda Medine"de Hz. Peygamber"den (SAV) bu yana geçmişimizi hatırlatacak, Ğamâme, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali mescidleri dışında, hemen hemen hiçbir yapı ve unsur bırakılmamıştır. Mescid-i Ğamâme Mescidi dışındaki diğer mescitler, ibadete tümü ile kapatılmıştır. Birçok tarihi ve manevi değeri haiz türbe ve yapılarla dolu Cennetu"l-Bakî mezarlığı, bütün sahabe-i kirâm ve Ehl-i Beyt mensuplarının türbe ve kabirleri dahil olmak üzere, bugün, irili ufaklı taşların serpiştirildiği boş bir tarla görünümüne getirilmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V), Hulefâ-i Râşidîn dönemleri ile İslâm"ın ilk yüzyıllarında Mezar şâhideleri ve kitâbeleri bulunmadığı yönünde bir iddia ile bunlar ortadan kaldırılmıştır. Oysa ki, halen Medine-i Münevvere müzesinde (Eski İstasyon binası) sergilen İslâm"ın ilk yüzyıllarına ait kitâbeli mezar taşları bu iddiayı temelden tekzip etmekte ve yanlışlığı ele vermektedir. Hz. Resul-i Ekrem"in (S.A.V) kurdurduğu Menâhe meydanı tamamen ortadan kaldırılmış, bütün bu zengin tarihi, manevi ve sanat değerini haiz yapılar (Medrese, Mescit İmaret, Kervansaray, Kütüphaneler vs.) İslam eserleri bir bir yok edilmiştir. Dini havayı yansıtacak yapı ve eserler ortadan kaldırılarak bu mukaddes/mübârek mekanlar ruhaniyetinden tecrid edilerek sekülerleştirilmiştir. Tevhid adına, şirk denerek mazimiz, manevi ve kudsi değerleri haiz eser ve yapılarımız, tarihi eserler yok edilmiş. Bunun dinamiklerimiz içinde alternatiflerinin de konulamaması dolayısıyle, yerine modern-seküler, din-dışı bir yaşama uygun gelen, dini ve manevi hiçbir şeyi hatırlatmayan, betonlaşmanın, gökdelen ve AVM"lerin hakim olduğu kent yapılanması ikame edilmiştir. 1916"da Osmanlı"nın Haremeyni bıraktığı tarihlerde çekilen fotoğraflarla bugünkü fotoğraflar karşılaştırıldığında bu mukaddes beldelerin nasıl inanılmaz ölçüde tanınmaz hale getirildikleri, asli yapılarını tamamen kaybettikleri görülmektedir.

Buna karşın 50 yıla yakın, Siyonist işgali altında olan Kudüs"e bakalım, Kudüs çok eski ve tarihi şehirlerden biridir, Musevilik , Hristiyanlık ve İslam, bu her üç dinin mensupları için kudsiyyet ifade etmektedir. Tarihteki haçlı savaşları da bu yerlere hakim olma gayesiyle yapıldı. Biz müslümanlar için de ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa"nın, İsra ve Mi"rac gecesinde Hz. Peygamber"in (SAV) üzerinde semâya yükseldiği kayalık mekanın (Hacer-i Muallak) burada olmasından dolayı kudsiyyet ifade etmektedir. Nitekim İsra suresinin ilk âyet-i kerîmesinde bu, açıkça ifade olunmaktadır. Kudüs ( Eski veya Doğu Kudüs) bütün bu geçmişi yansıtan zengin eser ve yapıları barındırmaktadır. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere"nin geçirdiği hızlı değişime karşın tarihi Kudüs"ün (İsrailliler"in inşa ettiği yeni Batı Kudüs hariç) siluetinde, mimari dokusunda son yüzyılda hemen hemen ciddi hiçbir değişimin olmadığı gözlemlenebilmektedir. 1967"den sonra gerçekleştirilen birkaç arkeolojik kazı, ağlama duvarı önündeki bazı evlerin yıkılması ve Mescid-i Aksa"nın altında açılan tünel dışında ciddi bir değişiklik görülmemektedir. 1969 yılında yahudilerce yakılan Mescid-i Aksa da yeniden onarılarak ibadete açıldı. Mahalleleri (Müslüman, Yahudi, Ermeni ve Ortodoks) dini (Mescid-i Aksa ve Hz. Ömer Camii -Harem-i Şerif) ve sivil yapılar, muazzam surları, Kanunî devri Osmanlı eserleri, çeşmeler, sebiller, medreseler ve Gehinnom, Kidron vadileri ve Zeytin Dağı"yla hala eskiyi, maziyi hatırlatan, dini havayı yansıtan görünümünü büyük ölçüde korumaktadır. Öyle ki, İslâmi yapıların temellerinde sahabe dönemine kadar giden unsurlara rastlanılabilmektedir. Buna karşın Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere şehirleri son 90 yılda, mimari doku ve görünüm olarak tam bir trajediye maruz kalmıştır. Tevhidilik ve Şirkten arınma adına bu mukaddes şehirlerimize, siyonist işgalcilerin Kudüs"te yapamadıkları tahribat gerçekleştirilmiştir. Biz, Müslümanlar Siyonizmin işgali altındaki, Kudüs"e bakıp, Haremeyn-i Şerîfeyn"in, Mekke ve Medine"nin bu halinden utanmalıyız.

10 yıl önce
Haremeyn-i Şerîfeyn"in geleceği ve Kudüs-2
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî