|
Bir Klasik Urfa Hikâyesi… Yoksa Shakespeare Müslüman mıydı?
Birbirine kin ve nefreti bitmek bilmeyen iki ailenin- Capulet'ler ve Montague'ler- arasında kan davası girmişti. Bu nefret sarmalının ortasında, Montaguelerden Romeo, rahibe Rosaline'ye âşık olmuştu. Ama Rosaline rahibe bir genç kız olduğu için Romeo, ona bir türlü açılamıyordu. O, çılgınca sevdiği kıza kavuşamamanın ıstırabını yaşarken, bir gün arkadaşı Benvolio, yakın bir zamanda Capulet'lerin bir şöleni olacağını ve orada Rosaline'i görebileceği haberini verdi.

Tüm davetlilerin maskeleriyle katıldığı şölende Romeo'nun tanınma ihtimali de ortadan kalkmıştı. O, şölen alanına girer girmez gözleriyle tüm davetlileri inceledi, Rosaline'i aramaya başladı. Ancak olaylar farklı gelişmişti. Kuğular gibi dans eden başka bir kız-Juliet- Romeo'nun tüm dikkatini üzerine çekmiş, adeta aklını almıştı. Juliet de genç adamı görünce gözlerini alamadı. Böylelikle kader ağlarını farklı bir yönde örmüş, iki düşman ailenin çocukları birbirlerine çarpılmıştı.

Romeo'nun şölendeki ilk talihsizliği, Juliet'in kuzeni Tybalt'ın onu tanıması olmuştu. Sonrasında trajedinin hiç kapanmayacak olan perdesi açılıvermişti. Tybalt; Romeo'yu düelloya davet etmiş, Romeo da düello neticesinde onu öldürmüştü. Olay çok kısa sürede hemen herkes tarafından duyulunca Prens, Romeo'yu sürgüne yollamıştı.

Bu arada Juliet'in ailesi onu, Paris adında soylu bir adam ile evlendirmek istiyordu. Evlilik kararı verilir, merasim hazırlıkları olağanca hızıyla başlar. Juliet, hiç sevmediği bir adamla evlenmek istemiyordu. En uygun olduğu bir anda Romeo hakkında bilgi edinebilmek için Rahip Lawrence'e gider. Rahip Lawrence, ona Romeo'ya kavuşmak için bir umudu olduğunu söyler; Lawrence, genç kızı iki gün ölü olarak gösterecek bir ilacının olduğunu ve bu evlilikten ancak bu şekilde kurtulabileceğini anlatır. Juliet, bu teklifi hemen kabul eder. Rahip, Juliet'le planladıkları gibi, Romeo'ya da bunları anlatan bir mektup yazar; ancak bu mektup ona zamanında ulaşmaz.

Romeo, Juliet'in evleneceğini duyunca çıldırmış bir şekilde Verona'ya geri döner. Ne yazık ki Juliet, ilacı içtiğinde, Romeo da onun öldüğünü zannederek ölmek isteyip bir zehir içer ve ölür. Juliet kendisine geldiğinde Romeo'nun öldüğünü; ancak kendisinin sağ kaldığını öğrenir ve Romeo'nun hançeriyle kendisini öldürür. Sonuçta aşk, ölümü göze almış ve genç âşıklar ölmüştü.

Romeo ve Juliet sevip de kavuşamayanların hikâyesiydi aslında ve bu hikaye oldukça tanıdıktı. Hatta hikâyenin Urfa'da yaşanma ihtimali, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanma ihtimalinden daha fazlaydı. Peki, bu şaheseri ortaya çıkaran William Shakespeare Urfalı olabilir miydi? Durun hemen gülmeyin… Olabilir; zira William Shakespeare'ın gerçek kişiliğine ilişkin rivayetleri duyunca siz de aynı kanıya kapılabilirsiniz.

Öncelikle William Shakespeare adında biri hiç yaşamamış mıydı? Sorunun cevabına ilişkin pek çok komplo teorisinin havada uçuştuğunu belirtelim. Klasik hikâyeye göre, William Shakespeare 23 Nisan 1564'te Stratford'ta doğan ve 23 Nisan 1616'da ölen bir kasap çırağıydı. İşte bu yüzden, Sigmund Freud'a göre 29.000 farklı kelime kullanarak çok sayıda oyun ve şiir yazması mümkün değildi.

O halde Wiliam Shakespeare gerçekte kimdi? Bu konuda onlarca iddia biliniyor. İlki onun De Vere adındaki 17. Oxford Kontu olduğu ve oyunları dayısıyla birlikte yazdığıydı; zira neredeyse tüm oyunların şato, saray vb. aristokrat mekânlarda geçmesi ve De Vere 1604'teki ölümünden sonra hiçbir Shakespeare oyununun yazılmamış olması buna en büyük dayanak kabul ediliyor.

Shakespeare İrlandalılara göre İrlandalı Patrick O'Toole, İtalyanlara göre Crollelanza, Hintlilere ve Özbeklere göre Şeyh Pir'di. Hatta Özbekler, iddialarını bir adım daha ileri götürerek Shakespeare'in gizli Müslüman olduğunu iddia etmişti.

En sansasyonel iddia ise, 1989 yılında Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'den gelmişti. Ona göre Shakespeare köken olarak aslen Basra körfezinden olan İngiltere'de yaşayan Şeyh El-Zubeyir adında bir Arap'tı. Kalın dudakları, sakalları onun Arap ve Müslüman olduğuna işaret ediyordu.

Tasavvuf konusunda uzman isim olan Martin Lings'in de Shakespeare'in Müslüman olabileceğine dair görüşü, iddialara yeni bir boyut kazandırdı. Ona göre, Shakespeare, oyunlarında sûfi düşüncenin izlerini arıyor ve Kral Lear'daki Edgar'ın yolculuğunun sûfilerin gerçeği arayan yolculuğuyla aynı olduğunu belirtiyordu.

Shakespeare'e dair komplo teorileri hâlâ popüler… İrlandalı, Arap, Hint, Özbek veya İngiliz olduğunu iddia edenler hala bulunuyor. Herkesin kendine göre bir açıklaması varken bizim de kendimize ilişkin basit bir önermemiz var. Romeo ve Juliet, klasik bir Urfa hikâyesi; ama bunu Shakespeare yazınca şaheser oluyor. Karakterlerin isimlerini ve hikâyenin yaşandığı mekanı değiştirdiğimizde bütün gizemin kolayca çözüldüğünü siz de göreceksiniz.
#Urfa
#Shakespeare
#Müslüman
8 yıl önce
Bir Klasik Urfa Hikâyesi… Yoksa Shakespeare Müslüman mıydı?
2024 yılı birinci çeyrek dönemde ekonomik büyüme
Toplu sözleşme metnindeki sınavsız alımlara ilişkin acı gerçekler ya da acınası halimiz
Suriye, seçimler, Gazze Herkesin konumunu doğru belirlemesi gereken yerde
Geliyorum diyen tehlike: Arz-ı mev’ud safsatası ve Türkiye’nin parçalanan haritası 
Bir nostalji olarak Gezi