|
Bir milli direniş hikayesi

Herkes gibi olacaklardan habersiz bir şekilde kafede oturuyoruz. Birden arkadaşımın telefonu çalıyor ve telefonda konuştukça rengi değişiyor, gözleri büyüyor. Sonra telefonu kapatıp bize dönerek: “Boğaziçi köprüsünde asker ve polis çatışıyormuş abiler” diyor.



O esnada olayı idrak etmeye çalışıyoruz. Birden üzerimizden alçak uçuş yapan F16'lar geçiyor. Durum net olmasa da çok büyük bir sıkıntının mevcut olduğunu anlıyoruz. Çaresiz bir şekilde geçen uçakları saymaya başlıyoruz. 26 dakika içinde 31 tane F16 uçuşu sayabiliyorum.



Bir şeyler yapmak gerekiyor; fakat elimiz kolumuz bir anda bağlanıyor. Darbe sözü geçiyor, olacaklar tecrübeyle de az çok anlaşılıyor. Kendimizi meydanlara atıyoruz. Araçlarımıza binip meclisin yolunu tutuyoruz. Biz giderken meclisi bombalıyorlar. Yol birden kapanıyor, geçiş imkansız olunca rotayı diğer meydanlara çeviriyoruz. Bir müddet orada bekliyoruz; ama daha çok şey yapmak geçiyor içimizden. Bu arada, Gölbaşı'nda askeri darbeye karşı hazırlanan Özel Harekat Daire Başkanlığına bomba atıldığını öğreniyoruz. Her yerde insanlar Cumhurbaşkanının davetiyle meydanlara dolduruyor. Bombalar, ambulans sesleri, çığlık çığlığa koşuşturan insanlar…



İstanbul'da darbe girişimine karşı direnen halkın tankların altında ezildiği ve tarandığı haberi geliyor. Hemen sonrasında Genelkurmayın önünde toplanan milletin tarandığı haberleri… Her şey o kadar yakınımızda gelişiyor ki…



Araç konvoyuyla Ankara Esenboğa havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Yolda sala ve ezan sesleri duyuluyor. İnsanın içi ürperiyor, gözleri doluyor. Tekbirler eşliğinde herkes kendi partisinin işaretini yapıyor; ama hedef bir. Herkes milletini, devletini, devletinin şerefini kurtarmak için tek yürek oluyor. Bu amaç birliği, bu mücadele ortaklığı ve inancı umutlarımızı yeşertiyor. Her yaştan ve her kesimden insan bir arada. Yaşlılar, gençler, anne, baba, çocuklar… Yani herkes orada…



Ankara'dan İstanbul, İzmir, Bingöl, Denizli'ye, Bayburt'tan Eskişehir, Diyarbakır, Rize'ye Hatay'a kadar küçük büyük fark etmeksizin Türkiye'nin her şehrinden direniş haberleri geliyor. İş makineleriyle havaalanlarının önünü kapatan da var, ekinleri yakarak darbe yanlısı uçakların kalkışını engellemeye çalışan yiğit köylüler de. Ülkemin her tarafından şerefli insanlar, bir savaşı, istiklal savaşını başlatarak darbe girişimine karşı koyuyor. Sadece direniş var, birlik var. Karşılarında ise kendi halkına bombalamaktan, taramaktan çekinmeyen şuursuz bir kitle.



Bu manzara karşısında zihnimden sürekli iki cümleyi tekrar ediyorum: Belki de ömrümüzün en büyük anlarından birini yaşıyoruz. Bu millet çok şerefli...



Gece ilerliyor, direniş devam ediyor. Millet kazanacak biliyoruz. Nitekim de öyle oluyor, milli birlik kazanıyor. Bu öyle bir direniş ki yüzde 50'nin değil bütünlüğün direnişi…



Direniş zaferi, zafer de moralimizi yerine getiriyor ama hala yapılacak çok şey var önümüzde. Şimdi sıra darbeci ve onun taraftarlarına, destekçilerine hadlerini bildirmekte. Zira gün intikam günüdür, gün hesap sorma günüdür. Elbette bu yalnız darbeci askerlerden hesap sormak değildir.



Medya veya sosyal medya yoluyla darbeye destek veren veya destek imasında bulunanlardan, görev alanı ne olursa olsun bulundukları kurumlarda paralel şebekelere yönelik hiçbir eyleme girmeyen üst düzey bürokratlardan, ortamı koklayıp gecenin ilerleyen saatlerine kadar görüş beyanında bulunmayandan hesap sorma günüdür.



Bakmayın siz darbecilerin ve darbe yanlılarının vicdan hassasiyeti gösterdiklerine, kaybettiler diye bunu yapıyorlar. Unutmayın, darbeci askerler başarıya ulaşmış olsaydı, muhakkak ki gözleri dönmüş bir şekilde cesetlerimiz üzerinde tepinirlerdi.



Kolay değil. Şehirlerimiz bombalandı, tanklarla cesetlerimiz çiğnendi, kardeşlerimiz silahlarla tarandı. Elbette olanlar bizi yıldırmadı. Cesaretle direndik ve bu savaşı kazandık. Kazanırken de tek bir talan yahut yağma olayı yaşanmadı. İtidalli ve vicdanlı bir şekilde şerefimizi koruduk ve canımız, kanımız pahasına da olsa intikamımızı aldık. İşte, böylelikle zulme karşı tek millet olduk.


#15 Temmuz
#darbe
#Muhammed Berdibek
8 yıl önce
Bir milli direniş hikayesi
ABD-İran anlaşmasının gizli maddeleri
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile