|
Aşağıdakilerden hangisi doğru? a) Bu ülkede yaşanmaz. b) Bu ülkede umut var.

Türk Sineması"nda Türkiye ve Türklerin sunumuna ilişkin yazımdan [1 Mart] sonra, etkileyici bir mektup aldım.

Mimar Sinan Üniversitesi Müzikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülper Refiğ"den.

Ünlü yazar-yönetmen Halit Refiğ"in [1934-2009] eşi olan Gülper hocanın mektubu, sinema hakkında bir ders niteliğinde.

Bugün, köşemi, bu değerli piyanist ve akademisyenin sözlerine tahsis ediyorum. [M.M.]

PROF. DR. GÜLPER REFİĞ"İN MEKTUBU

Eşim Halit Refiğ, Sinoplu Diogenes gibi elinde fenerle iyi yönetmen, iyi film arardı.

Yavuz Turgul"un Muhsin Bey filmini büyük heyecanla izlemiştik.

Son senelerde ise Yılmaz Erdoğan"ın filmleri bizi çok etkiledi.

Mahsun Kırmızıgül"ün sinemacı olarak tutturduğu yön ve seviye de hayret ve sevinç vericiydi.

***

Halit Refiğ, Ulusal Sinema Kavgası kitabında sinemamızın acıklı macerasını detaylı olarak anlattı.

Batıcı-Solcu entelektüel camiamız, Batı"yı ve Sol"u yanlış anlamıştı.

İşin aslını öğrenmeye de hiç niyetli değildi.

Eşim, bir Türk Sineması oluşturulması derdindeydi.

Medyanın prim vermek şöyle dursun, feci şekilde karaladığı Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz gibi ustaların eserlerine sahip çıkıyordu.

Batı"nın politik hegemonyası ile kültür ve sanat alanındaki hakimiyeti arasındaki münasebetten söz ediyordu.

***

Her insan gibi sanatçı da öncelikle kendi vicdanına karşı sorumludur.

Sanatçılar her zaman haksızlığa, adaletsizliğe, zulme karşı durmalıdırlar.

Bilgi ve bilinç noksanlığı ile ego şişkinliğinden kaynaklanan yanılgılar sanatçı vicdanını köreltir.

Oysa sanatın özünde vicdan ile bilincin birlikteliği yer alır.

***

20. Yüzyıl itibariyle, bir ülkenin, toplumun yükselişi ile sinemasının yükselişi doğru orantılı hale gelmiştir.

Haliyle, yabancılar sizin yurdunuzu, insanınızı, kültürünüzü filmlerinizle tanır.

Sinemanız ülkenizi, toplumunuzu dünyaya takdim eder.

Hangi filmlerinizin, ne tür hikayelerinizin uluslararası arenada öne geçtiği, yaygınlık kazandığı çok önemlidir.

***

Dolayısıyla dünyada söz sahibi devletler, özellikle sinema eksenli bir ulusal kültür politikası uyguluyorlar.

Kendi ülke ve toplumlarının olumlu algılanmasını gözetiyorlar.

Bunu hem prestij inşası, hem de gelecekte doğacak iyileşme ve kazançlara yönelik bir yatırım olarak tasarlıyorlar.

***

Bir toplum "tam da filmlerdeki gibi" olmayabilir.

Hatta bu genellikle ne gerekli, ne de mümkündür.

Gelgelelim, filmler, yalnızca hikaye anlatmakla kalmaz, çoğu zaman bireylere, toplumlara (bilinçli veya bilinçsizce) bir ufuk işaret eder.

***

ABD, Hollywood"un yansıttığı gibi gerçekte de bir rüyalar ülkesi midir?

Asla.

Fakat ABD"nin sadece imajı değil, mevcut gücü de sinemasına çok şey borçludur.

***

Uluslararası festivallerde, güçlenmeye aday ülkelerin zaaflarını öne çıkaran, hatta abartan filmler ödüllendiriliyor.

Bu, aslında büyük devletlerin kültür politikasının bir uzantısıdır.

Yani kendi filmleri arasında, ülkelerinin imajını parlatan filmlere ödül verirler.

Yabancı filmlere gelince, küçük hikayeleri, kaba bir özeleştiri niteliği taşıyan, heyecansız, duygusuz; seyircinin hiç sevmediği filmleri hikayeleri seçip ödüllendirirler.

Bu durum aşikardır. Anlaşılmayacak bir yönü yoktur.

***

Sanatçılar, sadece vicdanlı değil, aynı zamanda bilinçli olmalıdır.

Vicdanlı bilinçsizler ile bilinçli vicdansızların mücadelesi; Türk Sineması"na ve Türkiye"ye zarar veriyor.

Türkiye"ye bakınca "Bu ülkede yaşanmaz" diyenlerin sayısı artıyor.

Halbuki, Türk filmleri, insanlara "Bu ülkede umut var" dedirtmelidir.

11 yıl önce
Aşağıdakilerden hangisi doğru? a) Bu ülkede yaşanmaz. b) Bu ülkede umut var.
Mürşitsiz olur mu?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit