|
Parlamenter demokrasi

Roger Garaudy''nin hatıralarını okuyorum. (Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum. Çev. Cemal Aydın. Türk Edebiyatı Vakfı Yay. Nisan 2005.) Uzun bir ömür süren ünlü düşünür ve siyaset adamının hayat hikâyesi ibretli sahnelerle dolu. Herkese tavsiye ederken güzel tercümesinden dolayı Cemal Aydın''ı ve bu yayım için Türk Edebiyatı Vakfı''nı tebrik ediyorum.

Eserdeki bölüm başlıklarından biri şu: “Parlamento''da Kaybedilmiş On Dört Yıl-1945/1962” Garaudy, bu bölümde “Parlamenter Demokrasi”nin ne menem bir şey olduğunu dile getiren bazı notlar aktarıyor. Bunlardan ikisini ibret-i âlem için naklediyorum:

“Parlamento''da yaşadığım yüzlerce hayal kırıcı ve gülünç tecrübe arasından çok manidar olan birini anlatacağım: 1956 Ekim ayının 30''unu 31''ine bağlayan gece Meclis salonundaki söylentiler, (Nâsır''ın Süveyş Kanalı''nı millileştirmesi sonrası) İsrail''in Sina Yarımadası''na yaptığı saldırının ardından Fransa ile İngiltere''nin İsrail''le birlikte bir müdahaleye hazırlandığı endişesini doğuruyor. O sıralar Meclis Başkan Yardımcısı''yım. Vahim sonuçlara, tehlikelere yol açacak bu teşebbüsten endişelenerek, koridorda Dışişleri Komisyonu Başkanı Daniel Mayer''i buluyor ve soruyorum: “Bu çılgınlıktan haberin var mı?”

Susuşu kaygımı doğruluyor:

-Mani olmak gerek. Hemen bu gece komisyonu toplamalısın...

Kolumdan tutuyor:

-Deniz filomuz yola çıkalı iki saat oldu...

Ülkemizin Üçüncü Dünya Ülkelerindeki imajı bu çılgınlık yüzünden mahvoluyor. Beş gün sonra, suç ortaklarını geri dönmeye mecbur eden Amerika ve Sovyetler''in çifte ültimatomuyla iyice aşağılanıyoruz. Askerlerimizin ve denizcilerimizin hayatıyla oynanıyor. Bütün bunlar milletin temsilcilerine danışılmadan, bilgi dahi verilmeden gizlice plânlanıp kararlaştırıldı.

Tarım Bakanlığı bütçesine ayrılan bir oturumdan sembolik bir hatıra. Kuyruklu tören kıyafetimle Meclis Başkanlığı koltuğundayım. Salonda yirmi kadar milletvekili var. Söz almak için on beş kişinin adı kayıtlı. Yardımcı genel sekretere sesleniyorum:

-Büyük ihtimalle gece on ikiye kadar bitiririz.

İlk hatibe söz veriyorum ve her ihtimale karşı Meclis kütüphanesinden Hegel''in Mantık eserinin getirilmesini istiyorum, çünkü o sıralar Hegel üzerine Dieu est mort/Tanrı öldü adlı kitabımı hazırlıyorum.

Büyük bir bardak süt getirtiyorum. Eure bölgesi süt ürünleri lehinde söz almaya hazırlanan Mendès-France oturduğu sıradan bana iki parmağıyla alkış işareti yapıyor.

Sabahın 1''inde genel sekretere soruyorum:

-Kaç konuşmacı kaldı?

-Sayın Başkan, kayıtlı yirmi üç kişi.

Tekrar Hegel''e gömülürken konuşmak için kaydedilen rakamları yüksek sesle bağırıyorum:

-Müzakerenin açılışında on beş. On biri daha önce konuştu. Şimdi de yirmi beş yeni konuşmacı adayı. Beyler buna Hegel''in “fena sonsuzu” derler.

Birkaç nazikane gülüşme ve defileye devam. Fransa''nın tarımla uğraşan bütün vilâyetlerinde yarın mahallî gazeteler, Lot-et-Garonne''un tütün ekicilerinin veya Hérault''nun içki imâlatçılarının ateşli savunucuları olan kendi milletvekillerinin bu -etkili (!)- konuşmalarından geniş bölümler yayınlayacaklar.”

٪d سنوات قبل
Parlamenter demokrasi
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu