|
Tarihin kokusu

Hergün oradan geçiyorum. Köprülü Kütüphanesi''nin önünden. Kuruluş tarihi 1661. Küçümen kütüphane yapıldığı günden bu yana nasılsa öyle duruyor. Kimbilir neler gördü, neler. Bir cephesi Boyacı Ahmet Sokağı''na bakıyor. Gelen arabalar tam o noktadan tramvay caddesini aşarak karşıya geçiyorlar. Biz de kırmızı yandığında haliyle duruyoruz.

Bu minik bekleme anında galiba gece yağan yağmur etkisiyle çınar yapraklarından, kütüphane bahçesindeki çiçek ve çimenlerden, azman ortancalardan ne bileyim bir yerlerden gelen harika bir koku duyuluyor. Kekik desen değil, nane desen değil, reyhan desen değil nedir bu koku?

Yıllar önce dayanamayıp içeri girerek müstahdeme sormuştum. Bilmiyor.

O kapı önündeki camlı bölmede ayaküstü karşılıklı konuşurken kütüphanenin tek ve tenha salonuna bakmıştım.

Burada yazma eserler var, dolayısıyla müşterisi yok denecek kadar azdır. İçeriye girerseniz bütün sesler susar. O yıpranmış koca deri ciltli yazmaların harfleri arasından tarihin mırıltısını duyarsınız. Âşina olanlar ne dediğini anlar.

Anlayanlar bu dünyadan çıkar, öteki âleme geçer. Tarih böyledir. Sizi ''Bir varmış-bir yokmuş''a götürür. Masal''a değil, insanoğlunun faniliğine. Fenayı anlarsanız hakikate yaklaşırsınız. Tam elinizi uzatıp dokunacakken tramvay caddesinden bir ambulans geçer, siren sesi ile silkinirsiniz.

O günkü mesai bitti, kalkın artık.

Dışarıda şıkır şıkır bir güneş. Kütüphanenin ardından pembe-beyaz boyalı, ikinci katına merdivenle çıkılan harika bir meşruta var. Antika porselenler gibi. Muhteşem bir çitlembik ağacının gölgesinde yaşıyor.

Fotoğraf sanatçısı sevgili Halit Ömer Camcı''ya şu ağacın bir resmini çek demiştim. Ama fonda mutlaka gökyüzü olsun.

Bir kuş ötüyor.

Hemen kulak kabartıyorum.

Saka besledim ben. Kanarya, florya, bülbül gibi ötücülerin seslerini tanırım. Taşralıyım, bozkırın boz kuşlarının, tarla kuşlarının seslerini bilirim. Yaklaşıp dikkat kesildim. Çitlenbiğin yaprakları arasında küçük bir kıpırtı. Gördüm onu. Göğsü kınalı bir kuş. Bu bir kır kuşu. Ama tanıyamadım. Kesik kesik ötüyor. Yolunu şaşırıp şehrin apartman ormanına düşmüş. Belki bu yüzden feryat ediyor. Ama feryadına cevap gelmiyor. Uç sevgili kuş. Çek git buralardan, benim gibi sıkışıp kalma.

Kütüphanenin az ilerisinde rahmetli Prof. Emin Barın''ın cilt atelyesi vardı. Emin Hoca hem cilt ustası, hem hattat, hem öğretim üyesi idi.

12 yıl önce
Tarihin kokusu
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri