|
Paradigmalarımızı gözden geçirmek

Paradigmalarımızı gözden geçirerek ortak bir güç yaratalım. Bu sinerji bizi öyle yükseklere götürür ki o manzarayı birlikte seyretmekten mutluluk duyarız.

Bilim tarihçisi Thomas Kuhn paradigmayı en genel teori, bir fikir ve kanılar iklimi, fazla tartışmaya gerek görülmeyen açık seçik görüşler bütünü olarak tanımlıyordu.

Mesela Kepler''e gelinceye kadar astronomi alanında temel paradigma dünya-merkezlilik idi. Batlamyus''dan (Ptolemy) intikal eden bu görüşe göre, dünya evrenin merkezi idi; diğer gezegenler onun çevresinde uygun biçimde konum almışlardı.

Kepler, güneş-merkezlilik fikrini ortaya attı. Bu yeni bir paradigmanın oluşmasına yol açtı. O gün bugündür, dünya dahil bütün gök cisimlerinin güneşin çevresinde döndüklerini varsayarız. Belki günün birinde bu paradigma da yerini daha ''işe yarar'', daha açıklama gücü yüksek başka bir paradigmaya bırakır.

Acaba paradigma kavramı işletme dünyasında nasıl bir anlam taşıyor? Başlıca çağrışımları neler? Yönetim biliminde zaman zaman bir takım kavramların sürükleyici rol oynadıklarını görüyoruz:

Strateji, liderlik, yetkilendirme, değişim mühendisliği, kaizen.. gibi. Bu yazıda yönetim bilimcilerin değil, bizzat işletme dünyasının içindeki bir sesi size ulaştırmaya çalışacağım.

Dedem "baş-ol" dedi

Paradigma Hakan son derece gayretli ve esnek bir pazarlama yöneticisidir. Dedesi kendisine insanlara ''Baş ol!'' dediği için, o da seçkin bir ihracat şirketinin pazarlama bölümüne baş olmuştur.

İşte Hakan''ın paradigmatik görüşlerinden bir demet. Yazı, çalıştığı işletmenin kültür bülteninde yayımlanmıştır. Reklama girmemesi için şirket adını mahfuz tutuyorum.

İşlerimizi hep son dakikaya bırakmak ve son anda çözümler üretmeye çalışmak, birçoğunuz gibi benim de problemim. Bu yazıyı son gün yazdım. Belki bir haftaya yaymış olsaydım daha rahat olacaktım. Neyse, sizleri sıkacak şeyler yazmak istemiyorum.

Ortak problemlerimizden bahsedip, onları birlikte nasıl çözebileceğimize dair fikirler sunmaya çalışacağım.

Geçenlerde aklıma şirketimizin Merter''deki eski binası ve oradaki günlerim geldi ve bu düşünce beni işyerinde ne kadar zaman geçirdiğimiz sorusuyla karşı karşıya bıraktı. Gördüm ki hayatımızın en az yarısını işyerimizde geçiriyoruz. Bizim için öyle de, başkaları için farklı mı?

Hayır, tabii ki insanların çoğu için geçerli bu. Ama kimisi bunu mutlu bir şekilde geçiriyor, kimisi de mutsuz. İşte benim size anlatmak istediklerim bununla ilgili.

Bir kitap okumuştum ve orada PARADİGMA diye bir şeyden bahsediyordu. Paradigma kabaca insanların aynı olaylar karşısındaki farklı tepki ve algılamaları olarak anlatılabilir.

Mesela yazarın verdiği örnekte bir adam trene biniyor, orada birkaç çocuğu olan bir adam yanına oturuyor, fakat adamın çocukları çok gürültü yapıyor ve etrafı rahatsız ediyor.

Kahramanımız yanındaki adamı çocuklarına göz kulak olması hususunda uyarıyor. Çocukların babası ise "Şimdi hastaneden geliyoruz, annelerini kaybettik, o nedenle onlara ne söyleyeceğimi bilemiyorum" diyor.

Bir anda insanın olaya bakış açısı değişiyor ve o adama nasıl yardımcı olunabiliri düşünmeye başlıyorsunuz. İşte paradigma bu, yani baştan sizi rahatsız eden birşeyin içeriğini öğrendiğinizde, sizi rahatsız etmeyi bırakın, tamamen farklı şeyler hissetmenizi sağlayabileceği.

Yani olaylara bakış açımızda, olayları görmek isteyiş şeklimiz çok önemli.

İş ortamını oluşturalım

Bu açıklamadan sonra yine konumuza dönelim. İşimizde geçirdiğimiz zamanı ne şekilde değerlendirmeliyiz, mutlu olmak için neler yapmalıyız, çalıştığımız ortamı ne gözle görmeliyiz?

Bu gibi soruları sormalıyız kendimize. Sanki evimizde yapılması gerekenleri tasarlıyormuşuz gibi istek ve şikayetlerimizi çok açıklıkla ve samimiyetle departman sorumlularına iletmeliyiz ki en azından mutlu olabileceğimiz iş ortamını kendi çabamızla oluşturmuş olalım.

Hayatımızın yarısının geçtiği ortamı hem kendimiz hem müşterilerimiz hem de işveren açısından Mutluluk veren bir elektrikle dolduralım ve bundan bizler de nasibimizi alalım.

Mutlu olmak elimizde

Paradigmalarımızı gözden geçirerek ortak bir güç yaratalım. Bu sinerji bizi öyle yükseklere, öyle bakir yerlere götürür ki o manzarayı birlikte seyretmekten ve kimsenin tırmanamadığı tepelere çıkmaktan çok büyük mutluluk ve gurur duyarız.

Hayatımızın çalışarak geçirdiğimiz kısmında böylece başarıyla karşılaşırız. Başarı mutluluğun anahtarıdır, mutluluk da başarının meyvesi.

Başarılı olmak için elimizden geleni yapalım, göreceğiz ki her türlü imkan bununla birlikte bize gelecektir. En önemlisi de hayatımızın yarısını mutlu geçirme şansına sahip olacağız.

Bu bakımdan, biraz da kendimizi düşünelim, hayatımızın işte geçen yarısını düşünelim ve mutluluğu burada bulalım.

Hemen şimdi, ertelemeden düşünmeye başlayalım işimizi daha iyi nasıl yaparız, nasıl başarılı oluruz, nasıl en iyi oluruz, nasıl daha mutlu oluruz.. diye. Hepinize başarılar.

Paradigma Hakan,

Başarı Gönüllüsü.

23 yıl önce
Paradigmalarımızı gözden geçirmek
Anadolu insanı
Gezi Parkı’ndan muhafazakâr muhaliflere
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı