|

Yelkenlerini şişirmiş beyaz gemiler bulutların üzerinden geçiyor. Sen buraları tanıyorsun. Çok gezdin bu dağlarda. İşte Çatalkaya. Bu da meşe palamudu.

Aşağıya inersen, kuşburnular, karamuklar, yarpuzlar. Duru Dere’nin sesi. Uzanıp kara toprağa, yıldız sayarak bu sesi dinlerdiniz. Yarın olacak mı derdiniz?



Tepede bir bayrak, ancak. Senin rüzgârınla dalgalanacak. Onlar geçiyor bulutlardan. Ormanlardan ve göllerden. Çocukların gamze çukurlarından. Arkalarında şereften bir iz. Birlikte cennete ağıyorlar.

Sen uyu. Yum kara gözlerini ve uyu. Yakana Kaçkar Dağları’ndan kaçmış mavi bir mine takacağım, yani unutma beni.

Bu kafiye merakıyla ne yapacaksın? Bir destan mı yazacaksın? Bak yine kafiye. Takılma buna, ölüme alışmış olanların nesi kalmıştır geriye?

Duru Dere bir tuhaf. İnce bir kan beyaz çakılların üzerinden geçiyor. Kan kayadan damla damla düşerken dalgın gözlerinden neler geçiyor?

Zırhlı araçlar, konvoylar, arkadaşlar, kara gece, karavana ve nöbet.

İnsan namlunun önünde büyüleniyor. Düşmanı görmeyip mermiye yöneliyor. Belki bu yüzden ölmüyor.

Bu destanı sen yazma, bırak. Bırak şahitler anlatsın. Akçakavaklar, dağ gülleri, kayalardan kılıç gibi inen gölgeler, kamışların türküsü.

Yelkenlerini şişirmiş beyaz gemiler bulutların üzerinden geçiyor. Bu türkü dalga dalga vatana yayılıyor. Ama söylendi. Ölüme alışmaktan daha korkunç birşey yok dendi.

Kanlı dere kan akar.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Yakmıyor ama. Tıpkı Hz. İbrahim’i yakmadığı gibi.

#Kafiye
#Beyaz
6 yıl önce
Beyaz
İnsan: Yaratılanın en şereflisi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?