|
Çağdaş Babil Kuleleri

İnsanlığın tarihi boyunca, ürün, hizmet ve bilgi üretmenin gizemli ve karmaşık bir dili olmuştur. Üretimin tarihi, insanlığın tarihiyle başlar. İnsanların olduğu yerde pazar, pazarın olduğu yerde de üretim vardır. Üretim ile tüketim arasındaki ilişkileri bilen, pazarın olduğu kadar hayatın dilini de bilir. Hayatı üretmesini bilenler yaşanır kılarlar.

Dünyanın her ülkesinde toplumun bütün kesimleri iyilikleri özendirir, kötülükleri önlemeye çalışırlarsa, insanların üretim gücü yeni boyutlar kazanır. Pazarda günün aydınlığında, insanlar ne kadar özgür olurlarsa, üretim güçleri de o kadar büyük olur. Üretimin dili, insanlığın ortak dilidir. Babil Kulesi''nde olduğu gibi, ortak dillerini yitirenler, birbirleriyle savaşırlar.

Kutsal kitaplarda Babil Kulesi''nin öyküsü anlatılır. Ademoğluları tarihlerinin bir döneminde, ortak bir dil konuşuyorlardı. Ortak dil, onlara öylesine bir güç verdi ki, büyük bir grura kapılarak, imkansızı gerçekleştirmenin peşine düştüler. Onlar, kendilerini cennet''e ulaştıracak bir kule yapmaya kalkıştılar. Göklere meydan okurcasına Babil Kulesi''nin inşasına başladılar.

Göklere meydan okuyanlar, güven üzerinde güç olduğunu görmedikleri için, ortak dillerini yitirdiler. Allah onların ortak dillerini öylesine bir farklılaştırdı ki, hiç kimse birbirinin ne dediğini ve ne yaptığını anlayamaz oldu. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen, insanlık hala birbirini anlayamıyor. Çağdaş dünya, bir olan ana dilini yitirdi, ancak üretimin ortak dilini yakaladı.

İnsanlığın ana dilini unutan Batı dünyası, başta New York olmak üzere, bütün şehirlerini, göklere isyan edercesine yükselen göndelenlerle donattı. Gökdelenler, çağdaş dünyanın yeni Babbil kuleleridir. Bütün dünya şehirleri New York''u izliyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, her şehir, Babil Kulelelerinin daha yükseğini yapmak için, birbiriyle, kıran kırana yarışıyor.

Üretimin ortak dilini yakalayan, Batı dünyasının insanlığa bıraktığı iki büyük mirasın, biri yeni Babil Kuleleri ise, diğeri de atom bombasıdır. Gökdelenler üretim coşkusunu, nükleer silahlar da hayatın anlamını dinamitlediler. Hayatın anlamını yitiren insanlık, üretim peşinde değil, rant peşinde koşuyor.

Atom bombasının denemesine katılan General Thomas Farrell, patlamanın yol açtığı “korkunç görültü”, sanki “Kıyamet gününün habercisiydi” diyerek, kendilerini Allah''ın gücünü denemeye kalkışmış zavallılar gibi hissettiklerini söylüyor.

Üretim coşkusu, hayatın anlamını, yakalamanın evrensel dilidir, onu yitiren herşeyini yitirir.

Hayat üretimle anlam kazanır ve yaşanır kılınır.

Üretim dili evrenseldir.

14 yıl önce
Çağdaş Babil Kuleleri
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu