|
Demirel, 28 Şubat ve Mugabe

75''lik Mugabe, bir dönem daha seçilmek için Zimbabwelilere siyasi rüşvet olarak beyazların çiftliklerini verdi. Ama, halk %55 ile Mugabe''nin tekrar cumhurbaşkanı seçilmesini red etti. Demirel, 28 Şubat, "ezelden ebede gidecek" demekte. Bu çerçeve içinde, istikrardan ziyade statükoyu temsil ediyor. TBMM''de milletvekilleri, Zimbabweliler kadar olamayacak mı?

Gündemdeki önemli konular bitip tükenmiyor. Başbakan Lionel Jospin''in "Hizbullah potu" bunlardan biri. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 28 Şubat''ın yıldönümü tartışmaları arasında olay kaynayıp gitti ama, esesında gelişmeler, ülkemizi de çok yakından ilgilendiriyordu.

Jospin''in potu

Lionel Jospin İsrail ziyareti sırasında, Lübnan''daki Hizbullah''tan terör örgütü diye bahsedince, Fransa birbirine girdi. İlk uyarıyı, o sırada yanında bulunan Fransız Dışişleri Bakanı yaptı ve gazete dedikodularına bakılırsa Başbakan''ın kulağına "Bizim dış politikamız böyle değil" diye fısıldadı.

Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da hop oturdu, hop kalktı. Lübnan siyasetinde yeri olan ve 12 milletvekiliyle temsil edilen Hizbullah''a bu şekilde cephe alınmasını tasvip etmediğini Jospin''e bildirdi.

Fransa, medeni bir ülke. Orada, demokrasi, ince ayar yapan tankların altında paspas edilmediği ve basın da, devlet ihalelerine göbekten bağlı olmadığı için, halkın gerçekleri öğrenme hakkında saygı duyuluyor.

Bizde ise, kavram kargaşasının ve isim benzerliğinin ardına sığınarak, kitleler aldatılıyor.

Nurettin Şirin

Meşhur Sincan olayındaki Hizbullah gösterisi, Lübnan''daki Hizbullah ile irtibatlıydı. Fransız Başbakanı''nın "terör örgütü" suçlamasından dolayı kıyametlerin koptuğu Hizbullah söz konusuydu. Sincan''da sergilenen oyun, Filistin topraklarının İsrail tarafından işgalini hedef alıyordu. Bir yer altı örgütünün propagandası yapılmıyordu.

Nitekim, Hizbullah''ın eski liderinin posterini temin edip böyle bir gösterinin hazırlanmasına destek verdiği için, 17.5 yıl hapis cezasına mahkûm olan Nurettin Şirin''in yargılanması sırasında, MİT''e sorulmuş ve istihbarat teşkilâtından Hizbullah''ın Türkiye''de bir yapılanması olmadığı cevabı gelmişti. Çünkü MİT, Lübnan Hizbullah''ının tek amacının İsrail işgali altındaki toprakları kurtarmak olduğunu ve çabalarını bu yöne teksif ettiğini biliyordu.

Türk Hizbullah''ı ortaya çıkınca, bizdeki cühelâ takımı, kıyameti kopardı: "Sincan''da tankların yürümesinin ne kadar haklı olduğunu anlaşıldı" dediler.

Oysa Türkiye''deki Hizbullah, Lübnan''daki ile hiç ilgisi olmayan, daha ziyade derin devlet ile ilişkilendirilebilecek sıra dışı bir terör örgütü idi.

Kısacası, Nurettin Şirin, konjonktürün kurbanı oldu.

28 Şubat konjonktürü

Bu konjonktürün adı 28 Şubat. Ama Demirel''e bakılırsa, 28 Şubat, geçici değil, ezelden ebede devam edecek olan bir süreç!

Şöyle diyor Cumhurbaşkanı: "Herkes, kendisini bu çerçevenin içinde bulduğu ve bu çerçeveyi zorlamadığı takdirde Türkiye''de barış olur."

Türk insanını 28 Şubat çerçevesinin içine sıkıştırıp, bunun adına da istikrar diyenler var.

Bence 28 Şubat çerçevesine Türk milleti yakışmıyor. Buna mukabil, sürecin sembol ismi haline gelen Demirel, bir dönem daha göreve gelmesi için o çerçeve içinde piyasaya sürülüyor.

28 Şubatta yakalanan sun''i istikrar, halkın değişim arzusunun önünü tıkayan statüko, Demirel sayesinde korunacak. Demirel, sıcak darbeyi önleyen, demokrasiyi aslanın ağzından alan kişi olarak kamuoyuna takdim ediliyor.

Demokrasi aslanın ağzında

"Türk demokrasisini aslanın ağzından aldıklarını" söyleyenleri, teslimiyetle uzlaşmayı karıştıran bu zihniyeti, 12 Eylül döneminde Demirel şöyle eleştiriyordu:

"Ne yapalım efendim. ''Aslanın ağzından Türk demokrasisini almaya çalışıyoruz'' diyenler olacaktır. Bu gibiler, hep ''ver, kurtul; teslim ol kurtul'' demişlerdir. Aslanı yaratan kendileridir. Milletin haklarını aslanın ağzına koyup, hakkını hak olmaktan çıkarıp, lütuf haline getiren kendileridir. Sonra da aslanın yelelerini okşayıp rol yapmaya kalkarlar. Adına akılcılık ve gerçekçilik derler. Hiçbir meselede mücadeleyi göze almazlar. Bu taifenin başardığı hiçbir işe rastlanmamıştır. Bunların bir kısmı münafıktır. Bir kısmı fâcirdir. (günahkâr, rezil, yalancı) Bir kısmı muhbirdir. Bir kısmı fâsıktır (fesat karıştıran... Allah''ın emirlerine uymayan) Mücadele bunlarla olmaz. El Münâfikun Suresinde ''Sen o münafıkları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, ne söylerse kulak verirsin. Sanki onlar direk olmuş kereste gibidir. Korkularından, her gürültüyü (askerin arkasından çıkan) kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlardan sakın. Allah onları kahretsin'' deniliyor."

Demirel''in bu cümlelerini, Zincirbozan mektuplarından aldım.

Demokrasiyi sınırlamak için asker korkusunu öne sürenleri kıyasıya eleştiriyordu, o vakitler.

Düşünce hürriyetinin sınırı

Şimdi ise, 28 Şubat MGK kararlarının takipçisi. Ona göre, İnsan Hakları Beyannamesi''nin 17''nci maddesi, "hak ve hürriyetler mevcut hürriyetleri tahrip için kullanılamaz" demekte.

Demirel, 28 Şubat''ın meşruiyetini işte bu 17''nci maddede buluyor.

Oysa düşünce ve örgütlenme hürriyetinin sınırları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nin içtihatıyla, AGİT kararlarıyla, Kopenhag kriterleriyle çizilmiş.

Dünya "Ben rejimi koruyorum" gerekçesiyle hak ve hürriyetlerin tehdit altına alınmasına göz yummuyor. Yumsaydı, Türkiye''nin hürriyet sınavında notunu sürekli kırmazdı.

Ölçü şu: Bir fikrin açıklanması, ciddi ve müşahhas, bir zarar meydana getiriyor mu? Mevcut, acil ya da önlenemez veya kaçınılamaz bir tehlikeye sebebiyet veriyor mu? Şiddeti mi teşvik ediyor?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''ne göre, sözleşmenin 10''uncu maddesinin sağladığı ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temel dayanak noktalarından, toplumun gelişmesinin ve her bireyin yeteneklerini geliştirmesinin temel şartlarından birini oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, sadece lehte olarak kabul edilen, zararsız, dikkate almağa değmez sayılan haber ve düşüncelere değil, aynı zamanda inciten, şaşırtan, rahatsız eden, şoke eden haber ve düşüncelere de uygulanmalıdır. Herkes için önemli olmasının yanı sıra, ifade özgürlüğü özellikle siyasi partiler ve onların aktif üyeleri için önemlidir. Çünkü siyasi partiler, seçmenlerini temsil eder, onların endişelerine dikkat çeker. Onların menfaatlerini savunur. Bu yüzden muhalefet partisi üyesi olan siyasetçilerin ifade özgürlüğüne müdahale edilmesi, Mahkeme tarafından daha yakından bir inceleme gerektirir. Bir mahkûmiyet kararı verildiği takdirde, bu kararın, demokratik toplumun gereklerine uyup uymadığına, gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığına, acil bir sosyal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığına bakılır.

Zimbabwe

Görüldüğü gibi, Batı standardı, kolay kolay 28 Şubat çerçevesine oturmuyor.

Ama, Demirel''i cumhurbaşkanı seçtirtmek için başlatılan çabalar, Zimbabwe''deki ölçüleri andırıyor.

Zimbabwe Cumhurbaşkanı, 75''lik Robert Mugabe, yeniden cumhurbaşkanı olmak için referanduma gitti. Çoğunluğunu zencilerin oluşturduğu halka, "Beyazların çiftliklerini ellerinden alıp, siyahlar arasında taksim edileceği" sözünü bile verdi. Referandum paketi içine, hem kendisinin tekrar seçilmesini koydu; hem de, beyazlara ait çiftliklerin siyahlara verileceği hükmünü yerleştirdi. Halk, tek bir pakette, her ikisini birlikte oyladı.

Zimbabweliler, %55 ile Mugabe''nin siyasi rüşvetini red ettiler. Mugabe''nin görev süresi uzamadı.

Sahi TBMM''de, milletvekilleri Zimbabwe''liler kadar olamayacak mı?

24 yıl önce
Demirel, 28 Şubat ve Mugabe
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu