|
Derin devlet ve Pinochet"ler

MHP "cesaret" dedi "esareti" tercih etti. Acaba, derin devletin elinde olduğu söylenen dosyalar mı ayak bağı? Ya yeniden ortaya çıkan faili meçhullere ne demeli? Zehra Vakfı Başkanı evinden alındı; kayıplara karıştı. Ondan hemen önce, Şafak Otomotiv''ten 4 kişi, Şehit Avcı ve Mehmet Kanlıbıçak kayboldu... Hizbullah''ı teşhis ettik ama Pinochet''ler kim?

Bir MHP''li dost ile konuşuyordum. Kendisi İstanbullu. Her ay MHP''nin bölge milletvekillerini toplayıp, onları topa tutuklarını söyledi. Hem de lâflarını hiç esirgemeden:

"Başörtüsü sorununu çözdünüz gerçekten! Nesrin Ünal''ın başörtüsünü Meclis''te çözüverdiniz... Şimdi, bakalım Apo işini nasıl çözeceksiniz?"

İlk geri adım

MHP''li milletvekilleri, anladığımız kadarıyla, tabanlarından hep olumsuz tepkiler alıyor. Süleyman Demirel''in Kemal Gürüz''ü YÖK Başkanlığı''na yeniden ataması, bardağı taşıran son damla oldu. Bir de Apo''yu taşıyacak güçleri kalmadı.

Aslında, ilk geri adım Nesrin Ünal''ın başını açmasıydı. O noktada MHP dayanabilseydi, bugün sürekli ricat eden bir duruma düşmezdi. Devlet Bahçeli''nin Osmaniye''deki çıkışı, vurgun yemişe dönen tabanlarına bir mesaj: "Biz elimizden geleni yapıyoruz; ilkelerimizi koruyoruz"

12 Ocak zirvesinden sonra muhtemelen Bahçeli, "hükûmetin diğer iki ortağını ikna edemedik" diye konuşacak. Sorumluluğu DSP ve Anap''ın omuzlarına bırakacak.

Yakan top Çankaya''da

En iyi çözümün, yakan topu Çankaya''ya göndermek olduğunu düşünüyor MHP. Konu Meclis''te müzakere edilecek; büyük ihtimalle karar, idamın infazı istikametinde çıkacak. Ama Demirel onaylamayacak.

Sorumluluk Demirel''in üzerinde kalacak. MHP''nin hesabı böyle.

Fakat ne Demirel bu oyuna gelir; ne de Ecevit Türkiye''nin istikbalini riske atar.

Başbakan, Apo''nun idam edilmemesi hususunda ısrarlı davranacaktır.

Kaldı ki, Öcalan''ın Türkiye''ye bazı şartlar dahilinde iade edildiği bir sır değil.

İlkay Çınar davası

Bu vesileyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nde görülen bir davayı hatırlatmak isterim.

Evet... Devlet Bahçeli''nin de belirttiği gibi, Türkiye, idam cezasını kaldıran 6''ncı ek protokolü imzalamadı.

Fakat meseleyi bu kadar basite indiremeyiz.

1991 yılında, İlkay Çınar adlı idam mahkûmu, -cezası infaz edilmediği, affa da uğramadığı için - "ölüm koridorunda beklemenin" bir tür işkence olduğu iddiasını ileri sürdü. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisini savunurken, "1984 Ekim ayından bu yana oluşan siyasi irade uyarınca, TBMM''nin idam cezalarını onaylamadığını" belirtti; böylece, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde bir nevi taahhütte bulundu.

Mahkeme, "1984''ten itibaren TBMM''nin, idam cezalarının yerine getirilmemesi konusunda, açık ve sürekli bir siyasi irade sergilediğine" dikkat çekti ve Türk Devleti''ni haklı gördü.

Geçmiş yıllarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nde Türkiye''yi savunan Prof. Bakır Çağlar''a göre, "Bu bir idam moratoryumudur ve Türkiye''yi bağlar. İdam kararı verilse bile infaz mümkün değildir."

Demek, mesele ek 6''ncı protokolle sınırlı tutulamaz.

12 Ocak zirvesi

Kanaatimizce, Devlet Bahçeli gene "ikna" olacak. Medya baronlarının yazdığı gibi "tam da işler rayına oturmuşken" ülkemizi, yeni bir istikrarsızlığın kucağına itmeyi elbette doğru bulmayacak.

Ama hep fedakârlığı MHP yapıyor. Neden? Acaba, varlığına işaret edilen dosyalar doğru mu?

MHP, "derin devlet" tarafından iyice silkelenmekten mi çekiniyor? Cesaret göstermek yerine, esareti tercih etmesinin sebebi, bizim bilmediğimiz bazı olumsuzluklar mı?

Can güvenliği

Türkiye''de, kimse yarınlardan emin olamaz. Demokrasi yaldızı altında, can güvenliği bile yok.

Pazar günü Sabah''ı hayretle okudum. "50 işadamının kayıp olduğunu" yazıyordu.

Habere göre, Hizbullah, Nurcular''a yakın olan Zehra Vakfı''nın 50 üyesini kaçırmıştı. İki yıldır kaçırmalar sürüyordu. Bu "sır" ancak, Zehra Vakfı''nın başkanı İzzettin Yıldırım kaybolunca ortaya çıkmıştı. Demek, Zehra Vakfı üyeleri, bilmediğimiz bir sebebten dolayı, olayların üzerini örtüyordu.

Risale-i Nur çizgisinde hareket eden Zehra Vakfı''nı arayıp, yetkililerden, haberin doğru olup olmadığını sordum.

Vakıfla ilgisi olan 50 işadamının kaçırıldığını yalanladılar. Ama, başkan İzzettin Yıldırım 29 Aralık''ta evinden, polis olduklarını söyleyen kişiler tarafından alınmıştı. Haber sadece bu yönüyle doğruydu. 11 Ocak (Salı) tarihli Sabah gazetesi ise Zehra Vakfı''nı Hizbullah''ın bir kolu gibi göstermeye çalışıyor. Kim kime hizmet ediyor, anlaşılır gibi değil.

Yıldırım nasıl kaçırıldı

Zehra Vakfı''nın avukatı Nihat Osmanoğlu''ndan öğrendiğimize göre, olay aynen şöyle cereyan etmişti:

İzzettin Yıldırım, bir öğrencisi ile evindeydi. Kendisini götürmek isteyenlere itiraz etmiş, onlarla gelemeyeceğini söylemişti. Bunun üzerine, gelenler cep telefonu ile birisini aramışlar ve telefondaki şahsı İzzettin Yıldırım ile konuşturmuşlardı. Demek, telefondaki "ses" Yıldırım''ı hemen ikna edecek kadar yakınıydı ki, Zehra Vakfı Başkanı itiraz etmeden, kendisini almaya gelenlerle birlikte gitti.

Peki Sabah gazetesi neden imzasız haberinde Zehra Vakfı''ndan 50 işadamının kaçırıldığını ileri sürmüştü veyahut Vakfı Hizbullah ile ilişkilendiriyordu? Kim yanlış haberlerle Sabah''ı beslemişti?

İşadamlarını kaçırdığı söylenen Hizbullah, Güneydoğu''daki bir çok faili meçhulün de "faili" değil miydi?

Susurluk''tan beri Hizbullah''ın devletin arka bahçesinde beslendiğini bilmeyen yok.

Eve polis kılığında geliyorlar. İkna etmek için ya tanıdık bir kimse getiriyorlar, ya da telefonda şüpheleri dağıtacak biriyle görüştürüyorlar. Sonra "kurbanı" alıp gidiyorlar.

Hadiseyi üstlenmek üzere medya kuruluşlarını da aramıyorlar.

Fevkalade sessiz ve derinden giden bir faaliyet.

Nedir bu Hizbullah? Lübnan''daki ile ilgisi yok. Çünkü Lübnan''daki, sadece, İsrail''i hedef alıyor. Ve üstelik Lübnan''da yasal bir kuruluş olarak faaliyet gösteriyor. Milletvekilleri bile var.

Bizdeki Hizbullah, nevi şahsına münhasır. Ele avuca sığmıyor: Kâh Kürt işadamlarını, kâh dindar işadamlarını kaçırıyor. Tereyağından kıl çeker gibi, polis kılığında... kurbanlar kuzu kuzu arabaya biniyor. Onlardan bir daha haber alan olmuyor.

Mazlum-Der''in açıklaması

Mazlum-Der bir açıklama yaptı, son haftalarda, Fatih''te Şafak Otomotif''in sahibi 4 kişi kaçırılmış; 27 Aralık''ta M. Şehit Avcı; 28 Aralık''ta Mehmet Kanlıbıçak, 29 Aralık''ta ise Risale-i Nur çizgisinde giden İzzettin Yıldırım kayıplara karışmış.

Yıldırım Zehra Vakfı''nın kurucusu. Ağrı Patnos doğumlu. Vakfın, başta İzmir, İstanbul, Ankara olmak üzere, yurdun bir çok bölgesinde şubeleri var. Amacı da okuyan gençlerin burs ve yurt ihtiyaçlarını karşılamak.

"Hizbullah" çok acemice muhatap gösterilmiş. Zehra Vakfı ile bir hesaplaşma olduğu izlenimi yaratılmak istenmiş.

Doğrusu devletin derinliğine bu acemiliği yakıştıramadım.

Pinochet''ler kim?

Görüldüğü ve yayılmak istendiği gibi, ülkemizde her şey güllük gülistanlık değil.

PKK destekçisi varsayımı ile binlerce kişi kaybolmuştu Türkiye''de.

Şimdi, irtica destekçisi varsayımından yola çıkılarak gene "Hizbullah"(!) devreye sokuluyor.

Hizbullah''ı teşhis ettik de, acaba Pinochet''ler kim?

Bir türlü tesbit edemiyoruz.

24 yıl önce
Derin devlet ve Pinochet"ler
İyi Ki Varsınız
Bir Başka Mesele: Neden cinsiyet değiştiriyorlar?
Birliğe çağrı
Adamın adı Filistin
Dünya bu gençlerle güzelleşecek