|
Kavakçı davası

Merve Kavakçı olayı, haksızlığın zirveye çıktığı, bir dönüm noktasını teşkil etmekte. Üniversite kapılarından ters yüz edilen, okuma imkânı ellerinden alınan, kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi reva görülerek sosyal hayatın dışına atılmaya çalışılan mazlum kadınları temsil ediyor Merve Kavakçı.

Bir çok başörtülü hanım, bana Merve Kavakçı''nın durumunu soruyor. Ben de onlara, Amerikalı zenci kadın Rosa Parks''ı anlatıyorum. Ve geçtiğimiz sene, ABD Cumhurbaşkanı Clinton''nun Rosa Parks''a teşekkür plaketi verirken sarfettiği sözleri hatırlatıyorum: "İyi ki Rosa, otobüste, oturduğun o koltuktan kalkmadın"

1950''li yıllarda, ABD''de zenciler ile beyazlar otobüslerde farklı koltuklarda otururdu. Bir zenci, ayakta bile kalsa, katiyen beyazın koltuğunu işgal edemezdi.

Ama Rosa Parks kuralı bozdu, kanunu dinlemedi, gitti beyazın koltuğuna oturdu. Şoförün ve polisin uyarılarına rağmen kalkmadı. Bu cesur tavır, zencilerin özgürlük kavgasının ilk adımıydı.

Gerisi geldi. Zencilerle beyazlar elele yıllar süren bir mücadele sonunda, bu insanlık ayıbından kurtuldular; ayırımcılık nihayete erdi.

Amerika''da, çok olumsuz çağrışımlar yapan "zenci" kelimesini bile artık kullanamazsınız. "Kara bir vücudun altında temiz bir ruh olur mu?" diye horladıkları zencilere, beyazlar "Afrikalı Amerikalı" diyorlar. "Zenci" kelimesi ayırımcılık işareti sayılıyor ve kınanıyor.

Elbette, sonuca ulaşmak kolay olmadı. Amerika bu yüzden bir iç savaş yaşadı. Zenci liderler öldürüldü.

Ama, nihayet hak ve adalet galip geldi.

Bugün hiç kimse, zenci düşmanlarını hayırla yâd etmiyor.

Kavakçı''ya haksızlık

Bence, Merve Kavakçı olayı, haksızlığın zirveye çıktığı, bir dönüm noktasını teşkil etmekte.

Üniversite kapılarından ters yüz edilen, okuma imkânı ellerinden alınan, kendilerine ikinci sınıf vatandaş muamelesi reva görülerek sosyal hayatın dışına atılmaya çalışılan mazlum kadınları temsil ediyor Merve Kavakçı.

Kavakçı, onlar için bir umut kapısıydı. Vesayetçi zihniyetin tabularını böylece kırmayı hayal ediyorlardı.

Kırıp da ne yapacaklardı? Sakın devleti filân ele geçireceklerini(!) sanmayın. Birinci sınıf vatandaş olduklarını hissedeceklerdi sadece. Bu vatanın paryası değil sahibi olduklarına inanacaklardı.

Kendisini vatanın sahibi ve hâmisi sanan vesayetçi zihniyet, bu ümidi yaşatmadı; yeşertmedi bile.

Mevcut olmayan yasaklarla çıktı Kavakçı''nın karşısına. Fiili durum yaratarak onu Genel Kurul salonunun dışına kovaladı.

Vatandaşlık meselesi

Ecevit''in azınlık hükûmeti, Merve Kavakçı''yı vatandaşlıktan attı.

Oysa, seçimler yapılmıştı. Böyle bir kararı, yeni Meclis''ten güvenoyu alan bir hükûmetin vermesi için beklenebilirdi. Beklenmedi.

12 Eylül askeri döneminde (1981 yılında) Vatandaşlık Kanunu''na eklenen bir maddeden istifade edilerek, 1982 Anayasa hükümlerini çiğneme pahasına, Kavakçı, vatandaşlıktan çıkarıldı.

Gerekçe şuydu: ABD vatandaşı olduğunu hükûmete bildirmemişti.

Onun durumunda olan onbinlerce kişi vardı. Türkiye çifte vatandaşlığı teşvik ettiği için, kimsenin aklına, devleti bilgilendirmemenin suç teşkil edebileceği gelmedi.

Zaten Anayasa''nın 66''ncı maddesindeki hüküm son derece açıktı: "Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz."

Herhalde, ABD vatandaşlığını kazanmak ve bunu bildirmemek, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylem sayılmaz. Öyle değil mi?

Anayasa''nın bu açık hükmünün ihlâli pahasına, Merve Kavakçı vatandaşlıktan atıldı.

Ecevit, hak ve özgürlükler defterine kara bir imza atmış oldu. Şanına, şöhretine leke sürdü. Zencileri cemiyet içinden dışlamağa çalışan geri bir zihniyetin bugünkü temsilcisi gibi davrandı.

İkinci halka: Akbulut

Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut, haksızlıklar zincirinin ikinci halkasını oluşturdu; Merve Kavakçı, Yüksek Seçim Kurulu''ndan mazbatasını almıştı. Milletvekili sıfatını taşıyordu. Nitekim, Nuh Mete Yüksel''in sorgulama teşebbüsü, Kavakçı milletvekili olduğu için yarım kaldı. Yurt dışına çıkma yasağı konulamayacağı da belirtildi. Ama, Akbulut, Kavakçı''yı özlük haklarından yararlandırmak için Danıştay kararını beklediğini açıkladı.

Merve Kavakçı bu arada, 403 sıra sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu''nun 5''inci maddesine göre, evlenme yolu ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu.

Yeniden vatandaş

Türk vatandaşlığını I) Kanun yoluyla II) Yetkili makamın kararı ile III) Seçme hakkı ile, kazanmak mümkün.

Kanunda, Romen harfleriyle bu üç imkân ayrı ayrı sıralanıyor.

Kanun yoluyla, vatandaşlığı kazanmanın bir örneği de, evlilik.

5''inci madde, "bir Türkle evlenen yabancı kadın, evlenme sırasında o makama, TC vatandaşı olmak istediğini bildirdiği takdirde, bu beyanı alan makam, evlenmenin tesciline ait muameleli evrak ile bilgileri ilgili nüfus memurluğuna gönderir" demekte.

Tıpkı evlilik gibi, doğum yeri ile veya nesheple de otomatik olarak vatandaşlık hakkı kazandırılıyor.

Burada, yetkili merciin kararı, onayı gerekmiyor. Türk ana babadan doğan veya Türkiye''de doğan veya Türk''le evlenen kişi TC vatandaşı olarak tescil ediliyor.

Yetkili makam

Bir de yetkili makamın kararı ile vatandaş olma usulü var.

Kanunda, "Yetkili makam kararı ile vatandaşlığı kazanma" hususu üç alt başlığa bölünmüş:

A) Genel olarak vatandaşlığa alınma B) İstisnai olarak vatandaşlığa alınma C) Yeniden vatandaşlığa alınma.

A) 5 yıl Türkiye''de ikamet eden, yeterince Türkçe konuşan, Türkiye''de geçimini sağlayacak gelir ve mesleğe sahip olan vs. kişiler, Bakanlar Kurulu kararı ile TC vatandaşı olabiliyor.

B) Bazı, istisnai durumlarda, yukarıdaki şartlar bulunmadan da, İçişleri Bakanlığı''nın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlık hakkını kazanmak mümkün.

C) Yeniden vatandaşlığa alınma:

Madde 8: Bu kanuna göre vatandaşlığını kaybetmiş olanları, Bakanlar Kurulu ikamet şartı aranmaksızın yeniden vatandaşlığa alabilir.

Kavakçı''nın durumu

Merve Kavakçı''nın yukarıda sözünü ettiğimiz 8''inci madde uyarınca, ancak, Bakanlar Kurulu tarafından vatandaşlığa alınabileceğini ileri sürenler yanılıyor.

Çünkü Kavakçı''nın işlemi II''nci değil I''inci bölümdeki düzenlemelere uyuyor. Nitekim, Kavakçı, evlilik yoluyla, beyana dayalı olarak vatandaşlığını kazandı; Nüfus Memurluğu''ndan kimliğini aldı bile.

Kavakçı evlenip TC vatandaşı olmasaydı, 8''inci maddeye göre de, Bakanlar Kurulu''ndan vatandaş olmayı talep edebilirdi. İşte ancak o zaman, Bakanlar Kurulu''nun 8''inci madde kapsamında takdir yetkisi bulunacaktı.

Bu kanunu başka türlü yorumlamak imkânsız.

Ama burası Türkiye, kanunlar kılıfına uyduruluyor. Kılıflar siparişe göre dikiliyor. Bırakınız hukukun üstünlüğünü, mevcut kanunları doğru dürüst uygulamak yeter.

24 yıl önce
Kavakçı davası
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon