|
Paranoyak mıyım ben!

Sabah fark ettim.

Son günlerde, bir sürücü kornaya bassa, biri yandan geçerken kaşlarını çatsa, önümdeki elini azıcık havaya kaldırsa hemen tırsıyorum.

Hayır resmen nöbet geçiriyorum.

Sanıyorum ki adam kızacak, elini silahına atacak.

Yok öyle hiç efelenmiyorum, deli miyim!”…

Trafikte kimsenin tavuğuna kış demiyorum.

N''apiyim!

Bu sabah işe, yani bizim televizyonun haber merkezine gelince laf açıldı, ruh halimi arkadaşlarımla paylaştım.

Yüzlerinde önce müstehzi bir gülümseme belirdi, sonra doktor edasıyla teşhise geçildi.

Onlara göre benim durumum trafikle, sürücülerle sınırlı değilmiş.

İki kızacak bir itiraz edecek oldum, susturdular.

Şimdi ortada bir Cumhurbaşkanlığı satrancı var ya…

Seçim öncesi birileri maraza çıkaracak, ortalık karışacak diye aportta bekliyormuşum.

Her bir şeye kuşkucu hatta komplocu gözlükle bakıyormuşum.

Köşk''teki malum akşam yemeğini örnek verdiler.

Hani şu askeri erkanın buyur edildiği, programda görünmeyen yemeği.

Komikmişim!

Efendim hemen telefonlara sarılmış, Ankara büroyu alarma geçirmişim.

Kim kim yemiş, ne yemiş, kim kime ne demiş?

Önceden haber verilmemiş olmasına işkillenip, hafiyeliğe soyunmuşum.

Rutin bir veda yemeğinde bile çapanoğlu aramışım.

Meclis Başkanı Arınç''ın geçen ay ağır konukları vardı ya!

Ziyaret kaç dakika, saniye, salise sürecek diye gözümü saate dikip öylece kala kalmışım.

Konuklar çıkarken ifadelerinden ruh tahlilleri yapmışım.

Sararan rengimi, ziyaret sonunda ikram edilen mesir macunlu hediye paketleri yerine getirmiş.

Yok daha neler!

Ardı arkası kesilmedi örneklerin.

“Ulusalcılar meydana çıksa, kuvvacı dandik bir dernek nutuk atsa sen…” diye söze girecek oldular, dayanamayıp geri püskürttüm hepsini.

Lafa bakar mısınız lütfen.

Tuhafmışım bu aralar, psikoloğa görünsem iyi edermişim.

Yani herkes yakın geçmişi ne kadar da çabuk unuttu.

Hadi diyelim 28 Şubat sürecine gitmeye üşendiniz,

Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek''in not defteri de mi sizin için bir şey ifade etmiyor.

Dört yıl önce atlatılan iki badirenin hiç mi anlamı yok!

Not defterinin çifte kahramanı, iki Kemallerin suyuna kıran mı girdi sanıyorsunuz.

Teziç''i de aralarına katın, onlar şimdi komedi dans üçlüsü mü sizce!

Hadi bugüne gelelim!

Örnek yalanladı ya… “Ben yazmadım öyle bir şey…” dedi.

Şayet yazmadıysa; olmayan bir şeyi ince ince, sayfalar dolusu yazanın niyetine,

hayali bir günlüğe hemen inanma eğilimimize ne demeli!

Hukukçuların bile uzlaşamadığı tartışmalı 367 oy mevzuunda, rektörlerin topunun birden aynı görüşü paylaşma başarısı enteresan değil mi?

Tamam anladım abartıyorum suçluyum!

Peki hırsızın hiç mi kabahati yok!

Soru sepeti

Sizce korkularımız kimlerin işine yarıyor?

Derin veya ne bileyim zinde bir el bizi, hepimizi değilse bile çoğumuzu sadece ve sadece korkmaya mı planladı?

Yoksa korkularımızla o malum eli biz mi büyütüyoruz?

Ya da korkularımız o muktedir eli sorgulamamıza engel mi oluyor?

Bir gün bu paranoya halinden kurtulabilecek miyiz?

Şu malum seçimi kazasız belasız atlatsak, korku canavarının belini kırar mıyız?

Sahi biz de bir gün korkusuz bir sabaha uyanır mıyız?

Bir gün küresel ısınmaya ciddi ciddi kafa yorup, ne bileyim mesela süne zararlıları mevzuunda laflamaya başlar mıyız?

FERAYE ŞAŞKIN!

Feraye, Yıldız Tezcan''ın sesine bayılır.

Geçen yıl onu, yıllar sonra televizyonda görünce nasıl da heyecanlanmıştı.

Televizyonun başına mıhlanıp kalmıştı.

Feraye''yi bu sabah çok şaşkın gördüm.

“Yıldız Tezcan!” dedi.

Başıma gelecekleri bildiğim için “Eee” demedim, parmaklarımı cep telefonumun tuşlarında gezdirdim.

Bir saat boyunca sadece dinledim.

Yıldız Tezcan üç haftadır o kadın programı senin, bu kuşak benim geziyormuş,

Bizim Feraye zaplaya zaplaya izlemekten helak olmuş.

Efendim ben diyeyim 30, siz deyin 40 yıllık defterler bir açılmış pir açılmış.

Neyse o uzun anlattı, ben kısa keseyim.

Üvey anneler, ünlü babalar…

Kadın programlarında servis edilen Aldatılan Kadın Yıldız Tezcan menüsünde ara sıcak Sevim Emre, ana yemek Orhan Gencebay''mış.

Sos niyetine Müşerref Akay hatta masada biraz da Nazan Şoray varmış.

Bir adet arıza oğul da cabası...

Program sunucularının sınır tanımaz pervasızlıkları,

arıza oğulun “İnsaf bu kadar da olmaz!” dedirten iddiaları,

“Fırsat gündeme gelme fırsatı!” deyip telefona sarılan dış kapının mandalları…

Her şey Feraye''yi derinden sarsmış.

Cüssesiyle ters orantılı naif duruşlu, bukleli sarı saçlı, hafif geçkin kadın artık Feraye için aynı kişi değil.

Feraye “Ne gerek vardı bütün bunlara?” dedi.

Ayıptır söylemesi ben zaten biliyorum ama Feraye de şifreyi çözmüş.

Kirli çamaşırlar ortaya saçıldı ya!

Anlayacağınız ne saçanın şikayeti var ne de saçtıranın.

17 yıl önce
Paranoyak mıyım ben!
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu