|
Arada bir yerde…

2023 berbat bir yıldı ve kötü başlayıp kötü bitti. Depremle açıp, şehitlerle kapattık…

Yerküre politiğinin takvimi farklıdır. 365’e göre çalışmaz. 2023’le hesaplaşırken, hayli önce kaleme aldığım bir konu, şu sıralar biraz şekil değiştirerek daha çok merak ettirmeye başladı beni…

‘Dünya ülkelerinin stratejik dertleri’ listesi/sıralaması yapılsa, ‘Türkiye, uğradığı saldırıların toplamıyla kaçıncı sırada yer alırdı’ merakım, Birleşmiş Milletler üyesi “193 ülke içinde, Türkiye’nin stratejik/jeopolitik değeri kaçıncı sırada”ya evrilmiş bulunuyor…

Akademiye bırakırsanız, yerleşik metotların muhtaç olduğu temel verileri/girdileri/çıktaları kullanarak hesaplama alışkanlığı ağır basar…

Gelgelelim, dünya öyle değil ise, yani verilerin nitelikleri, bunları ele alış/kavrayış biçimleri değişiyorsa nasıl olacak?


YOLLAR, KORİDORLAR, BOĞAZLAR…

Libya krizi, Ermenistan-Azerbaycan savaşı, Ukrayna (Batı)-Rusya savaşı, İsrail-Gazze vahşeti gibi ‘sıralı’ olayları/kırılma noktalarını herkesin nedense ‘tekil’ görme arzusu, stratejik klişe ‘büyük resme’ oturtulmak istendiğinde, çok çok ABD-Çin kutupları arasındaki gerilim akla getirilebiliyor…

Yıllardır ve ısrarla, ‘açıyı değil, gözü değiştirin’ dediğimiz “eşik/araf/kaos” hali/ritmi sadece bu değil. Medyanın aksiyon merakı, aklı da peşinden sürükleme gücü, ne yaşandığının filtresiz fotoğrafını sürekli sakatlıyor…

Oysa…

Pandemi ile Tahıl ambargosu/krizi arasında da bağ var! Karadeniz, Kızıldeniz, Basra, Akdeniz, Cebelitarık geçişlerinin ‘kuşatılması’ ve kriz sırasına sokulması arasında da bir rabıta var. Cebelitarık ve Akdeniz’i İran’ın tehdit etmesi normal mi? Daha doğrusu, nereden güç alarak bu uzak coğrafyaya politik atış yapabiliyor Tahran? İngiltere, Cebelitarık için niye susuyor?

ABD’nin, ‘İsveç NATO üyesi olacak’ diye tutturmasının da bu ‘ekonomiyle/yollarla’ ilişkisi var. Elbette Amerikan seçimlerinde, ‘Avrupa jeopolitiğini Washington’a bağladık’ pazarlaması da olacak ama o da orta boy resim ancak…

Finlandiya ve İsveç, Kuzey Kutbu demek aynı zamanda, o da başka bir yol/boğaz/ekonomi demek. Çin-Rusya çatı yolunun kavga-gürültüsü anlamına geliyor…

Koridorları çok yazdık, tekrarlamayalım artık, ‘Kalkınma Yolu Projesi’ de, ‘Bir Kuşak Bir Yol’ da, Hindistan-Körfez-İsrail-Avrupa’ koridoru da aynı savaşın lojistik kanalları…

Son olarak, Türkiye-İran-Özbekistan-Türkmenistan ulaştırma/taşıma koridoru anlaşması da öyle. Bunlar tek başına da toplamda da az-buz şeyler mi? Daha Pasifik’ten tek cümle etmedik. Tüm taşlar yerinden oynuyor…


‘DEMOKRASİYİ ÇOK ABARTTINIZ’!..

Ordular ve ekonomi öyle de, siyaset farklı mı?

Rusya ve ABD dahil, 2024 dünyada seçim yılı olacak. İstatistiğini benim görebildiğim kadarıyla ilk Ergin Yıldızoğlu yazdı (Cumhuriyet, 25/12); “40 ülkede, genel seçimler, başkanlık seçimleri ve yerel seçimlerde 4.2 milyar insan, tarihte ilk kez dünya nüfusunun yarısından fazlası oy kullanacak. AB parlamentosu seçimlerinde de yaklaşık 250+ milyon seçmenin oy kullanması bekleniyor.”

Niye yazılıyor bunlar; çünkü, bu seçimlerin ağırlıklı kısmında ‘liberal demokrasi” kan kaybetmeye devam edecek. Ve dahi, yine ondan çalalım; ‘mevcut düzen dışında bir dünya mümkün değildir’ inancı daha da gerileyecek. Hasılı hepsi, ‘sistem çatırdıyor’ demek.

Ekonomide dolarizasyondan kaçınma eğilimi artmıyor mu? Uluslararası finans sisteminin “silah” gibi kullanılmasından nefret eden ülke sayası kaç? Doların küresel rezervler içindeki payı 2001 yılında yüzde 73 iken 2023 yılında yüzde 58’e geriledi (FT). Az mı?

Üstelik bu eğilim, uluslararası enerji alış-verişinde de kendini gösteriyor. İsrail Gazze’de soykırım yaparken Katar’da düzenlenen İklim Zirvesi alakasız mıydı? O kadar başarısız oldu ki, “bir daha yapmayalım, çünkü işe yaramıyor” diyen çıktı. (The Guardian, George Monbiot.)

OPEC+ ülkeleri, fosil yakıtlardan ani kopmaya direndiler ve diyebiliriz ki menfaatleri içindir ama aynı zamanda yine kutup savaşlarının mühimmatına dönüştü. Bir yandan, ‘savaş yüzünden Rusya ekonomisi çökecek’ diyenler yaptırımlarla Putin’i boğazlamaya çalışırken, petrol fiyatları yüzünden Moskova’ya oluk oluk para akmaya devam etti…


KÜRESEL SİSTEM TÜRKİYE’Yİ ESKİSİ GİBİ GÖRÜYOR MU?

Yıllar önce ‘eksen kayması’yla itham edilen Türkiye bugün, her yerinden ses gelen sistemi tutacak mı, bırakacak mı sorusuyla anılıyor. Demek, ‘Türkiye yanlış yapıyor’ diyenler yanılmış.

Ankara, sistemin zorlandığının farkında olduğu gibi, payandalarıyla da sorunlar yaşıyor. ABD ile ilişkilerin anatomisi tam bu. Ancak son dönem Batı’yla ilişkileri daha esnek. Küresel değişimin eşiğindeki ülke olarak mevcut hali ‘yönetilebilir’ görüyor. Belli ki, Amerikan seçimin sonuçlarını da görmek istiyor. Bu da doğal.

Yalnız, sistem onu eskisi gibi görüyor mu? Mesele bu.

Başa, yani “Türkiye’nin yeni stratejik puanı nedir” sorusuna dönersek…

Örnekleyelim…

Mesela İsrail.. Amerika eriyerek de olsa süper güç olmayı sürdürüyor ve stratejik varlık rezervini bu ülkenin kullanımına açıyor. O halde Tel Aviv, Washington’un ‘stratejik değer listesindeki’ yeriyle aynı değerde?

Yani, bir ülke veya ülkeler grubu İsrail’e saldırsa, karşısında ABD başta bir seri başka devleti bulacak. Bu açık. Peki, ‘İsrail eşittir ABD diyebilir miyiz’?

Cevabınız ‘evet’ ise, düzinelerce ülkenin Gazze yüzünden İsrail’e hissettikleri ne olacak? İsrail’in, kendi kamuoyu da dahil yüksek bir değer kaybına uğradığı, nüfuz alanının daraldığı, ağır ekonomik kaybı, güvenlik kapasitesinin hali, düşman çoğalttığı ortadayken, kısa gelecekte toplam değeri baştan hesaplanırken bunlar veri sayılmayacak mı?

Aynı ölçüleri Türkiye’ye vurduğumuzda görünen ne? Benzer durum ama ters yönlü olarak bizim için geçerli! 2024’ün son çeyreğinden itibaren sorunun somut yanıtlarını almaya başlayacağız? Ama ‘tam puan’ kesin karardan sonra ortaya çıkacak…

#Politika
#Ortadoğu
#Orta Asya
#ABD
#NATO
#Nedret Ersanel
4 ay önce
Arada bir yerde…
‘Barışperver’ nefret terörizmine hayır!
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit