|
Şu İran meselesi...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önümüzdeki ay İran’a gidiyor...

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yeni biten İran ziyareti de aynı akıl yolunda yürütülmeli.

Fakat meselenin daha iyi anlaşılması için İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in bu ziyaret ardından yaptığı açıklamalardan girizgah kuralım...

“Türk dostlarımızla Irak konusunda bir çok ortak işbirliği alanı bulmamız bizi sevindiyor. Bu alanları Irak Hükümeti’nin aktif varlığı ile geliştirecek ve diğer alanlarda aynı şekilde devam edeceğiz.”

“Ben inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın bugün İran’a düzenlediği ziyaret ikili, bölgesel ve uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.”

“Dörtlü-Türkiye, İran, Irak, Suriye-bir hareketin başladığını iddia edemem, ama umut her zaman için iyidir.” (?)

TAHRAN AKLINI OKUMAK

1- İran-ABD ilişkilerinde bölgedeki radikal örgütlere, IŞİD’e karşı mücadele hâlâ ön planda ve önemli.

2- Tahran, IŞİD ile savaşmanın getirdiği Batı’yla güçlü bir işbirliğinin İran’ın çıkarına olacağının farkında. İran ve ABD’nin, IŞİD’e karşı “organize” olduklarını artık gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. Ne Washington ne Tahran’dan gelen seri ‘sözcü’ açıklamaları/yalanlamaları görüntüyü kurtarmıyor.

3- Obama iktidarının son seçimde rendelenmesinin ardından, Washington’un hemen tüm dehlizlerinde mevzilenmiş sağcı-İsrail yanlısı uzmanlar, Irak üzerindeki İran etkisinin ağırlığı ve bunun da Beyaz Saray’ın suçu olduğuna ilişkin çözümlemelerini daha yüksekten seslendirmeye başladılar.

4- Bu kadroya omuz veren bir başka bölge odağı da, Arap-Körfez ülkelerindeki kimi medya ve aydınlar.

5- İran’ın şimdi kafasını yoran, ABD’nin Irak’a yeniden ağırlık vermesinin ardındaki gizli/açık saikler. Yani IŞİD’e karşı ortaklığa rağmen, zihin-altındaki yansıması açık bir güvensizlik.

6- İran diplomasisinin en bilinen özelliği, muhataplarıyla yaptığı müzakereleri “bayıltana” kadar uzatması, esnetmesidir. Ancak bilinmeyen bir özelliği var; -“gizli temaslar” haricinde- Tahran diplomasisi müttefik veya rakipleriyle ilişkilerini herhangi bir vesileyle oluşturulan forumlarda geliştirir ve pratiğe geçirir.

7- Popüler konular, örneğin nükleer sorunlar gibi dosyalar üzerinden düzenlediği oturumlarda İran, başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı ülkeleriyle “çok özel” ilişkiler kuruyor. Hatta denebilir ki, “ortaklıklar” bu masalarda kuruluyor.

8- Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nın Tahran ziyaretinden evvel İran, Irak ve Suriye Dışişleri Bakanları’nı aynı mekanlarda ağırladı. Ondan da evvel İran İçişleri Bakanı resmi ziyaret için Moskova’daydı. Tahran’da bazılarının (!), Batı’nın bölgede attığı adımların, kendilerinin Batı ile yakınlaşma politikalarını çelmelediğini düşündüğünü söyledi!..

9- Bir çok yorum, İngiltere’nin bölgeye dönüşünün İran’ın zaten var olan hassasiyetlerini keskinleştireceğini, İran’ın bölgesel etkisinde dalgalanma yaratacağını, Batı’nın bölgeye dönüşünden duyduğu derin şüphe ve kaygıyı besleyeceğini söylüyor. Esasen İngiltere’nin herhangi bir yere dönmesi herkesin kaygılanması için yeterlidir. Bu yüzden Tahran, ‘Majestelerinin Ordusu”nun Körfez’deki Arap komşularıyla işbirliği yapmak üzere bölgede bulunacak olmasından tahminlerden daha az huzursuz olmuş görünüyor.

10- İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume Ebtekar Pazartesi günü Türkiye’nin Tahran’dan nasıl göründüğünü şu cümlelerle anlattı; “İran’da farklı siyasi yaklaşımlara sahip pek çok kişinin ortak bir analizi var; Türk hükümetinin içerideki tavrının arkasında Türkiye’nin Suriye, Mısır, Irak gibi bölgesel politikalara dair kusurlarının yattığına inanıyorlar. Bu da Türk hükümetinin içeride sertleşmesine neden oldu. İran’da Türk hükümetiyle ilgili yapılan yorum bu.” (‘İçerideki sertliğin sebebi dışarıdaki kusurlar’, 22/12, Hürriyet. Tabii bir başka açıdan; ‘Türkiye, İran mı olacak’ sorularının tarihi ana üssü Hürriyet’in şimdi, ‘Ankara hakkında konuşsun yeter’ gazeteciliğinin bir örneği daha)

11- Bu yazıdaki tüm açıklamaların zamanlamasını düşünerek; Aslında İran da aynı anda iç-dış kulvarlarda savaşıyor ve hangisinin başarılı olacağını ise zaman gösterecek!

İKİRCİKLİ NOTLAR...

Ortadoğu’da şu sıralar gözden kaçırılmaması gereken gelişmelerden biri de istihbarat şeflerinin yenilenmesi.. Genellikle bölge politikalarında yeni yönelimlerin olacağının işareti sayabiliriz.”

“Mısır’da bir süredir İstihbarat Şefi olarak görev yapan Muhammed Ferid et-Tuhami görevinden alındı. Cumhurbaşkanlığından yapılan yazılı açıklamada Tuhami’nin emekliye sevk edildiği belirtilirken yerine, yardımcısı Halid Fevzi’nin getirildiği duyuruldu. Fevzi, Rabia Meydanı’nda darbe protestocularına yapılan müdahalelerin mimarı olarak biliniyor.” (‘Mısır’a yeni istihbarat şefi’, 22/12, Sabah.)

Bu düzenlemeyi, Katar Emiri’nin Türkiye, sonra Suudi Arabistan’la beraber Kahire’yi ziyaretleri listesine altına eklemek gerekir mi, zamanla anlaşılır herhalde.

Bir başka güçlü değişiklik beklentisi ise MOSSAD’da; eğer İsrail iç politik dengelerinde, hükümette dalgalanmalar olmaz ise(!), şu an ülkenin istihbarat servisinin başında bulunan Tamir Pardo gidecek. Yerine kimin geleceği üzerine yapılan kestirmelerde, Başbakan Netanyahu’nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Yossi Cohen’in ismi ön plana çıkıyor.

twitter.com/nedretersanel
#Tayyip Erdoğan
#İran
#Cevad Zarif
#mevlüt çavuşoğlu
9 yıl önce
Şu İran meselesi...
Sünnet hakkında
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?