|
Korku...

Bir ülkenin kaydadeğer maddi kazanımlarını tek bir bölgede ve o bölgede de tam da fay hattının kıyısında ve yakınında yoğunlaştırması, eğer o ülke "milli birlik ve beraberlik" sözlerinin yeryüzünde en çok tekrarlandığı ülkelerden biriyse çok anlamlı. Kafası komplo teorilerine aşina birileri tam da bu noktada ortaya çıkıp gizli bir bölünme korkusu yüzünden mi bütün birikimlerin tek bir bölgede bu derece yoğunlaştırıldığını sorsa işimiz zor. Gizli bir bölünme korkusu yüzünden, birgün kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağı umulan yerlerin planlı bir şekilde fakirleştirildiği ve bu nedenle zenginliklerin tek bir bölgede yoğunlaştırıldığı şeklinde bir komplo senaryosu soru olarak öne sürülse, verilecek cevap, ancak böyle bir korkunun nasıl tesbit edildiğine ilişkin bir soru olabilirdi herhalde. Bu ülkede gizli ama çok etkin korkular var mı gerçekten?

MHP''li Sağlık Bakanı''nın ülkemizdeki insanların "genetik sırları"nın(?) başkalarının ellerine geçmemesi için gösterdiği gayreti herkes hatırlıyordur. Aynı Bakan, deprem vesilesiyle birçok stratejik söz sarfetti. "Yaşam tarzından emin olunmayan yabancılara" insanlarımızın sağlığının emanet edilemeyeceği bunların içinde en ilgi çekici olanlardan biriydi. Bakan''a ideolojik yakınlık duydukları belli olan birileri internet üzerindeki sörflerinde meseleyi daha da açıklığa kavuşturdular ve aslında Bakan''ın açıklamaları ile deprem vesilesiyle ülkemize sızmaya çalışan yahudilerin ve masonların püskürtülmesinin amaçlandığını iddia ettiler. Böylece gizli ama yaygın korkuların sadece asayiş meseleleri düzeyinde değil sağlık düzeyinde de varolduğu ortaya çıktı.

Sağlık Bakanı''nı savunan Bahçeli''nin, Bakan''a dönük eleştirileri "surda gedik açma gayreti" olarak nitelemesi ise bizzat hükümetin kendi pozisyonunu stratejik bir izahla ele aldığını gösteriyordu. Hükümet kendisini "politik" bir pozisyonla ele almıyordu. Böyle ele alsaydı Meclis dışından yönelen muhalefeti "surda gedik açma" olarak nitelemesinin ne anlamı olabilir? Üstelik o "sur" bizzat hükümetin üyesi olan ANAP''ın bile kendini sur-ötesi olarak tanımlama gayretiyle zaten yeterince sulanmışken..

Aynı bakışa Başbakan''ın da sahip olduğu görülüyor. Medyaya "çeki-düzen verilmesi" gerektiğini söyleyen Başbakan''ın talimatının hemen ardından, deprem sonrasında Hükümet''in sorumluluğunu ön plana çıkaran Kanal 6''ya gelen rekor kapatma cezası sıkıyönetim ilan edilmeden sıkıyönetim uygulamalarının yürürlüğe girdiği izlenimini verdi. Buradaki gizli korku da depremin yarattığı maddi ve manevi alt-üst oluşun politik yapıya da sıçraması korkusu..

Herkesin kendi pozisyonunu bu derece stratejik düzeyde tanımladığı ve tehdit algılamasının yabancı kurtarma ekiplerine kadar uzandığı bir noktada neden ya da kimlerden korunulduğunu anlayabiliyoruz da neyin ya da kimlerin hangi gerekçeyle korunduğunu anlayamıyoruz. Ve bu öyle saçma sapan bir tablo ortaya çıkarıyor ki, sorulsa cevabı verilemeyecek ve insanı yarı yolda bırakacak bir sürü soru ortaya çıkıyor. Tabii ki gizli bir bölünme korkusuyla belli bölgeler fakirleştirilmemiştir ve sanayi belli bir bölgede hususen yoğunlaştırılmamıştır. Ama bu niye böyle oldu diye sorulduğunda da cevabı yok. Bunun gibi yüzlerce cevapsız soru...


25 yıl önce
Korku...
Unutturulan Toplumsal Bir Vacip; İtikâf
Son Hezarfen: Necmeddin Okyay
Beyaz Şov’da Kara Propaganda
Kara dinlilerle milletin savaşı
İyi Ki Varsınız