|
Bin bir yönlü okumalar

YediHilal Derneği’nin 2016’dan bu yana yapa geldiği “edebiyat ve aksiyon adamlarının kitaplarını medrese usulüyle okutma” faaliyetinin yenisi geçtiğimiz çarşamba günü, Rami Kütüphanesi’nde yapılan bir toplantı ile başlatıldı.

YediHilal’in kültür faaliyetini omuzlayan pırıl pırıl gençlerin hazırladıkları bu toplantıya, derneğin -mütevazılığı ve çalışkanlığıyla gönüllerde yer eden- Genel Başkanı Samet Paçacı’nın misafirleri olarak sanat-edebiyat muhitimizden

birçok dost ve arkadaşla birlikte katıldık.

YediHilal’deki yeni okuma döneminin de hayırlara vesile, katılacak olanların zihinlerinin aydınlık, hayırlı düşüncelerinin bereketli olmasını temenni ediyorum. Derneğe maddi manevi katkıda bulunanlara, kültür faaliyetlerini yönetenlere teşekkür ediyorum. Rabbimiz ecirlerini artırsın.

Konu “okuma” olunca yapılacak ilgili faaliyetlerin sayısından çok daha fazla bir eylem tarzından söz etmiş oluruz.

Zira, Rabbimizin zikrettiğimiz manada birer kanal olmayı nasip ettiği mahdut sayıdaki kişiler hariç, büyük çoğunluğumuzun okumayla başının

hoş olmadığı aşikardır. Ama İslam toplumunun ferdi olmakla taraftarı olduğumuz iman anlayışının söz konusu olumsuzluğu aşmamız bakımından bizi farklı kıldığının da şuurundayız.

Şöyle ki, Peygamberimiz’e inzal edilen ilk ayetin “oku” olması ve bu okumanın bir yazıyı ya da kitabı yüzünden okumanın, diğer bir söyleyişle İngilizcedeki “to read”in fevkinde bir genişliğe, çeşitliliğe sahip bulunması, Müslüman olmayanlara göre bizim için değerli bir imkan ve üstünlüktür.

Bu bağlamda tefekkürden teemmüle, nazardan basirete, gözden kalbe, bilmekten idrak etmeye… doğru açılarak süreklileşen, varlık hakkında Rabbimizin ve Peygamberimiz’in; varlığın bizzat kendisinin, hakikatinin, formunun, renginin… verdiği bilgilerle gerçekleşen her okuma, -karae / to read olarak okumak da dahil- bizim erkimizi, ilmimizi ve Rabbimizle olan irtibatımızı güçlendirmektedir.

Ancak, YediHilal’in yeni okuma listesinden de fark edileceği üzere, camiamızda okumaktan ilk maksat kitap ve “insanı iyi tanıma” saikiyle de en çok edebiyat türündeki kitapları okumaya yöneliktir. Ki, bu aynı amanda normal bir durumdur. Zira, gençlere talim ve terbiyeleri esasında okumayı sevdirerek benimsetmek temenni ve tavsiye olunur ve faraza bu bağlamda insan nefsinde yerleşik bulunan şiddet / zulüm fenomeni, insanı tanıma tahtında tarihî ya da kurmaca olgular ve olaylar silsilesinin nakli içinde hikâye, masal… türlerinde yazılarak iletildiğinde, gençlerin bunları daha çok severek okuyacaklarına ve anlayacaklarına inanılır.

Ama kendi zamanımızın anlayışındaki bu normallik, camiamızın yüz yüze bulunduğu bir dizi ciddi tehlikenin de münadisidir.

Şöyle ki, Ahmed Mithat Efendi’nin (1844-1912) Batı da ortaya çıkan roman, novella vb. türlerdeki edebiyatın ülkemize girişine mani olunamasa da, bunların okurlardaki olumsuz etkilerinin azaltabileceğine hükmederek büyük bir yazma cehdiyle yerli örnekler ortaya koymaya çalıştığı malumdur.

Birkaç müelliflerimiz tarafından da izlenen bu hassasiyet, Batılılaşmanın yeni yönetimce siyasal bir şart olarak dayatılmasıyla birlikte giderek zayıflamış ve böylece Batı edebiyatı ilk öğretimden akademiye kadar gündelik hayatımıza yerleşmekle kalmamış, “Hidayet romanı” vb. kimi korumacı teşebbüsleri de

birer Pazar nesnesine dönüştürerek

kendi içinde sıradanlaştırmıştır.

Bizdeki edebî müellifliğin authority (yetki, selahiyet) ayrıcalığıyla author (otorite kurucu, yaratıcı yazar) şeklinde değişmesinin siyasi ve kültürel nedenlerini ele almayı başka bir yazımıza havale ederek, söz konusu süreçte bizde de edebiyat mesleğinin yeni mensuplarının hikâye, roman, anlatı vb. türlerindeki eserleriyle insanı tanıma ve tanıtma tahtında öncelikli hale getirildiklerini, Batılı yazarlarınsa zaten böyle olmayı baştan hak ettiklerine inanıldığını tespit edebiliriz.

Böylece okumada ve dolayısıyla edebiyat yazarlığında mümin - kafir, muvahhit – müşrik, muttaki - azgın ayrımı ortadan kaldırılmış, hatta ilgili yazarları böyle nitelemek, ayırmak deyim yerindeyse yobazlık, gericilik, kültür ve medeniyet düşmanlığı sayılmıştır.

Bunun temelinde ise “İnsanı en iyi bilen, onun yaratıcısı olan Allah ile Allah’ın insanların nefislerindeki olumsuzlukları temizlemekle (tezkiye / tasfiye ile) de görevlendirdiği Peygamberleridir” şeklindeki hakikatin dışa itilmesi yer almıştır.

Bu safhadan itibaren okurlarla, edebiyat yazarı olma heveslilerinin önündeki nihai hat Yahudi Franz Kafka, Hıristiyan James Joyce, cinsi sapık Virginia Woolf… gibi düşünmek ve olmak şeklinde tesis edilecektir.

Nasipse buradan devam edelim.

#Aktüel
#YediHilal Derneği
#Edebiyat
#Ömer Lekesiz
2 ay önce
Bin bir yönlü okumalar
ABD ve İngiltere’yi Hintliler mi yönetecek!..
Yardımcı doçentliğin kaldırılması
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı