Mahir Ünal’ın devrimlerin sertliğinden söz etmesi yanlış mıdır?
Asla!
Tamamen doğrudur.
Ayrıca konu zaten hep gündemdedir. Bir torunun dedesinin mezar taşını okumaktan mahrum edilmesiyle başlayıp, ilmî, kültürel ve siyasî düzeylerde yapıla gelen tartışmalar bugün de devam etmektedir.
Zira böyle bir inkâr devrimleri ve yapanları yok saymak anlamına geldiği gibi, birilerinin uğrunda savaştıklarını söyledikleri Batılılaşmacılık, çağdaşlaşmacılık vb. içleri boş kutsal kaselerin kendiliğinden kırılması anlamına da gelir.
“Konu böyleyken Mahir Ünal AK Parti’deki görevinden neden ayrılmıştır?” sorumuz tam buradan doğmuştur:
Bizim ilk etapta bu sorunun cevabını münevverlik ile siyasetçiliğin hakikatlerindeki farklılıklarda aramamız konunun esası itibariyle doğrudur ki, bundan hareketle başka tespitlerimiz de olacaktır.
FETÖ artığı ya da kripto veya muhalif kimi köşe yazarları, Mahir Ünal’ın istifasını, düşünce özgürlüğünde 12 Eylül’ün bile gerisinde kalmaya; AK Parti’ye hâlâ büyük dava sahipliği ve ideolojik anlamlar yükleyenlerin büyük hüsranına; ittifak partisinin güç gösterisine… yorarlarken, şu ortak amaçlarını hiç gizlemiyorlar: Erdoğan’ı ve partisini yıpratmak!
Başkan Erdoğan’ın AK Parti’nin son grup toplantısında, Ünal’a teşekkür etmesi, kendisiyle farklı alanlarda yakın çalışmaların süreceğini belirtmesi, mezkûr köşe yazarlarını –soğuk duş etkisiyle birlikte- susturacak nitelikte olsa da, AK Parti ve Müslüman kamunun ilişkisi cihetinden söylenmesi gereken şeyler bulunmaktadır.
Zira, AK Parti’nin şunca yıldır Müslüman kamunun desteğine mazhar oluşu, FETÖ artığı ya da kripto köşe yazarlarınca sürekli saldırılan bir husus olagelmiş; 15 Temmuz FETÖ darbesinin öncesinden başlanarak, iktidar nedeniyle İslamcılığın ölümünün ilanı ve sözde zıtlıklar üzerinden Müslüman kamuyla Erdoğan arasında derin bir çatlağın doğması hedeflenmiştir.
Gerçek şudur ki, AK Parti’nin kurulduğu ve siyaset yaptığı zemin bir başka partininkiyle aynıdır; emsallerinden farkı ise kuruluş felsefesi ile bu felsefeyi oluşturanların Müslüman kamunun taleplerine olan açıklığıdır.
Müslümanların devletten yani iktidardan taleplerine gelince:
Mezkûr köşe yazarlarının ilk etapta sarsmaya ve yıkmaya çalıştıkları şey zikredilen memnuniyeti ve desteği de ihtiva eden siyasî dengedir.
Problem ise sabittir ve bunu dile getirmek her münevver için haktır.
Hak ile siyasetin çatışması da sürpriz değildir.