|
Haşiv nedir?

Panteizm ile Vahdet-i vücud''un farkını anlama derdiyle kavram kargaşası içinde bocaladığım bir zamanda güya panteizmi de tasavvufa ekleyip “İslami olanı” ayrıştırmak üzere “İslam tasavvufu” şeklinde bir terkip kullanmaya kalkışmıştım. Zaman zaman yazılarıma etkisinden sözettiğim o dostum yine sesini yükseltip “Bu senin yaptığına haşiv derler” demişti. “Haşiv nedir?” soruma ise “Kabile diliyle düşünmeye, konuşmaya ve okumaya zorlanan bir topluma hitap etmenin rahatlığını yaşıyor olsan da Osmanlıca''sız Türkçe tek kanatlı kuş gibidir bilesin” karşılığını vererek beni Osmanlı Türkçesi''nin zengin dünyasına itivermişti.

Haşv / haşiv, Arapça bir kelime (h-ş-v); İngilizce''deki ilk karşılığı “stuffing”: “doldurma, dolgu, dolmalık iç, dolma içi” demekmiş. TDK Türkçe Sözlük''ün 1981 baskısında “Yazıyı ve lakırdıyı gereksiz yere uzatan söz, şişirme” diye açıklandığına göre demek ki o yıla kadar yerine henüz bir kelime uydurulmamış; yeni basımlarında “Doldurma” kelimesi eklenmiş ama yetersiz kalmış.

Hal böyle olunca daha eski tarihli sözlüklere başvurmam kaçınılmaz oldu. Birkaçını sizlerle de paylaşmak isterim:

“Kamus-ı Türkî”de “Dolma, doldurma, dolduran şey; kırılacak şeylerin aralarına konulan saman ve pamuk gibi şeyler; söz arasında söylenilen fazla ve manasız lâkırdılar; ciğer, yürek ve bağırsak ve beyin gibi a''zâ-i dâhiliyyenin sûret-i intisâcı” diye açıklanmış haşiv.

Lügat-i Nâcî''de “Yastık, minder gibi şeylerin içine doldurulan pamuk, kıtık vesaire; sözde zait, sözün zaidi. Envaı vardır: Haşv-i melîh, haşv-i mutavassıt; haşv-i müfsîd, haşv-ı kabîh. ''Haşviyyât'', sözde zait olan şeyler; söz zevaidi” denilmiş.

Devellioğlu, Muallim Nâcî''nin verdiği manayı tekrarlarken, edebiyat esaslı “çeşitleri”ni de açıklama gereği duymuş:

“Haşv-ı kebîh: Söze çirkinlik veren fazlalık. Haşv-ı melîh: İbare arasında, cümle-i mu''tarıza kabilinden bir söz karıştırma ve ikinci derecede bir mana ifade etmektir. Haşv-i müfsid: Yalnız kalabalık etmekle kalmayıp, manayı da anlaşılmaz hale getiren. Haşv-i mutavassıt: Söze çirkinlik de güzellik de vermeyen fazlalık.

Haşiv''i asıl Muallim Nâcî''nin Istılahat-ı Edebiyye''sideki (Haz.: Alemdar Yalçın, Abdülkadir Hayber, Akabe Yayınları, Ankara) ilgili maddeyi okuyarak anladım:

“Haşv, esasen iki çeşittir: 1)Haşv-i müfsit, 2)Haşv-ı gayr-i müfsit” diyen Muallim Nâcî, Haşv-ı müfsit''i “ifade edilmek istenilen fikri bozan haşvdır” açıklamasından sonra şu belirlemeleri yapıyor: “Haşvın bu türlüsü manaya etki edeceğinden, yalnız söz kalabalığından ibaret kalmaz. Esas maksadı bozar. Söz arasında haşv-ı müfsit söylemek, konuşanın hangi fikri savunduğunu bilmediğine hükmettirecek büyük bir eksiklik olduğundan, üstadların eserlerinde pek nadir bulunur. Bulunanlar da en büyük kimselerin bile, insanın acizliğinin belgesi olan tesirlerinden kurtulamadıklarına bağlanır.”

Muallim Nâcî Istılahat''ında haşv''i teşrih masasına yatırmışçasına anlatırken, Nef''i, Nâbî, Naîmâ, sım, Okçuzâde, Âkif Paşa, Nâilî-i Kadîm, Sâbit, Sümbülzâde Vehbî, Cevrî vb. ünlü isimlerden ve kimi eserlerden de örnekler vermiş. Dolayısıyla eksiksiz bir bilgiye ihtiyaç duyanların Istılahat''tan maddenin tümünü okumaları gerekir.

Ben bu vesileyle Nâcî''nin yukarıdaki belirlemelerine yaslanarak, günümüzde özellikle “modern” kelimesiyle birlikte yapılan haşiv''lere, diğer bir söyleyişle modern''le nitelenmek suretiyle devrilen kimi kelime çamlarına değinmekle yetineyim:

1)”Modern ve çağdaş kadın sanatçılar”, “Çağdaş ve Modern Sanat Müzayedesi” gibi tanımlar haşivdir. Ve bu öyle bir haşvdir ki, düzeltilmesi imkansız bir garabete yol açmakta, Nâcî''nin yaptığı ayrıma bir üçüncü şık olarak “Haşv-i fâhiş”i eklememizi gerektirmektedir.

2)”Modern TV ünitesi”. Haşivdir çünkü, televizyon modernliğin başımıza sardığı bir beladır hatta onun hem mayası hem manivelasıdır. Televizyon için ayrıca “modern” nitelemesini kullanmak, vaki bir cehaletin çağrışımlarını çoğaltmaktır.

3)”Modern öykü üzerine notlar”. Haşivdir çünkü, “öykü” zaten modern edebiyatın doğurduğu bir türdür. Ondan önce “hikaye” vardır. Hikayenin yaygın olarak kullanıldığı bir edebiyat ortamında “öykü” derken ne kastettiğimizi belirtmek için: “Modern hikaye= öykü” deriz; “modern öykü” dediğimizde ise adımız müfside çıkar. Düşünün ki, böyle bir yazı başlığıyla karşılaştınız. Daha yazısının adında haşiv yapan bir yazarın ciddiyetini ciddiye alır mısınız?

Haşiv kelimenin neden önemli olduğunu, neden beni peşinden sürüklediğini bilmem anlatabildim mi?

12 yıl önce
Haşiv nedir?
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri