|
Ramazan Dikmen"e rahmet

Ramazan Dikmen''in vefatının on beşinci yılı; 10 Nisan 1997''de vefat etmişti Ramazan.

Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi''nde bugün merhum Ramazan Dikmen anılacak. Bu etkinliği düzenleyen Şube Başkan Mustafa Baki Efe''ye ve ekibine teşekkür ediyorum.

Balıkesir''in Dursunbey ilçesi Karyağmaz köyündendi Ramazan ama çokları onu Bursalı bilirdi. Bir ağabeyden de öte bir baba gibi sevdiği amcaoğlu Ali Dikmen''in Bursa''da mukim olması nedeniyle bağlıydı Bursa''ya her şeyden önce. Sonra Bursa''nın tüm sanatçıların gönlünü çelen manevi iklimi, tarihi mirası, tabiatı, mimarisi.. onun gönlünü de çelmişti.

Bu nedenle de önemsiyorum Ramazan''ın Bursa''da bir yazar kurumunun adı altında anılmasını. Öyle sanıyorum ki, başta Ankara olmak üzere, çevre illerden Ramazan''ın birçok dostu bu vesileyle orada bulunacak; hem kendi aralarında hasret gidermiş hem de Ramazan''sız bir on beş yılın hüznünü birlikte idrak etmiş olacaklar. Çocukluğu, gençliği ve iş hayatıyla Ramazan''ı anlatacaklar onun hayatına tanık olanlar, onun hayatını bilenler. Gönlüm ve ruhum onlarla birliktedir; şartlarım uygun olmadığı için orada bulunamamaktan üzüntü duyuyorum.

Ramazan, okur-yazar, toplumsal manada sorumluluk sahibi birçok insanı sanki ışık hatlarıyla birleştiren bir kod isim gibidir. Fatih Yurdakul''u Osman Can''a, Ahmet Şirin''i Hüseyin Bektaş''a, Mustafa Yılmaz''ı, Mustafa Işık''a, Hasan Aycın''ı Fuat Susuz''a, Şeref Dursun''u Yusuf Ziya Cömert''e, Mete Çamdereli''yi Cafer Turaç''a, Cemal Şakar''ı Sıtkı Ayan''a, Süleyman Özdil''i Ahmet Kekeç''e, Ali Osman Gençoğlu''nu Yaşar Ölmez''e, Recep Yumuk''u Hüseyin Atlansoy''a, Hüseyin Su''yu Ali Sali''ye, Gültekin Tuğ''u Üzeyir Sali''ye.... bağlayan bir ışık hattı...

Yüzünü döndüğü her yerde bir dostunun bulunmasından, onlarla arasında karşılıklı saygı, sevgi ve dayanışmanın oluşmasından başka bir şey istememişti ki Ramazan. Dostlarıyla var olmaktan, onlarla çoğalmaktan, onlarla birlikte okumaktan, yazmaktan, dergi çıkarmaktan, kitap yayınlamaktan başka bir niyeti ve istikameti olmamıştı ki. Nitekim “Kıyıya Vuranlar”ı bana imzalarken de vurgu yaptığı tek şeydi dostluk: “...kalıcı olabilen yegane şeyle: dostlukla...; 17.3.96”

Dostluk ilişkilerinin aksamasından, dünya işleri yüzünden kırgınlıkların, küslüklerin doğmasından, sosyal rollerdeki değişikleri nedeniyle dostluk halkasının dışına çıkılmasından büyük üzüntü duyar, konu bunlara dayanınca dilini sertleştirir, acımasızlaşır; adeta muhatabını (gereksirse bir şok etkisiyle) hatasından döndürmeye çalışırdı.

Öykülerinde de açık şekilde dostluğa vurgu yapar, açıkça zikretmediği kimi durumlarda da kelimelerin titreşimiyle hissettirirdi onu:

“Radyoda gürül gürül bir koro: candan bir dostla derin sohbetlere dalmaya, ya da yıllardır özlemi çekilen, uzaklardaki bir ruhdaşa sayfalar dolusu yazmaya çağıran o eski şarkılar... İçinde birilerine yakın olmaktan, birilerini canı kadar yakınında bulmaktan, birilerini insanların bildiğinden apayrı sevmekten, yüreğinde kımıldayıp duran ne varsa lirik dizelere dökmekten yana açlığa benzer duygular uyanıyor. Epeydir kendini sessiz adam olmaya zorluyor olsa da, bu duygular, dostluk üstüne, yakınlık üstüne hanidir kafa yorduğu ama içinden çıkamadığı düşüncelerle birleşince, bir dostuyla söyleşme isteği baskın çıkıyor” (Susan Adamın Hikayesi).

Hastalığı kesinleşip, tıbbi öngörüyle mühleti yaklaşık olarak belli olduktan sonra zaman zaman iktiza eden ikaz etme tutumundan da vaz geçip, dostlarına karşı hesapsız bir sevgiyle donandı Ramazan. İşte o günlerdeydi, birkaç arkadaş onun yanında biraz olumsuz bir dille birinden söz ediyorduk. Kendisini daya iyi duyurmak istercesine yattığı yerden gücünün yetebildiğince doğrularak “Benim yanımda kimsenin aleyhinde bir şey söylemeyin. Ola ki ben de size katılma gafletinde bulunurum da helalleşmeye vaktim yetmez. Ama benim hastalığım nedeniyle korktuğum şey, sizler sağlamken de olabilir” diye uyarmıştı.

Dostluğun ötesinde, Ramazan''ın gönlünde ağabeylikleriyle, münevverlikleriyle, Müslümanları muhatap alan gayret ve çalışmalarıyla daha özel bir yer tutan isimler de vardı ki, onlarla olan ilişkisindeki hassasiyeti, samimiyeti ayrıca anlatmak gerekir. Merhum Ahmet Arıca, Rasim Özdenören, merhum Alaaddin Özdenören, Atasoy Müftüoğlu, merhum Mustafa Şirin, Hayri Maraşlıoğlu... Ramazan onların sözleriyle parlatırdı zihnini, onların dilinden devşirirdi dostlarıyla kuracağı dili adeta.

Evet, Ramazan Dikmen''in vefatının on beşinci yılı...

O kadar çok şey var ki, onunla ilgili anlatılacak.

Ve benim bu on beş yılda ona anlatmak isteyip de anlatamadığım onca şey...

Bir dağ gibi büyüdü içimde ona söyleyemediğim kelimeler...

12 yıl önce
Ramazan Dikmen"e rahmet
HDP ve PKK’ya direnen anne-babaları uzaktan selamlamak
1 Mayıs ve diğer meseleler
Milli devlet ve çağrışımlar...
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!