|
Selam şehri Üsküp

Balkan Üniversitesi kız ve erkek öğrenci yurtları idaresinin, Peygamber Efendimizin doğum gününde birlikte olma talepleri nedeniyle Üsküp''teyim...

Öğrencilerin kutlama programında gösterdikleri üstün performansı beğeniyle izledim...

Balkan Üniversitesi Rektörü Hüner Şencan''la bir çorba içimi merhabalaştıktan sonra enerjisine, Üsküplü bir Müslüman olmanın yüklediği sorumluluk bilincine hayran kaldığım Yurtlar Müdürü Muhsin Kurtis''in verdiği ilk bilgileri içimde çoğaltarak vurdum kendimi Üsküp''ün sokaklarına...

Tarihimizin ve geleceğimizin vaz geçilmez bir parçası olan bu mekanda keşifler yapıyorum...

Yitik coğrafyamın sınır boylarında sınırsızlığın hazzını yaşıyorum...

***

Üsküp''teyim...

Yoksullukları gerçek zenginlikleri olan insanların arasındayım...

Azın azını bile paylaşmanın ahlaki zenginliğini müdrik insanların arasında...

Ki onlar korkuyu, acıyı, umudu, direnmeyi, köklerine tutunmayı, bir simurg gibi kendi küllerinde yeniden doğmayı mahçup bir bakışa dönüştürerek çizgi çizgi işlemişler yüzlerine...

Üsküp''teyim...

Mutlaka ama mutlaka birşeyleri paylaşma ısrarında olanların, öncelikle “Selam”ı paşlaşmayı toplumsal bir zorunluluğa dönüştürdükleri şehirdeyim...

Selam şehri Üsküp''ten İstanbul''a, Kudüs''e, Mekke''ye ve Medine selam gönderiyorum avaz avaz...

Çünkü Üsküp o şehirlerden bir eda, bir renk taşıyor...

O şehirlerin minyatürü gibi duruyor önümde Üsküp... Kendini kuşatabileceğim bir küçüklükle sunarken, asıl kuşatılamamanın idrakini idrak ettiren bir mekan olarak büyüyor nazarımda...

Kibir mimarisinin –çoğu tamamlanma aşamasındaki- yeni örnekleri beni hiç mi cezbetmiyor bu yüzden...

Yükseklikleri arttıkça gerçeklik duygusunu kırarak insanları yalnızlaştıran cam yüzeyli ve antik Yunan mimarisine özenilerek yapıldıkları için bir köklenme biçimini ifade edecekken iğretilikleri, karikatürvari içerikleri yüzünden asıl köksüzlüğe bir karine olan “resmi” binaları, nazarımın dışının da dışında tutuyorum...

Taşköprü''nün “devlet” renkli ve devlet çehreli heykellerle işgal edilmiş olması bile onun tarihi kıymeti karşısında değersizleşiyor...

Onlara rağmen kendi mütevazılığını üreterek çoğalan bir şehir olmakla kıymetleniyor Üsküp...

Metropoller gibi gök-delenleriyle önce yutup sona kusmuyor insanları, onları rahminde toplayıp sonra yeniden katıyor hayata...

Modern dünyanın keneleri olan otomobillerin giremediği çarşılarında, içtiğim kahveleri ikram etmekte kararlı arnavut gençlerin, para tutan elime “temem, temem” diyerek dokunuşları, sevdiklerimin dokunuşlarını somutlaştırarak, yoklukta bir varolma bilincine dönüşüyor...

Cuma''yı Kadıköyü''nün Osmanağa camiinde kılıyor gibi kıldım; iç-ezan Bursa''nın Ulucamii''sinden okunuyor gibiydi; “amin” sesleri Mescid-i Nebevi''den emanetti adeta...

***

Zulüm zamanının tüm izlerini yorgunluklarını ifşa edercesine derinleştiren camilerde, sokaklarda, çarşılarda hangi sesleri ve hangi yüzleri aradığım bende saklı kalsın... Müslüman bir dilin ısısında tavlanarak dökülen kelimeler gibi döküldüğünü saklamayayım ama gözyaşlarımın...

Yaşama alanı olarak yenisinden çok daha fazla tercih edilen Eski Üsküp''te yer alan türbelerin duvarlarına dokunurken, onları bina eden ellerin gözleriyle aynı genlere sahip olduğumu hissedişimi, yarım asırlık hayatımın en önemli keşfi olarak ekledim kişisel tarihimin kayıtlarına...

Vodna dağından kuşbakışı seyrederken Üsküp''ü, ufka istikamet veren minarelerin rehberliğinde Merleau-Ponty''nin “Ufuk yeni bir varlık türüdür, gözeneklilik, gebelik ya da genellik yoluyla varlıktır” tanımına tutundum Üsküplü kardeşlerimin gelecekleri adına...

Kalkandelen, Gostivar, Ohrid şehirlerinin hattında zulmün pençesini parçalamış insanlara bu mekanların sunduğu yeni ufukların, zahmetli ama zaman içinde belirginleşecek bir berekete evrileceğine dair çok olumlu işaretler gördüm...

Kalkandelen''de 1526 yılında açılan Harabati Tekkesi''ni ziyaretimde, mihmandarın adımı öğrenince yüzünü ekşitmesini, bir kim-liğin yaşatılması konusundaki hassasiyete yordum ve bundan memnuniyet bile duydum...

***

İşte Üsküp''teyim...

Daha ne olsun...

13 yıl önce
Selam şehri Üsküp
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet